17 Kasım 2024

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Kâtip Bartleby

Cihangir Atölye Sahnesi (CAS) edebiyatın kült kahramanı, sivil itaatsizliğin lideri, (post)modern işçi sınıfın mitlerinden Bartleby’i genç ve titiz bir oyuncu kadrosuyla gayet minimalist bir bakışla sahneliyor. Muhammet Uzuner’in yönettiği oyunda oyuncular metni önceleyerek Bartleby’e hizmet ediyor hatta neredeyse birer ofis nesnesine, objesine, dekoruna dönüşüyorlar. Yönetmenin bu tercihi, ivmesini kahramanın eylemsizliğinden ve dünyaya yabancılaşmasından doğuran anlatıya sahicilik kazandırıyor. Veli Kahraman’ın muhteşem sahne tasarımı yönetmenin oyuncu performanslarını minimale indirgemesine paralel olduğundan neredeyse yok gibi duruyor. Fakat ne estetik ve şahane bir yok gibilik, aynen Bartleby gibi orada ama değil ve çok derin, sert, zarif katmanlı bir yokluk! Aynen şahane performanslarıyla Can Seçki, Dorukhan Kenger, Kerem Aktı, Osman Onur Can ve Yusuf Kısa’nın kendilerinden neredeyse iz olmaması gibi. Sonuçta ışık tasarımının da stratejik katkısıyla metnin psikolojik derinliği aksiyon ve mimiklerden öte düz ve direkt kılınıyor. Bir kez daha gerçekliği büyüten kucaklayan bir bütünlük gelişiyor böylece.

Bartleby’i canlandıran Kerem Aktı ise günümüzde bol köpüklü, çok abartılı jest ve mimiklerle seyirciyi büyülemeyi hedefleyen kan, ter, gözyaşı dolu bir performans yerine sadece karakteri oynayarak ayrıca uzun uzun alkışı hak ediyor. Tabii yönetmenin trajik edimlere yeltenmemesi ve karakterin hakikatine sadakati de çok isabetli ve cesur bir tavır olarak fark ediliyor. İyi ki biraz daha komedi, azıcık daha trajedi ve bolca aksiyon ‘tercih etmemeyi’ tercih ediyorlar çünkü Bartleby’de öyle tercih ediyor.

Herman Melville'in 1853'te yayımlanan kitabının neden zamansız ve bugün için sonuna kadar geçerli olduğuna oyunu izlerken çağrıştırdıkları üzerinden bakılabilir. Bilinçle seçilen bir ‘yok oluş’ büyük bir ‘var oluş’u, inatla devam edilen başarısız bir eylem döngüsü büyük bir ‘zafer’i müjdeleyebilir.

Kâtip Bartleby oyunundan bir kare

Sonuçsuz gibi duran bu biteviye kısırdöngü kayıtsızlığa başkaldırı olarak okunabilir. Tabii ‘deli işte yine boşuna uğraşıyor’ diye de! Ancak ortada inkârı imkansız bir mevcudiyet kesindir. Sisifos ne kadar kan ter içinde tırmanırsa Herman Melville’in Bartleby karakteri ise o kadar durmayı tercih eder. Bir hukuk bürosunda çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra artık kendisine verilen işi ‘yapmamayı tercih ettiğini’ söyler ancak ofisi de terk etmez. Eylemsizliği, emeği ve sürekli üretimi kutsayan iş arkadaşlarını ve patronunu rahatsız eder. ‘Durmak’ itiraz edenin sessizliğini çığırtkanlık yapmadan haykırırken Bartleby’i bir performans öznesine evirir.

Sivil itaatsizliğin belki de en zarif devrimcilerinden biri olan Bartleby, ofis kurallarına karşı gelmez ancak uyum da sağlamaz. Patronun ve iş arkadaşlarının otoritesine hiçbir saygısızlıkta bulunmadan ancak asla dahil de olmadan sadece ‘durur’. Bu duruş içinde hiçbir eylem barındırmayan yumuşacık ancak asla esnemeyen bir başkaldırı gibi de algılanabilir. Belki de öyledir ama değilse de fark etmez çünkü öngörülenin dışında bir ‘tercih’ ısrarı ciddi bir reddediştir. Şiddet içermeyen ve erdemli bir pasif direnişe dönüşen var oluşu bireyin kendini topluma uyum sağlamak adına feda etmemesi gerektiğini adeta adım adım örneklerle canlandırır. Bartleby’nin ‘yasallığı’ veya ‘ahlaki’ tutumunda hiçbir yanlış olmasa da istenildiği zamanda istenildiği gibi davranmayan birey toplum için tehdit gibi algılanır. Ah yasalar çok alıngandır ve toplum çok kırılgandır böyle zamanlarda! Dolayısıyla Bartleby çatışmasa da sistem kendisiyle çatışır ve elbette özgürlükleri kısıtlamak yetmeyecektir. Birey olma inadındakiler kurban edilmeli, toplum katarsisle arınmalı ve sonrasında kurban edilenden bir kahramanlık destanı döşenmelidir. Bartleby suçlu ya da psikolojik olarak hasta ilan edilir, sonra sırrı illaki çoğunluğun okuma kodlarına göre çarşaf çarşaf deşifre edilir ve sonunda üzerinden insanlık dersleri çıkararak ilahlaştırılır. İşte tüm bu sebepler ve fazlası nedeniyle Bartleby’de 150 seneden fazladır yarım kalan içli bir şarkı içimizi titretmeye devam ediyor.

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yarkın Ünsal’la ‘Hiçbi Şey Olmamış Gibi’ ve ‘Mutlu Aile Tablosu’ üzerine konuştuk: Ticaret olmazsa olmaz ama yapımcılar bunu sömürü haline getiriyor

"Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu bu süreçte inadına gülümsemek, umuda dair bir inat. Ve dediğin gibi bu oyunun sahnelenmesindeki inat oyunumuzun yönetmeni Emre Kınay’a ait. Aynı inada kocaman bir ekip inanarak çalıştı"

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"