09 Mart 2025

Önce eğitim... Ama görmemişik ki!

Sokakları, gün yüzünü göstermeden temizlemeye başlayan Ahmet Işık,  bugün yaşına rağmen gülen yüzü ve kadim Anadolu insanına özgü; ders olarak okutulsa yeri olan söylemleri ile hala yaşamayı ve işini çok ciddiye alıyor...

Onun adı Ahmet Işık. Bir farkındalık projesinde çekilen kısa filmde, tek bir ifadeyle; ‘nevi şahsına münhasır’ bir şekilde hayatımıza girdi.

Bodrum Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü, en alışa gelmiş tabirle, çöpü toplayanla onu üreten arasındaki ilişkide; empati duygusunun önemi üzerine inşa edilmek istenen bir çözümleme ile giriştiği bir işte, en büyük getiri olmuştu Ahmet Abi.

“Neler atılmıyor neler, içtikleri bira şişeleri, tenekeler, yoğurt kovasını bile topluyom ben yolların kenarından yoğurt kovası...”

Dört gencecik insan bu projede ender görülen bir başarıyla buluşan filmin* asıl failiydi.

Ama bu aşamaya gelene kadar da müdürlüğün değerli çalışanlarının hakkı ödenmez.

Nasıl yapabiliriz sorusuna yanıt olabilmek için naçizane ben de kolları sıvamış ve sahaya indiğimizde çok şaşırmıştım.

Çoğunluğun en derin uykusunda olduğu saatlerde başladığımız çekimlerde, sabahın beşinde başlayan top yekün hareketlilik çok etkilemişti beni.

Kurulmuş bir saatin tik takları gibi düzenli sesler eşliğinde ne yapacağını bilen bir kalabalık, yağmur çamur, soğuk sıcak filan demeden kentin dört bir yanına dağılıp karanlıkta ne varsa ortada; aydınlıkta kalmasın diye toplama işine başlıyordu.

O gündür bu gündür evimizde ‘her atığın çöp olmadığı’ bilinciyle mümkün olduğu kadar geri dönüşebilecek çok şeyi ayrıca biriktiriyor ve evsel atıklarla aynı şekilde toplanmamasına gayret ediyoruz.

“Her vatandaş cebinde bir poşet bulundurması lazım; maskesini veyahut ıslak havlusunu, peçetesini onun içine guyup güzelce ağzını bağlayıp; her taraf çöp bidonu, atması lazım...”

Aynı filmin setindeymiş hissiyle irkilip dönüp bakmaya başladım bir anda geriye, en az birkaç yıl vardı görmeyeli...

Kimselerin elini değemediği el arabasının yanında eğilmiş, yakın sokak dostlarıyla merhabalaşıyordu.

“Dur, dur Burcu” diyecektim de telaşla, ama arabayı ben kullanıyordum, epey sonra geri dönebildik ve gözden kaybolduğu bir sokağın içinde bulduk Ahmet Işık’ı.

“Mesela ikinci kattan, BAAP(!) dedi önüme; ‘alacaksın’ dedi, ‘istersen’ alma dedi.

Mecbur alıyon. Saygı maygı yok... İnsanız!“

Arkasından yanaşan arabayı işitti, adımları yavaşladı... Yirmi metre filan uzakta durduk, inip ona doğru yürüdüm.

Bir tanıdığı geldiği belliydi ama kimdi?

Meraklı gözleri gülmeye başladı yaklaştıkça, açtı kollarını iki yana, kavradık birbirimizi sıkıca.

“Yönetmen Bey¸ hani benim akıllı telefon, arabada mı?”

En büyük şikayeti Ahmet Abi’nin filmini ilk, başkalarının telefonundan izlemek olmuştu ama bu serzenişini şaka sanırken meğerse değilmiş, “e artık bakacaktık bir çaresine”.

Sokakları, gün yüzünü göstermeden temizlemeye başlayan Ahmet Işık,  bugün yaşına rağmen gülen yüzü ve kadim Anadolu insanına özgü; ders olarak okutulsa yeri olan söylemleri ile hala yaşamayı ve işini çok ciddiye alıyor...

Böyle olamayanlara da mesajını vermeyi ihmal etmeden:

Atmasınlar diyemiyoz, dediğimiz zaman: ‘Biz attık s... s... temizliyecen’ dedi!

Önce eğitim, ama görmemişik ki!” 

Eyvallah.

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında, Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Babamın dünyası...

Yanımda oğlum, arka koltukta babam… Bir babanın hasret, mutluluk ve sevda dolu türkülerinin baş dinleyicisi olmanın gururuyla salladım direksiyonumu…

Yeni Türkiye’de ‘konuşmak ya da konuşmamak’ işte bütün mesele bu!

Gün geçmiyor ki, benim de içinde sayıldığımı düşündüğüm bir kısım ‘Eski Türkiye’linin dili, bir kısmının da nutku tutulmasın ‘Yeni Türkiye’de

Bir Ankara bebesinin günlüğünden...

Eşit yağardı yağmur Ankara’ya, herkesi aynı ıslatır, kimseyi ayırmazdı, hepimiz aynı üşürdük yağan karda, ellerimizi kavuşturup yüzümüze götürür, nefesimizle ısıtırdık soğuktan donmuş parmaklarımızı. Nefesti Ankara...

"
"