Yaralı Düello, Jeanette Winterson'ın "Yara kendi kendisinin merhemidir" sözüyle açılıyor ve Metin Kaçan’ın nefes kesen önsözüyle başlıyor. İster istemez Didem Madak’ın muhteşem dizeleri akla düşüyor: Bazı yaralar yararlıdır buna inan, Bazı yaraların ortasında küçücük bir el, sanki geçmişine çiçek uzatır, tüm geleceğin yıkanır... Zaten her bölümde yazarın serbest çağrışımla çağdaşlarının eserlerinden harmanladığı güçlü bir rüzgar bölüm bölüm metinler arası esiyor, estiriyor.
Aslında deneme türünde yazılsa da şiirsel bir dille özellikle son bölümle kendi içinde de metinler arası sürüklenmeler için okuyucuyu yola sokuyor. Kitap son çeyreğinde ‘self reflexive’ göndermelerle genişleyerek başı boş bölümler olmaktan kurtulup gizli bir bütün oluşturuyor. Bu da Yaralı Düello’nun okuyucuya sürprizi galiba!
Elbette bu algı okuma biçimlerine göre değişir ve örneğin bölümleri karışık okuyan okuyucu bütüne dair bağları hissetmeyebilir. Kaldı ki deneme türüne özgü kişisel dil nedeniyle genç yazarın ilk kitabı ‘Yaralı Düello’ bu ülkede gençliğin taze, yarasız ve pürüzsüz kalamadığının ispatı gibi de okunabilir. Ya da bol göndermeli estetik pop bir dil ile geçmişe ve geleceğe öykünmeler gibi de dokunabilir. Veya muhabbeti nefis bir masanın yoldaşı gibi yanınızda taşınabilir. Olmazsa sokak hayatının kaldırım taşlarının izini sürer gibi bolca şiirli ağıt, ağıtlı halay hatta halaylı rock tadında yanınızdan nehir gibi akabilir. Yani yormadan ama dokunarak temas eder. Çünkü temiz, kolay, akıcı ve gerçekçi dili okuyucuya yarenlik ederken net, şeffaf ve müziklidir. Aslında gittikçe açılan ve sona doğru kendi açtığı damarı doldurarak doyuma ulaştıran keyifli bir tadımlık şeklinde de özetlenebilir.
Evet, tadımlık çünkü özellikle sanki asıl yazılması istenen ve beklenen sonraya bırakılmış duygusu yaratılarak yarım bırakılan ipuçları okuyucuya teslim ediliyor. Adeta sonra söyleyeceklerine hazırlık yaptırıyor sanki, ancak tüm söyleneceklerin çok önemli olamayacağını da keskin ve net tekrarlayarak 80 kuşağının belirgin özelliklerini ispatlıyor. Ayrıca 80 sonrası kuşağın kendi söyleyeceklerinden bile hemen sıkılan, isyankar ve naif dünyasını örneklendiriyor Yaralı Düello. Özgürlük tutkusu tüm değer ve normların karşısında gayet sıkıntısız bir esnekliği bekliyor ve dayatıyor. Ne de olsa düellodan kaçmayan bir yaralı konuşuyor. Yağmur Yağmur’un Minval Yayınlarından çıkan ilk kitabı belki de bu sebeplerden dolayı büyük ilgi görüyor.
Ülkü Tamer’in dizelerinde olduğu gibi Yağmur Yağmur yaralanmaktan korkmuyor belli ki;
Bilmem nişancılığı, tabanca kullanmadım;
Ama karşıma alıp seni horoz düşürmek de,
Seni vuramamak da yüreğimi pekiştirir benim.
Ölürsem güzel bir ölü olurum,
Saçlarıma yuva kurar bir anda kirpiler,
Kar, örtemeye kalkışır gök kuşağını,
Ve onurlu, yoksul böceklerin gazetecisi
Ben gülümserken resmimi çeker.
Zaten Cemal Süreya’nın dizelerinde belirttiği gibi Yaralı Düello’da daha büyük bir şey var;
Bir düelloda
Daha büyük bir şey vardır
Ve daha acıdır bu
Ölümden de ölüm korkusundan…