04 Ağustos 2024

Zeytin fidanları hâlâ fidan hâlâ çocukturlar...

İyi ki doğdunuz Genco Erkal...

Öldü sayamayız işte bu yüzden, ölümlü gelmiş fakat öylece gitmeyi yaşamak saymayanları, birçoğuna inat!

Onlar için yaşamın bir yanı "bir insan ömrünü neye vermeli" sorusuyla sürer gider, diğer yanı o soruya esaslı bir yanıt vermeye çalışmakla.

"Yaşamak şakaya gelmez" ya, o nedenledir.

Bekliyorduk aslında, ölüm beklenir mi? Lafı ettim de bilemedim şimdi.

Ve bazı can dostları, o bekleyişte yitirdik bu ihtimalden önce 

Üç yıl oldu, bir Nazım etkinliğine davet etmiştik sevgili Genco Erkal'ı. Ben acele edip duruyordum, telaşım, sağlıkla bir kez daha onu sahnede görebilmektendi ve geldi.

Düşlerimizin en genç duygularına soluk olan 80'i devirmiş bu koca derya, akşam vakti gelip birebir provasını yapıp da bir gün sonraki gösterisinin her detayını; çiseleyen bir yağmura ve serin serin esen rüzgara aldırmadan tamamlayıp oteline dinlenmeye çekilmişti sonra.

Ona görünmemeye çalışarak izledim provasını, benim için doyuma varmayacak garip bir aç gözlülük sayabilirsiniz bunu.

Yakalanınca, gülümsedik birbirimize, telaşımdan habersiz yanımdan geçip giderken... 

Bu sabah, evimizin bir köşesinde, onu anmak için Nazım Oratoryosu'ndan bir bölüm paylaşan Fazıl Say'ın sosyal medyasına takılı kaldım bir süre. 

Burcu "Nazım'ın sesi gitti" dedi sanki, tam duyamamıştım ama tekrar ettirmedim sözünü.

Öyleydi gerçekten, Nazım'ın şiirlerinin senaryolaştığı, her hecenin bir notaya, her dizenin bir aryaya dönüştüğü o muhteşem Nazım Oratoryosu, bu nedenle nice sahnesinde olduğu eser arasında hiç unutamayacaklarımızın başında sayılacak şüphesiz.

Yutkundu eminim önce bir, son nefesini vermeden yani ve son olduğunu da bilerek belki...

Kendini yolculadı adeta Genco, paylaşımını gördüğümde, içime çabuk kaybolan bir ızdırap düştü ve yerini birbirimize gülümsediğimiz ana döndüren mesut bir tebessüm aldı; vedası muhteşemdi, hayatı ve bize kattıkları da.

Şimdi yazacağım satırlara başlarken de bu sefer acı acı gülümsüyorum; Gezi davasının yakasından düşmeyenlerinden biri de sevgili Genco Erkal'dı.

Ve Cumhurbaşkanı da anlar umarım, ölümün bile teslim alamayacağı insanlar var bu ülkede.

Ve geriye bir bakıp Gezi de dahil artık bilmeli Cumhurbaşkanı:

"Zeytin fidanları hâlâ fidan hâlâ çocukturlar..."

İyi ki doğdunuz Genco Erkal* 

Eyvallah. 


* T24'te Mine Söğüt'ün ardından yazdığı yazının başlığı, çok sevdim.

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında, Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir Turgutreis masalı…

Esareti altında olduğumuz köktenrantçı anlayışın rant konusundaki iştahı karşısında umarım Turgutreis’in masal gibi bir yaşam alanını daha kaybetmeyiz...

Bodrum’un itirazı var Sayın Milli Savunma Bakanı

Gelin şu sahil güvenlik limanına, ilgili bakanlıklar ve ilgili tüm kurumlarla birlikte; kentle ve çevreyle barışık daha güzel bir yer bulunsun

Şapkam düştü alayım mı?

Her derde devadır o besteler. Bazen kazanmak için bazen de bir deplasman dönüşü, tam göğsünün ortasına kilolarca ağırlığıyla oturan sıkıntıyı atmak, kaybı unutmak için söylenir ve her söyleyiş aslında kaldığın yerden yeniden başlamaktır mücadeleye

"
"