Ben yeni gördüm, yeni dediysem birkaç ay oluyor, elimde telefon kim bakıyor demeden kendi kendime çok gülmüştüm.
Sonra futbol seyircisi içinde koca koca adamların ve yer yer kadınların da kime demeden salvo üstüne salvo; ana – avrat, ecdat – sülale bırakmadan ağız dolusu küfredişleri geldi aklıma.
Profesyonel futbol oynadığım yıllarda tribünlerden edilen küfürlerin ne kadar yaratıcılık işi olduğunu fazlaca işitmiş olsam da ben en çok o tribünlerde bestelenen şarkıların ve de marşların içinde; yaratıcısının bol kepçe katık ettiği mizah anlayışını seviyordum.
Örnekleri o kadar çok ki bu mizah ve ironi dolu bestelerin.
Her derde devadır o besteler.
Bazen kazanmak için bazen de bir deplasman dönüşü, tam göğsünün ortasına kilolarca ağırlığıyla oturan sıkıntıyı atmak, kaybı unutmak için söylenir ve her söyleyiş aslında kaldığın yerden yeniden başlamaktır mücadeleye.
Dilden dile çevrilen o kitapta da öyle değil mi? Hayalle gerçeği harmanlıyor, tahlil ediyor ve somut olarak adını koyuyordu futbolun;
“Futbol asla futbol değildir”
Neresinden bakarsanız bakın, sahanın içi ve dışında bu oyunun zihinlerde yarattığı tesir, tabeladaki herhangi bir skorla açıklanamayacak, üzerine ne söylense eksik kalacak ve daha da ilginci, doksan dakika ile sonlanması asla mümkün olmayan sosyolojik bir tepkimeydi futbol.
“Bir rivayete göre tarikatın birinde dervişler zikre durur. Hu nidaları ile zikir çekilirken dergaha yeni katılan bir dervişin takkesi düşer.
Ne yapacağını bilemeyen derviş yanındaki eski bir dervişe zikri bozmadan aynı ritimle sorar:
- Takkem (şapkam) düştü alayım mı?
Diğer derviş yılların emektarı... Zikri bozmak istemez ve zikir ritminde cevap verir:
- Sus kafir (!) imanını bozma...”
Şu ara sosyal medyada bol bol ‘keşfet’e düşen ve beni çok güldüren Bursaspor taraftarlarının neşeyle söyledikleri ve izleyenlere de neşe katan şarkı için yukarıda yazılan ekşi sözlükte gördüğüm açıklama böyle.
Besteyi icra eden ve Bursaspor tribün liderlerinden birisi olarak anlayabildiğim Murat’ı tanımak isteyen çok kişi var, hatta statta ya da çevresinde onu bulabilen gençler fotoğraf çektirmeye başlamışlar bile.
Yazar editörümüz ile bu bestenin videosunu paylaştım.
İzleyince size ne düşündürecek bilmiyorum ancak şu an bile daha önce tecrübe etmediğim bir tebessümün yüzümde belirdiğini söylemeliyim.
Ben öğrenmek için epey Google’da gezdim sizi yormayım; hu sesleri arasında peşi sıra rap şarkılarındaki gibi söylenen dizede, şöyle deniyor:
“Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Ali Kalkancı”
Futbol tribünlerinin söylediği başka şarkılar da var; yakın - uzak tarihimizi hicveden, kendini siyasetin tanrısı sananları tiye alan ve Bursaspor taraftarlarının son bestelerinde olduğu gibi belki de bir fıkradan yola çıkarak toplumsal bir eleştiriyi matrak bir şekilde dann(!) diye ortaya koyan şarkılar.
Şunu düşününce yüzümdeki tebessüm giderek artıyor, onca yıl iktidarda kalıp hala soranlar var ya:
“Şapkam düştü alayım mı?”
E artık, tövbe de be kardeşim diyesi geliyor insanın!
Eyvallah.
Serdar Gündoğ kimdir?
Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.
Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında, Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.
2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.
Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.
|