16 Haziran 2016

İktidarda Semih mi Atakan mı var?

Seyirci kendini yönetenleri değil bu efendileri seyrediyor.

Türkiye 7/24 Survivor’a bağlandı, çünkü başka çaresi kalmadı. Sözde tarafsız tartışma programlarının yanlı propagandaları iğrendiriyordu çoktandır. Habercilerin kıvrak, seri ve yüzsüz dönüşlerinden sonra haber kanallarının değeri ve anlamı bir kez daha penguencilikten ötesinin olmadığını hatırlatıp duruyordu. Dolayısıyla birilerinin sesini duymamak, yüzünü görmemek ve daha ne kadar kötüleşeceklerine tanık olmamak için bırakın izlemeyi, özellikle haberden kaçan milyonlarca insan oluştu. Başıboş ve canı sıkkın zappingleyenler yersizlikten, yurtsuzluktan, hiçlikten ve iğrençlikten kaçmak için mecburen Survivor’a sığındılar.

İnanın ki izleyecek bir şey yoktu! Mesela diziler ya Osmanlı’yı yeniden kuruyor, ya yobazlığı din ve ahlakmış gibi öğreten vaazlar veriyor, ya raydan çıkıp iyice açıktan seyirciye fırça çekip, tehdit ediyor. Yeşilçam kaynaklı zengin fakir çatışmasından beslenen yalı-gecekondu ikileminden de yeni bir şey çıkmıyor çoktandır. Yaz gelince ‘geliverem, gidiverem’ ağzıyla Ege’de çekilen şehirli/köylü karşılaştırması da güldüreceğine gülünç olmaktan öteye varamıyor. (Halbuki orda bir köy var uzakta, hatta köyler var mezarlığa dönüşen… Ne haberler de ne de dizilerde yer bulamayan taşı toprağı haksızlık ve kan dolu…) Ayrıca masallara benzeyen köy evleri gerçek köylüleri kızdırırken şatolar, konaklar ve yalılarda yaşayan şehirliler de gerçekten şehirde sürünen milyonları delirtiyor. Hal böyle olunca her yıl olduğu gibi absürt ötesi mekan ve olaylarla oyalanmaktan sıkılan seyirci yine Survivor’un uzak adasına sığınmaktan başka çare bulamadı. Neredeyse mecburen izleniyor program çünkü orada da karakterlerin kötücül kişilikleri ve programın idaresinin hep kötüyü koruyup kollayıp reyting hesaplaması ‘batsın bu dünya, batsın bu ada’ dedirtiyor sonunda…

Survivor’a sığınıp ‘biraz deniz, dalga, yarışma izler rahatlarım’ sanan seyirci orada da ikiyüzlülük, haksızlık, çirkinlik ve yalan dolandan başka bir şey bulamadı. Çünkü bizim memlekette doğru söyleyeni sadece dokuz köyden değil adadan adaya da kovuyorlar! Bunun örneği ada da Semih üzerinden gerçekleşti. Gönüllülerin kendi içindeki çirkin hesaplarını yüksek sesle yüzlerine söyleyen Semih adada epeyi bir tehdit almış, yemeği yerlere fırlatılmış ve her türlü külhanbeyi tavra maruz kalmıştı. Ama sempatik olmaya çalışmadı ve zaten hiç sempatik değildi. (Ayrıca programın daimi tek sempatiği her zaman Acun Ilıcalı’dır.) Hal böyle olunca milletin sinirini bozuyor diye Atakan’ın iktidarı altında yönetilen ünlüler adasına gönderildi. Semih gelince elinden iktidarı kayacak endişesiyle Atakan'ın en baştan beri korumaya çalıştığı delikanlı tavırları, az konuşup sözünün arkasında duruyormuş gibi yaptığı kulisler tamamen çöktü. Tikleri sıklaştı, seğirmeleri arttı ve ‘omurgasız’ dediği Yunus’a  (Ç’yle) yanaştı. Gerçi birilerine yanaşma uzmanı Yunus’a taş çıkarttığı için belki de çoğu kişi manevrayı anlamadı bile!

Zayıfı ezmek, güçlünün yanında durmak ve bunu ‘delikanlılık’ gibi içi boş ve tamamen yalana dayalı bir söylemle bağırmak ülke erkeğinin genel karakter özelliği olduğu için durum hiç sırıtmadı. Mesela Yattara ‘ben kadın adam değilim, adam gibi adamım’ demişti, belli ki memlekete gelen de genel ahlakı hemen benimsiyordu. O ahlaktan ıssız adalarda bile kaçılmıyordu! Atakan’da dedikodu yaptığını düşündüğü arkadaşına ‘neden karı gibi her şeyi yetiştiriyorsun’ şeklinde sinirlenmiş, ‘karı’ ayıplı bir kelime sayıldığından o kelime biplenmişti ve altyazı da karı kelimesi ‘…’ şeklinde boş bırakılmıştı. Yani o derece erk’e bağlı erkek bir program söz konusu! Hey maşallah be, gidilen her yere o müthiş ahlak da götürülüyordu ve üstelik bu tipler otoriteye boyun eğmeyi ‘efendilik’ sayıyorlardı. Atakan’ın (gerçi hepsi bu anlamda çok ‘efendi’)  adada takım arkadaşlarına estirdiği terör havasına karşın Acun'un önünde öğretmenin gözüne girmeye çalışan uslu öğrenci tavrı en baştan beri dikkat çekiyordu. Survivor iktidarının tanrısı Acun’un önünde saygılı, sessiz, her söylediğine kafa sallayan, alkışlayan, esprilerine herkesten önce hemen kahkaha patlatan Atakan’a arkadaşları bir şey söylemeye cesaret edemiyordu. Ada da sinirli sessiz, asık suratlıyken konseyde güler yüzlü, akıllı ve cici olmak yarışmacıların ortak özelliği zaten ve Atakan’da bunu en iyi yapanlardan biriydi! Ne de olsa sistemle uyumlu genç ve efendi bir delikanlıydı kendisi! Sonra günlerden bir gün her devrin ve her sistemin istenmeyen adamı, çirkin ördek yavrusu Semih geldi. Daimi muhalefet ve koşulsuz doğrucu Semih diğerleri gibi eveleyip gevelemeden doğruları anlatmaya başladı. İlk defa biri açıktan itiraz edip arka planın çirkin ipliklerini pazara çıkarınca Atakan sözde lafı uzatmıyor ve böyle gereksiz muhabbetlere girmiyor gibi görünmeye çalıştı ancak tikler ve seğirmeler aldı başını gitti. Artık daha da ‘efendi’ bir delikanlı oldu!

Tabii bu arada rakiplerine giderek nazikleşip kendine yeni ve taze bir halk oluşturma çabası  tüm yenik düşmüş hükümdarlar gibi acıklı sahneler oluşturmaya başladı… Ne var ki, çok daha acıklısı yarışmacıların neredeyse tamamı böyle ve Atakan’ın ki sadece daha başarılı olduğu için biraz daha fazla dikkat çekiyor. Ezcümle seyirciye ada da haram oldu, hiçbir yerde huzur ve adalet kalmadığı netleşti! Ha bu arada Acun, Survivor’un hayatın özeti olduğunu söyleyip duruyor. O halde adada mutluluk aramak saçmalık! Artık halkı da Atakan ve Semih yönetiyor sanki, zira seyirci kendini yönetenleri değil bu efendileri seyrediyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"