Haberci
Pınar Akkuzu ve Aslı Ekici’nin Antik Yunan metinlerinden hareketle yazdıkları oyun, yaptığı her işe özgün imzasını atan yönetmen Güray Dinçol tarafından yönetiliyor. Oyuncular Adem Mülazim, Çağdaş Ekin Şişman ve İbrahim Can Sayan ise Dinçol oyunlarında izlenmeye alışılan yüksek performans ile seyir keyfine doyuruyorlar. Seyircinin artık müdavimi olduğu baskın clownesk boyutu daha ekonomik kullanan, göstergeler ve arka fondaki yaratıcı bir üslupla göze sokulan sözcükler bütününden rafine bir evren yaratmayı tercih eden yönetmen yine fiziksel tiyatronun hakkını veriyor. Konusu ise mitoloji dünyasından habersizler için biraz zorlayıcı gelebilir ancak ‘haberci’ yine de derdini anlaşılır kılmayı başarıyor. Dahli olmadığı her felaketin sözcüsü, tanığı ve taşıyıcısı isimsiz yan rollerin merkeze konması ve maskeler aracılığıyla hepsinin aynı kılınması anlama mükemmelen hizmet ediyor elbette. Böylece ‘haberci’ kendi hayatında başrol olamayanlar ve bireyselliklerinin değer ve anlamı olmayan tüm arada kalmışlara da ayrıca kocaman bir saygı duruşuyla çok şey soruyor, sorgulatıyor.

Buradan Her Şey Daha Güzel Görünüyor
Elif Ongan Tekçe sadece kendisine benzeyen nadir yazar ve oyunculardan biri olarak dikkat çekmeye devam ediyor. Akademisyen Melike Saba’nın daha önce başka bir oyun için koyduğu ‘apokalipsten ekokalipse’ teşhisine birebir denk düşüyor metin. Habitus Kitap'ın çıkardığı ‘Kozmik Korku ya da Brad Pitt'in Paranoyaya Kapıldığı Gün’ oyunu da otomatikman akla geliyor. Kısacası çok okuma yapılarak yazıldığı aşikar ve merkezsiz, köksüz, hiçbir yerde ve her yerde olma hallleri ile ilgili de çok okuma yapma iştahı açıyor. Üstelik iklim krizi endişesinin en popüler kıyamet senaryosu olduğu bu günlerin nabzını tutan ve ekoloji ile kıyameti kesiştirip yine de umut veren bir oyun. Oyuncu Banu Fotocan gerçekten plastik bir maskeye evirdiği performansıyla tanımı zor bir iz bırakıyor. Rojhat Özsoy ise oyunda adeta görünmez bir sese, söze, cisme dönüşerek hiçliğin ve varlığın sınırlarında gölge gibi hissettiriyor. Kısacası Elif Ongan Tekçe yine çok farklı, özgün, yaratıcı ve düşündürücü…

Batı Ekspresi
Elvin Beşikçioğlu’nun yönettiği 'Batı Ekspresi' sahnede dans, müzik, hareket, dekor, kostüm kısacası biraz renk, eğlence ve tempo görmek isteyenler için ideal bir oyun olabilir. Çok beğenenler ile kalabalık ekibin emeğine, bunca yıllık Tatbikat Sahnesi hatırına ve risk edilen yatırıma kıyamayıp susanlar arasında kalmamak imkansız. Matéi Visniec’in metninin karakterlerini Adem Aydil, Derin Beşikçioğlu, Fatih Sönmez, Selin Tekman, Selin Zafertepe ve Ünsal Coşar gibi başarılı oyuncular paylaşıyor. Güçlü bir tempo tutturulsa da bütüncül bir yapı oluşmadığı ve metnin meselesinin kaybolması nedenleriyle oyun sarkıyor ve çok yaklaştığı başarıyı ıskalıyor. Ancak tüm bunlar ‘Batı Ekspresi’ni sezonun iyilerinden biri olmaktan alıkoymuyor şüphesiz.

İkinci Perdenin Başı
Genç yeteneklerden Alp Tuğhan Taş’ın yazıp yönettiği Şehir Tiyatroları’nın dikkat çeken dinamik oyunu ‘İkinci Perdenin Başı’ ilginç konusu, dramaturg Dilek Tekintaş ve Gökhan Aktemur’un tertemiz metin düzenlemesi ve Ebru Üstüntaş ve Alp Tuğhan Taş’ın doyumsuz performanslarıyla seyircisini seyir zevkine doyuruyor. Oyun günümüzde bir işe girmek için yaşanan vahşi sistemin dayattığı varoluşsal sorunlar ve mutluluğun başarıya endekslenmesi üzerinden sert ve gerçekçi analizler sunuyor. Yaşamını sürdürecek pozisyonu hak etmek için bugünün popüler ifadesi ile söylenecek olursa ‘liyakat’ yerine ‘ilişkiler ağı’nın üstünlüğünün altını çiziyor. Hiçbir sınavda aşılamayacak akraba kayırma ve yandaşlık gibi asla nesnel ve adil olmayan yapının birey üzerindeki yıkıcı etkisi derinlemesine irdeleniyor. Tüm ölçeklerin deforme edildiği bir düzende bireyin kendi geçerliliğini test etmek zorunda kalması bir yana her daim saygılı, özgüvenli, donanımlı, yetenekli ve hep çok istekli olması bekleniyor. Kısacası yine popüler söylemle ‘yanlış sistemde doğru yaşanamadığı’ ve üstelik sistemin değil bireyin suçlandığı bir dünya anlatılıyor.

Yenilmez
Torben Betts’in İngiltere’de ve farklı ülkelerde sahnelenen ve hep övgüyle söz edilen ‘Yenilmez’ adlı metni ilk kez Şehir Tiyatroları’nda sahneleniyor. Nihat Alpteki’nin yönettiği oyun kentli/köylü, zengin/fakir, eğitimli/eğitimsiz, samimi/sahte gibi ikilikler üzerinden evlilik kurumunu odağa alıyor. Cihan Aşar sade, sınırları netlik ve estetikle çizilmiş dekor tasarımıyla oyuna hem işlevsellik hem de eğlenceli bir seyirlik kazandırarak dikkat çekiyor. İngiliz yazarın çağdaş oyunu, mutluluğu kendi içinde bulamayıp şehirden kasabaya taşınan bir çiftin üzerinden ülkemizde de ‘başka bir hayat mümkün’ benzeri sloganlarla farklı küçük köy ve kasabalar keşfedip bir türlü kendini keşfedemeyen bir profili resmediyor. Saplantılı bir mutluluk isteminin trajikomik çıkmazında oyuncular Gizem Akkuş, Gökçer Genç, Nurdan Kalınağa ve Tankut Yıldız nefis bir performans sunuyorlar. İki perdelik oyun çok hareketli akışla bir solukta bitiyor.

İçerinin İçerisinde
Emre Çağrı Akbaba'nın metni bir hırsızla ev sahibi arasında geçen yüksek tansiyonlu bir karşılaşma ve köşe kapmaca sırasında kimin suçlu kimin masum, kimin içerde kimin dışarda olduğu gibi sorular üzerine inşa ediliyor. Kadir Özdal ve Makbule Meyzinoğlu sahnede duygudan duyguya adeta hızlı çekimle atlıyor ve şaşırtıyorlar. İçeri ve dışarı tanımlamaları aracılığıyla kişi nerede rahat nefes alır, emniyettedir, fiziksel olanın ötesinde spiritüel olan dışarı yansıtılabilir mi gibi sorular inişli çıkışlı diyaloglar aracılığıyla sorgulanıyor. Özellikle Meyzinoğlu’nun sahne cazibesi ve dişil enerjisi seyirciyi zinde tutuyor, mest ediyor.
