Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz Cuma günü partisinin 27. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında konuştu:
"Umudu yeşertmek zorundayız."
Geçen hafta Sayın Kılıçdaroğlu'na seslenmiş ve naçizane tavsiyelerde bulunmuştum.
Ancak partisini demokrasi ile taçlandırması halinde Cumhuriyet'in yüzüncü yılında umutların yeşerebileceğini söyleyerek kendisine yazdığım mektubu noktalamıştım.
* * *
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mektubuma kaldığım yerden devam etmiş ve kendi partililerine ve hatta yüksek yöneticilerine yüksek dozda bir çıkış yapmış:
"Şunu da artık bilmek zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum...
Artık karar verin! Bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz, yenmeyecek miyiz?"
* * *
Ben sevdim bu çıkışı. Altılı masanın tam desteği kadar kendi partisinin de tam desteği çok önemli; adaylığı halinde! seçimi kazanması için.
Sözlerinin en sevdiğim ve en şahane bulduğum kısmı şu: “Benimleyseniz, benimle olduğunuzu artık hissetmek istiyorum. Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum."
Bu çıkıştan sonra siyasi analistlere çok iş düşüyor, çünkü insan sormadan edemiyor, Kılıçdaroğlu'nu, bu sözleri söylemeye getiren böylesi bir şüphenin kaynağı ya da nedeni ne?
CHP'nin yükseklerinde bir güven problemi söz konusu olabilir mi?
* * *
T24'ün bu çıkışla ilgili haberinde, CHP Genel Başkanının 26 Nisan'da partisinin grup toplantısındaki buna benzer ilk uyarısı da yer bulmuş: "Vatanı satanlarla kavga edeceğiz, ya bana katılın ya da şu anda yolumdan çekilin!"
İkinci kez ve bu dozda CHP'de kimi ya da kimleri uyarıyor Kılıçdaroğlu?
Geçen hafta kendisine yazdığım mektup doğru okunursa; partinin öncelikle örgüt içindeki güven problemini aşmasının demokrasi eliyle olabileceği ve kongrelerin derhal yapılarak genel seçimler bahanesiyle ertelenen kongrelerle örgüt iradesi üzerindeki ipoteğin kalkması ile kendisine olan güvenin en güçlü şekilde sağlanacağı mesajı vardı.
(Benimle yapılan birkaç görüşmede edindiğim izlenim; genel başkanın mektubuma duyarsız kalmadığı yönünde.)
* * *
Cumhuriyeti ikinci yüzyılda demokrasi ile taçlandırmak önce kendi evine demokrasiyi getirmekle başlar.
Sayın Kılıçdaroğlu, şunu özellikle bilmelisiniz; ertelenen kongrelerden cesaret alan ve yaşadığınız güven sorununun belki de öznesi olan parti yöneticileriniz sadece genel seçimler değil, yerel seçimler de aynı yönetim kadroları ile yürütülecek algısını yaratarak bizzat partililerinize kendileri ile yol yürümeleri için gözdağı veriyorlar.
Bu yaklaşım, sizin yeşertmek istediğiniz umutların kırılmasına neden oluyor...
* * *
Gazeteciliğin önemli ismi Mehmet Y. Yılmaz, geçen hafta içinde liderlerin hatalarından ders almadıkları konusunu biraz açmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Amerika gezisinde katıldığı bir TV programında sunucunun sorularını yanıtlarken liderlik üzerine bazı savlarda bulunuyor:
- Hiçbir lider attığı adımdan sonra 'Ben yanlış yaptım.' demez.
- Tabii liderler girdikleri bir yoldan geri dönüşleri çok zor olan insanlardır.
- Liderler kolay kolay pişmanlık duymuyor.
* * *
Değerli gazeteci büyüğüm Mehmet Y. Yılmaz'ın bu programdaki iletişimden yola çıkarak kaleme aldığı ve öznesi Erdoğan olan 'Liderlik konusunu da yanlış biliyor' başlıklı yazısı; tüm liderler için ibretlik bir yazı aslında.
Siyasi liderler, parti yöneticileri ya da belediye başkanları ve hatta şirket yöneticileri, bence bu yazının odağına kendilerini koyarak defalarca okumalılar.
* * *
Başarı ve başarısızlığın anahtarı alınan kararlardır!
Ve bu kararlar, her zaman doğru olmayabilir.
Liderliğin erdemi, yanlış kararlarda ısrar etmek değil hatadan dönmeyi becerebilmekte saklı.
Tüm tecrübemle söylemeliyim ki, maalesef liderlerin sonunu hazırlayan belirtilerin başlıcası; kesinlikle yaptıkları hatalardan dönmeyi zayıflık olarak görmeleridir.
* * *
Şimdi bir sorum var!
Sizce, Kılıçdaroğlu'nun yüksek perdeden yaptığı ve muhatabı partinin yöneticileri (MYK, parti meclisi, belediye başkanları, il-ilçe başkanları gibi) olduğu net anlaşılan bu sözlerindeki asıl mesaj nedir?
Kılıçdaroğlu hatalarını tekrarlamak istemiyor...
Ekmelettin de yapılan hata çok başka bir konu ama CHP'nin içinden çıkarılan bir önceki cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'yle partinin kurmay yöneticilerinin arasındaki güven problemi ve bir türlü altının doldurulamayışı riskine karşı bu süreçte kendi adaylığı gündemdeyken çok dikkatli olmasını ve son çıkışıyla kimleri hedef aldığını görebiliyorum. Ve itiraf edeyim; ben bunu aşırı anlaşılır buluyorum.
Parti kurmaylarının, altılı masa ile ilgili görüşlerinden tutun da CHP'de Kılıçdaroğlu sonrası stratejilere kadar önceledikleri gündem, belli ki Kemal Kılıçdaroğlu'nu çok rahatsız etmiş...
(Partinin yükseklerinde entelektüel bir birikim eksikliği görüyor ve sorunların asıl kaynağını buna bağlıyorum. Fakat bunu bu yazımda değil daha sonra -eğer becerebilirsem- irdelemeye çalışacağım.)
* * *
Altılı masanın büyük emektarı,
Kemal Kılıçdaroğlu, büyük bir erdem ve tarihi bir duruş sergiliyor.
Kılıçdaroğlu, dönüşü olmayan önemde bir seçime giderken aynı oranda aldığı riskin karşılığında aynı sorumlulukla yürüyecek insanlar arıyor. Hem de kendi partisinde! Düşünebiliyor musunuz?
Sayın Kılıçdaroğlu, ben size o insanları nerede bulabileceğinizi ikince kez hatırlatmak istiyorum; iki yıldır ertelediğiniz kongrelerinizi derhal yapın ve emin olun, büyük kurultayda; sizinle olduğunu artık hissedebileceğiniz ve sırtınızı gönül rahatlığı ile yaslayabileceğiniz kitleyi orada bulacaksınız...
* * *
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Türk Devrimi'nin başlamasına vesile olan kurtuluş savaşının en şiddetiyle sürdüğü sıralarda, ben tartışırım, ama onsuz yapamam dediği cumhuriyetin ve demokrasinin yuvası meclisi bir kenara bırakmamıştır.
Yine düşman Polatlı'ya kadar geldiğinde verdiği asıl mücadele olan cehaleti yenmek için düzenlediği Eğitim Kongresine katılmayı her şeyden daha önemli saymıştır.
Ve hatta yeni bir Türkiye kurulurken, Birinci İktisat Kongresi'nin İzmir'de toplanmasını ve kurulacak yeni devletin ekonomik bağımsızlığının şifresi; 'kapitülasyonların kabul edilebilir olmadığı ve kesinlikle kaldırılacağını' bu kongre ile dünyaya ilan etmeyi, Lozan Barış Antlaşması'ndan aylar önce kotarmıştır.
* * *
Sayın Kılıçdaroğlu, çok zorlandığınızı, çok güçlük çektiğinizi, çok engelle karşılaştığınızı ve buna rağmen birleşmeyi, kucaklaşmayı, helalleşmeyi başarabilmek için çok emek verdiğinizi artık tüm Türkiye görüyor.
Açıklamalarınızdan dolaylı da olsa birinci mektubuma cevap aldığım düşüncesiyle size ikinci mektubum saydığım bu yazımda; yine naçizane bir önerim olacak:
Atatürk gibi düşünün!
* * *
Bu yazı yazıldığı sırada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yazıma konu olan açıklamaları yapalı birkaç saat olmuştu. Sonrasında hemen ilçe, il başkanları, belediye başkanları ve parti yöneticileri, MYK kim varsa telaşla! ardı ardına paylaşımlar yaptılar.
#YanındayızKılıçdaroğlu
Ne ironi ama değil mi? Başka nerede olabilirlerdi ki?
Kılıçdaroğlu sanki parti içinde bir oyunu bozdu!
Kılıçdaroğlu, sadece partili değil sanırım; yurtsever, cumhuriyetçi, aydın, demokrat insanlar arıyor...
Ve sanki elinde Diyojen'in feneri; gerçekten partili kim kalmış ona bakınıyor...
Eyvallah.
Serdar Gündoğ kimdir?
Serdar Gündoğ, Pınarbaşı / Kayseri doğumlu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.
Türkiye'nin ilk haber portallarından Bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.
2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.
Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına da katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığına devam ediyor.
Marka ve siyasi danışmanlıkları bulunan Serdar Gündoğ, Frame Bodrum Kültür ve Sanat Merkezi yöneticiliği yapmaktadır.
|