08 Ocak 2023

Benim yalnız ve güzel Bodrumum

Bodrum halkı kararlı; o ruhsat iptal edilecek... 

Cennet Koyu'nda işgal ve kıyımın 25'inci gününde belediye meclisi toplandı. Toplantıya İYİ Parti grubu damgayı vurdu. Deyim yerindeyse CHP'li belediyede kırmadan dökmeden meclisinin itibarını İYİ Parti kurtardı.

Hatta biraz daha ileriye götüreyim işi; Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras'a inatla görmezden geldiği yanlıştan dönmesi için ek süreyi, kendi partisi CHP'li meclis üyelerinin de oyları ile İYİ Parti kazandırmış oldu.

Haftalardır başka konuya geçemiyorum.

Ülke gündemi aylardır altılı masa adayının kim olacağı tartışmaları içindeyken, İmamoğlu'na yönelik siyasi komplonun ötesine geçildi ve ülkü ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'e yapılan siyasi suikastla başka bir adım daha atıldı bu cennet ülkede. 

Gözaltılara baktığımızda işin vahameti karşısında insanın tüyleri diken diken oluyor. 

Kehanet değildi bu yaşananlar, biliyorduk, tahmin ediyorduk da ancak yine de bu 'ateşten adım'ın gölgesinin gitgide büyümesinden hangimiz endişe etmiyor?

Tutkuyla sevdiğim güzel ülkeme...

Yazımın başlığını bildiniz; Nuri Bilge Ceylan'ın "Benim yalnız ve güzel ülkem" sözünden alıntıladım.

Sadece tarihe damga vurmuş sözler üzerine bir yazı kurgulayabilirim. İnanın başka bir şey yazmaya gerek kalmayacak şekilde tüm derdini her gün başka bir kurguyla anlatabilir insan bu şekilde. 

2008 yılında Cannes'da 'Üç Maymun' filmiyle en iyi yönetmen ödülünü, duygularını böyle ifade ederek almıştı Ceylan.

İnsanın, memleketinden uzakta yaptığı her güzel şeyi, hasretle ülkesine adaması ne kadar anlamlı ve heyecan verici değil mi? 

Ben yazım için o anları bir daha izledim. Sean Penn'in sahneye davet ettiği Nuri Bilge Ceylan'ın o vakur duruşu ve konuşmasına siz de bakın lütfen tekrar. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

* * *

Unutulmaz sözler her zaman böyle güzel hissettirmiyor: "Toplumsal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı."

Bu zavallı düşünce egzersizinin itirafçısı olan 12 Mart'ın paşaları! E na'palım hadi bir darbe yapalım demişlerdi 70'li yılların hemen başında.

Ve Deniz'inden Mahir'ine gencecik bedenler bu canım ülkeye derman olacakken ya kör kurşunlarda ya da darağaçlarında yarınların umutlarını haykırarak sonsuzluğu kucaklamışlardı.

Bodrum'da toplumsal uyanış yerel yönetimin zihin sınırlarını kat be kat aşmıştır. 

Cennet Koy'da yerel yönetimin tüm yasal dayanakları (mevzuat ve mahkeme kararlarını) görmezden gelerek Cengiz İnşaat'a verdiği ruhsatla başlayan işgale ne mutlu ki Bodrumlular sessiz kalmıyor.

Evet, bu bir işgal...

Yasal tüm dayanaklar Bodrum'da meslek ve çevre örgütleri tarafından çarşaf çarşaf ilan edilmişken bunlara aldırmadan; yani görerek, yani bilerek, yani taammüden verilen ruhsatla yapılan işgalin, sözde yasal kılıfına tepkiler çığ gibi büyüyor. 

Kıyısından köşesinden yazmaya çalışıyorum günlerdir; Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı'nın 19 Aralık'ta Muğla'da yaptığı konuşmayı yazmak istiyordum bu hafta.

Hatta bu maçı (yani önümüzdeki erken ya da değil genel seçimi) 'Emek ve Barış İttifakı' alacak diye Erkan Baş'ın kararlı tutumunu da ortaya koyacaktım.

TİP Genel Başkanı'ndan önce, bir genç, bir çiftçi ana, bir işçi, bir zeytin üreticisi konuşma yapmıştı. Gördüm ki solda da genel başkan dinleme merakı, sadece klasik merkez genel siyasetin rahatsızlıklarından değilmiş. 

Erkan Baş konuşma sırası kendisine gelince, biz sadece kendimiz konuşalım istemiyoruz; gençler, kadınlar, işçiler, emekçiler de konuşsun istiyoruz diyerek gerekli mesajı verdi yalnızca kendisini dinlemek isteyenlere.

Siyaset toplumsal bir meseleydi, tek başımıza bir tribün önünde yapılacak bir şey değildi.

Yıllar önce Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin bir sloganını hatırlattı bana bu tavrı Erkan başkanın: "Katıl, değişsin."

Altılı Masa önümüzdeki seçimler için çok kararlı bir şekilde, güçlendirilmiş parlamenter sistem kavramını konuşuyor. 

Ana muhalefet ise Cumhuriyeti ikinci yüzyılında demokrasi ile taçlandırmaktan söz ediyor.

Peki, tüm bunların anlamı ne biliyor musunuz?

Bir seçim önce hayatımıza giren ve özünde tek adamlık diye tanımlanabilecek 'Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi' denilen bu ucube sistemin değişmesi.

Bu ucube sistem, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında 'bir para basamaz bir de adam asamaz' diye tanımlanan sınırsız yetkilerin tadını alan Erdoğan'ın yerel yönetimler yasasından devşirdiği bir sistemdir.  

Sonuç, genel ve yerel yönetimlerin her ikisinde de ciddi bir demokrasi sorunu vardır şu anda; meclis birçok konuda tek adamın kararlarına müdahale edemez haldedir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin tanınmadığı ve hatta Allaha havale edildiği şu konjonktürde birini düzeltmek isterken diğerinden feragat edilemez.

Eğer bu canım ülkeye demokrasi getireceğiz, halkın iradesini hakim kılacağız, güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa edeceğiz diyorsanız yerel yönetimleri bundan ayrı tutamazsanız.

Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet sloganı boşuna atılmamıştır Abdülhamit'e karşı.

'Halk İradesi' yerel yönetimlerde inşa edilmeden, yerel yönetimlerde tek adamlık rejimi devam ederken bu ülkeye demokrasi gelmez, gelemez.

Altılı Masa, şimdiden popüler belediye başkanları üzerinden manipülasyona bu kadar açık haldeyken oturup iyicene bir düşünmeli!

Bir mahcup tavsiye kararı alındı.

Anlatmak istediklerim geçen perşembe günü Bodrum Belediye Meclis toplantısında yaşandı.

Halkın iradesinin yerel yönetimdeki temsilcileri meclis üyeleri, mevzuat içinde tek adamı kızdırmadan neyi nereye kadar diyebileceklerine bakındı durdular.

Son tahlilde; verilen yasal olmayan ruhsatın tekrar değerlendirilmesi tavsiye kararını aldırabildiler ancak.

Fakat ben bu tavsiyeyi, tek adamın ezberi olan eyyamın önüne geçebileceğinden çok önemsiyorum.

Bodrum halkı kararlı; o ruhsat iptal edilecek... 

Son noktayı ise Mehmet Cengiz değil Gazeteci Mustafa Gündoğ koydu!

Mecliste yaptığı çıkışla tarihe not düşerek, mahkeme kararlarının üstünde 'Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ni gören belediye başkanına inat, anamıza bir o sahip çıktı.

Anam ve babamla aynı bahçeyi paylaşıyoruz.

Tövbe şimdi, her sabah en azından anamın yüzüne bakıp öyle gideceğim işe güce...

'Hüznün İsyan Olur' şiirinde;

"Kavgadan uzak kaldıysan, sevdadan da uzak kalmışsındır" diyor Ahmet Telli.

BU KAVGA BU KENTE YAKIŞIYOR.

Sevdasına sahip çıkan Bodrum halkına selam olsun...

Eyvallah.


* Bu yazı yazıldığı sırada inşaat ruhsatının yeniden incelemeye alındığı haberi gelmiş fakat bir açıklama henüz yapılmamıştı. Umarım en kısa sürede bu yanlıştan dönülür. 

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ’un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bodrum’un itirazı var Sayın Milli Savunma Bakanı

Gelin şu sahil güvenlik limanına, ilgili bakanlıklar ve ilgili tüm kurumlarla birlikte; kentle ve çevreyle barışık daha güzel bir yer bulunsun

Şapkam düştü alayım mı?

Her derde devadır o besteler. Bazen kazanmak için bazen de bir deplasman dönüşü, tam göğsünün ortasına kilolarca ağırlığıyla oturan sıkıntıyı atmak, kaybı unutmak için söylenir ve her söyleyiş aslında kaldığın yerden yeniden başlamaktır mücadeleye

Silivri müze olsun!

Bir yurttaş olarak şu hüznü yaşıyorum, ülkece yaşıyoruz; Balyoz’u, Ergenekon’u, Gezi’yi düşündükçe, suç bile oluşmadan yolda suç düzülen, tutuklu kalmanın cezaya dönüştüğü yüzlerce örnekle Silivri aklımızdayken hiçbir yanımız bahar bahçe olmuyor

"
"