Dizinin sadece klişelerden oluştuğunu söylemek haksızlık olur çünkü içinde en az 3 Yeşilçam filmi ve c Asmalı Konak mevcuttur ve Özcan Deniz marifetiyle ülkemize özgü mükemmel post modern erkek profili her sahne de birkaç kez tanımlanmaktadır. Koydu mu oturtur, baktı mı yakar, konuştu mu son noktayı koyar, elbette emrinde aşçı, uşak, şoförler çalışır, halay da çeker dans da bilir, konaktan villaya ve oradan holdinge zeki, çevik ve zinde bir şekilde hızlı adımlarla yetişir. Herkese yetecek şefkat, aşk, anlayış, zeka ve kudret sahibidir. Hal böyle olunca ne yapsa yeridir, doğrudur ve hikmetinden sual olunmaz havası her sahne de pekişir. Adeta ciks bir ağadır, havası fazla basılmış ağır ağabeydir, Seymen’dir, Kahraman’dır ve Özcan Deniz’dir. Hay maşallah üstüne üstlük romantik filmler yönetmeni, baş rol oyuncusu, senarist ve şarkıcıdır. Dolayısıyla bütün kadınların kendisine dibi düşer ve hayat şartları gereği her zaman birkaç kadını vardır.
Erkeğe özgü harem fantezisi son dizisinde de hortlamıştır ve yine kendisine aşık iki kadın ve elbette tüm aile aynı evde yaşarlar. Çocuğu olmayan karısına yedek ve namuslu bir rahim kiralanır ve taşıyıcı anne eve kapatılır. Ne de olsa yüce erkin kutsal tohumlarını taşımaktadır kadın. Böylece soy sop devam edecek, erkeğin gücü somutlaşacak ve O çocuk (mümkünse erkek lütfen) mutlaka edinilecektir. Ülke erkek prototipinin hem gerçeğini hem de bilinçaltını yansıtır Özcan Deniz. Kendini olduğundan daha fazla göstermek için çalışır, çok çalışır ve çalıştığı kadar çalıştığını anlatır. Aslında gelişme ve ilerleme yolunda gösterilen çabası takdir edilmelidir ancak bu çaba hep aynı yaralı, eksik ve çaresiz geçmişini inkardan geçiyorsa ve romantizmi İbrahim Tatlıses maçoluğuna ve Kadir Ağabey duruşuna hapsediyorsa temsil ettiği kitleye ve kendisine ‘bu ayakların gazı kaçalı çok oldu’ uyarısı acilen yapılmalıdır. Elbette Kaderimin Yazıldığı Gün’ün senaryosundan Özcan Deniz sorumlu değildir ne var ki içinde olduğu yapımlar birbirinin devamı ve benzeri niteliğinde olduğundan ve tüm yapım O’nun sırtından ilerlediğinden artık starlaşmış kimliği kendine zarar vermektedir. Dizinin mesajları ise zaten külliyen bayat, zehirli ve üstten bakış içeren hükmedici öğelerle doludur.
Eğer klişeden kaçınılıp erkeğin çocuğunun olmadığı ve buna çare arandığı bir yapım olsaydı tüm tema değişecek ve dizi yepyeni bir söylemle karşımızda olacaktı. Ama bu coğrafya da erkeğin üremesiyle ilgili konular son derece tehlikeli ve asla dokunulmazdır. Bizim ülkemizde tıpta yazmaz öyle hastalık! Zaten bu güçte bir adamın kısır olması asla kabul edilemeyecek bir tabudur. Yani kadın Allah korusun tövbe Yarabbi sperm bankasından sperm alıp hamile kalacağına Kahraman tüm dizidekileri öldürsün, kendini parçalasın çok daha iyidir.
Bu hastalıklı ve haksız tutum normalken erkeğin eksiklik olarak hissedebileceği herhangi bir işaret ne dizi de ne gerçekte kabul edilemez. Ne var ki ciks ağaların en mükemmel sembolü Özcan Deniz starlığının semptomları, sokaktaki milyonları temsil etse de adeta aşırı erkeklik hastalığı yüzünden pek çok kadın soluk alamaz haldedir. Post modern ciks ve tiki ağaların ileri ve aşırı erkeklik vurgusu akla kısırlığı, küslüğü, kavgayı ve cinayetleri getirirken reytingler yükseldikçe yükselir.