09 Nisan 2023

Bodrum'a yalnızlık çöktüğü zaman!

Bodrum'un dağlarında çiçekler açması gerekirken betonlar açtığını görmek için yarımadanın etrafında bir şehir turu atmanızı öneriyorum

Uzun yolculuklarımın baş şarkılarıdır Grup Yorum şarkıları. Yolculuklar kadar dinleyeceğim şarkılar da heyecanlandırıyor beni.

O şarkıların bende yarattığı etkiyle gideceğim yere kadar olan mesafede; kendi uçsuz bucaksız dünyamı da dolaşıyorum zihnimde.

Yazımın başlığını, o yolculuklardaki baş şarkılarımdan olan Grup Yorum'un 'Uğurlama' şarkısından küçük bir değişiklikle alıntıladım.

'Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman' diye başlayan 'Uğurlama' aslında bir İbrahim Karaca şiiri.

Karaca için 'Kavganın Şairi' dendiğinde o şöyle bir düzeltme yapmıştı: "Evet, doğru ancak ben sadece kavga şiirleri yazmıyorum, sevda şiirleri de yazıyorum."

Sevda, kavganın ta kendisiydi Hemşinli ozan için...

Öyle demişti Karaca; Ataol Behramoğlu ve Altan Gördüm ile birlikte keyifli etkinliklere imza attığımız müzisyen dostum sevgili Haluk Çetin'in 'Şiir İçi Şarkılar' programına katıldığında.

"Hayattan aldığım kadarını hayata veriyorum" diye sohbete başlayınca bir an ekrandaki Halikarnas Balıkçısı sandım.

İbrahim Karaca, şiirler okudukça ve anlattıkça; ya dedim içimden, bu Karadeniz'in solcuları da bir başka oluyor...

* * *

Neresine gitsem bir yalnızlık hissine kapılmış; mahsun ve kederli yüzüyle karşılaşıyorum Bodrum'un...

Aslına bakarsanız, hemen hemen her yeri koruma amaçlı imar planı içinde kalan, çok yeri; doğal, arkeolojik sit alanı olan ve aslında 'Doğal, Kültürel ve Tarihi Yarımada' olarak mutlak korunması gereken bu büyüleyici Karya Uygarlığı'nın başkentini sanki uğurluyoruz; geri dönülmez bir geleceğe...

Oysa bu canım kasabayı pamuklara sarası gelmeli insanın.

Bodrum giderek yalnızlaşıyor... Kimi kimsesi yok gibi; kepçelerin, kırıcıların altında can çekişiyor. Ve susuyoruz hepimiz, yanı başımızda, gözümüzün önünde yaşanıyorken her şey...

* * *

Susmayanlar da yok değil!

Geçen hafta içinde Bodrum Belediye Meclisinin toplantısında bir vatandaşın olağanüstü betonlaşmayı açtığı dövizle protesto edişi ekranlara yansıdı.

Benim birkaç hafta önceki yazımın başlığıyla yapılan bu protestoyu izlerken vatandaşın belediye başkanı ile girdiği diyaloğun karşılıklı nezaketi dikkatimi çekti.

Belediye Başkanı Ahmet Aras'ın, isterseniz kürsüye buyurun, buradan açıklamanızı yapabilirsiniz diyerek demokratik olgunluk gösterdiği bu seremoni ilginçti.

* * *

Bodrum'un dağlarında çiçekler açması gerekirken betonlar açtığını görmek için yarımadanın etrafında bir şehir turu atmanızı öneriyorum.

Malum konuyu bilmeyen kalmadı; Cengiz İnşaat ve Bodrum Belediyesi arasındaki ruhsat komedyası devam ediyor.

Önce 'anasının ak sütü helal' denilerek verildi, pardon bizi uyarmalarına rağmen hukuksuzluğu önceden göremedik şimdi iptal ediyoruz denildi, vay efendim sen misin iptal eden, ben de yürütmeyi durdurma kararı aldırırım dendi filan...

Sonuç; her ne kadar belediye bir üst mahkemeye itiraz etmiş olsa da Mehmet Cengiz, cennete nazır inşaatına devam ediyor. Hukuk bilmezlik - tanımazlık bu canım kasabanın makus talihi olamaz, olmamalı.

* * *

Siz bu satırları pazar günü okuyacaksınız. O gün milletvekili listeleri saat beşe kadar YSK'ya teslim edilecek.

Büyükşehir dahil CHP'li belediyelerin ağırlıkta olduğu Muğla'da umut verici, heyecan yaratacak büyük bir beklenti yok sıralama konusunda.

CHP'li emekçiler ve hatta seçmenler bile neredeyse bahse giriyor, toto oynar gibi...

Çünkü liste, parti içi rekabetin gücü ile şekillenecek ve bir dönem sonrasının işaretleri ile dolu olacak beklentisi daha büyük.

Biraz daha ileriye gideyim mi? 

Belediye başkanları kolundan tutabildiği ile genel merkezin koridorlarını arşınlıyor, ben seni seçtireyim, sen de beni! 

Malum bir sonraki mevsim, kongreler mevsimi ve kışın ardında bir yerel seçim var.

Liyakat mi?

He anam babam, o yazılınca güzel oluyor, okununca da pek bi matah!

Üzülerek yazıyorum, yanan ışıklara bakınca 'liyakat' meselesi laf-ü güzaf...

* * *

Siyasal partiler yasasının anti demokratik maddeleri bu haliyle kaldığı sürece, partiler de demokratikleşemeyeceği ve seçtiğimizi sanırken genel başkanların belirlediği milletvekili ve de belediye başkanları ile hayatımızı devam etme sürecindeyken;

Laf aramızda kalsın!

Ben, ülkemin iyi yönetilmesini istiyorum ve şimdi yazacaklarımı da itiraf gibi okuyun lütfen.

Yazılarımda Bodrum'u kayırdığımı, sorunlarını daha çok dile getirmeye çalıştığımı saklayamam.

Bu kanı sizde de varsa, şöyle düşünün isterim; hani anneler gününü kutlayan siyasiler söze 'başta annem olmak üzere' filan diye başlar ya...

Ben de başta Bodrum olmak üzere diye başlıyor gibi geliyorsam yadırgamayın ne olur! 

Bu canım ülkenin, bu güzelim dünyanın iyi yönetilmesini istiyorum ve tabi cennet kasabamın da öyle.

Bunun için bir kürsü polemiğine girmek istiyorum bu hafta. 

Sayın başkan, son meclis toplantısında sizi protesto eden vatandaşı kürsüye buyur ederek gösterdiğiniz demokratik olgunluğu takdirle karşılamamak mümkün değil. Bu hakkı, mayıs ayının ilk haftasında yapılacak olan meclis toplantısında ben kullanmak istiyorum. 

Orada olacağım. 

Belki sandığım kadar yalnız değildir bu ebedi mavilik...

Eyvallah.


* Haluk Çetin 'Şiir İçi Şarkılar' Artı TV 

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Günahı yaz, günahkârı muaf tut!

Sonra daha kimleri, kimleri ayırdılar bu ülkenin çocuklarından. Ve sonra, erdemli olmanın yerine edepsizlik soyundu! Ne yapalım biz şimdi, günahı yazıp günahkârı muaf mı tutalım!

Minicik bir beden!

Minicik bedenlerin nereye dönse yüzleri, belki iyilik saracaktı dünyayı…

“Yegâne kurtuluşumuz herkesin herkesi affetmesindedir”

İnsanları anlamaya çalıştıkça onlara hak vermeye de başladığımı çok önce fark edip epey dillendirmiştim, bunun bir zayıflık olduğu duygusu ağır bastığı anlarda bıraktığım düşüncemi ‘Tavuri Mustafa’yla tozlu raflardan şimdi indiriyor ve içimdeki merhametle daha senli benli olmak istiyorum artık

"
"