30 Ocak 2015

Asiye fabrika kızı ya da varoş gülü değildir çünkü yediği Kara Ekmek’tir!

Öz/üvey ve kız/erkek kardeş çatışmalarıyla harlı harlı fokurdayan girdaplarda yaşayan karakterlerle dolu bir yapım Kara Ekmek!

Üç kızından sonra ikinci karısından oğlu olan nayloncu baba, genç ve mutsuz eş, evin içinde ve dışında baskıdan, imkansızlıklardan ve sevgisizlikten yorulmuş kız kardeşler, zeka özürlü bir çocuk ve dengeleri korumaya çalışan bir kayınvalide şehrin dehlizlerinde içine tıkılan küçücük dert küpü bir gecekonduya sığmaya çalışırlar. Hem yerleri hem yenleri dardır velhasıl. Bu yüzden öz/üvey ve kız/erkek kardeş çatışmalarıyla harlı harlı fokurdayan girdaplarda yaşayan karakterlerle dolu bir yapım Kara Ekmek! Zaten dizinin ismi çok şey söylüyor! Karın tokluğuna idare edilen yaşamların karanlık, kirlenmiş ve kaskatı dünyası ‘kara ekmek’ adıyla direkt pek çok çağrışıma açık duruyor.

Her biri vasıfsız işçi olarak çalışan ve ancak kıt kanaat geçinilen evde dışarıdaki ayrımcılıktan çok daha fazlası yapılıyor doğallıkla. Muzu elbette oğlan yer, köfteler tabii ki paşa oğullarınındır, diğerlerinin yüzüne bakılmazken erkek çocuk pohpohlanır, okşanır ve ayrıcalıklı davranılmasına herhangi bir kılıf aramaya gerek duymadan sadece erkek doğduğu için açıktan ayrım yapılır. Normaldir yani! Ne de olsa genç ve yeni karısı doğurmuştur ve üç kızdan sonra gelmiştir! Kaldı ki bu tablo pek çok evde öz ve üvey ayrımı olmadığı halde erkek çocuklarına yapılan özel bakımın, ilginin ve fazladan hastalıklı sevginin yansımasıdır.

Kara Ekmek bu haksız, dengesiz, rahatsız ve bol virüslü ortamlarda yetişen bir genç kız karakteriyle karşımızdadır. Kız çocuklarının okusalar da çalışsalar da kurtulamadıkları sosyal ve ekonomik çıkmazlar mekan aracılığıyla, çekim açılarıyla ve karakterler üzerinden dengeli bir uyumla sürekli hissettirilir. Asiye yetiştiği şartların ürünüdür dolayısıyla defolu, rahatsız ancak yine de empati kurmaya izin veren bir zavallıdır.

Hamile kaldığı sevgilisini namus baskısı ve korkusu yüzünden evliliğe zorlayan ancak ret cevabı alınca cebindeki çakıyla bıçaklayan evin üvey kızı Asiye böylesi bir atmosferde sakil kalmayarak inandırıcılığı yakalar. Hatta Asiye adlı asi, hırslı, öfkeli, cesur ve zeki bir genç kızın toplumsal cinsiyet rollerinin dışına çıkan ters köşe tavrı, duruşu, dili ve aksiyonu şaşırtarak kendine bağlar. Telefonunun ikinci taksitini ödeyememenin sıkıntısına düşen sevgilisi Asiye’yi aşağılayıp kürtaj yaptırmasını ve kürtajın ancak yarı parasını ödeyebileceğini söyleyince, dahası durumu çocuğun kimden olduğu konusunda suçlamaya kadar vardırınca Asiye’nin sevgilisini bıçaklaması şaşırtsa da inandırır. Bu noktadan itibaren kız kardeşiyle yeni bir maceranın içine düşerler ve kahramanın dönüşümünü işaret eden aksiyonlar ardı ardına gelişir.

Asiye varoşlarda çırpınan bir sosyal grubun kendisi için ilke edindiği değerler, kurallar ve ahlak anlayışını kullandığı isyankar dille tanımlıyor. Öteki olduğunun bilinci, öfkesi ve utancı içinde köyden daha imkanlı ancak şehrin konforundan uzak ve farklı bir karakter derinliğiyle yenilenmiş bir kahraman önermesi taşıyor. Küfreden, entrikalar düzenleyen, gerektiğine inanırsa başını belaya sokmaktan çekinmeyen, kaçmak yerine kovalayan, elini hamura da her türlü işe de yakıştıran, güzel ve özünde çok duygusal, naif ve iyi ancak tehlikeli bir karakter. Genelde siyah beyaz netliğinde yazılan iyi/kötü karakterlerden farklı yani!  Dolayısıyla çok boyutlu ve kendi içinde çatışmalı bir kahraman olduğu için ekrandaki birçok diziden hemen ayrışıyor. Şehrin içsel kolonilerinde kendine özgü koşullarda yetişen farklı bir kadın tiplemesinin zemin haritası ve gerekçeleri Asiye üzerinden kendi diliyle sunuluyor. Sığınmayla sürülme arasında barınan kadın çığlığını resmediyor.

Kısacası Asiye ‘fabrika kızı’ değildir ve işçi sınıfını temsil etmez. Yahut ‘varoş gülü’ de değildir ve apartman topuklu ayakkabılarla zengin semt erkeği peşinde sekmez ancak kabuk değiştiren yoksul ve kentli kadın profilinin bir çeşidi olarak değerlendirilebilir. Bu Asiye kurtulur mu, kurtulursa nasıl kurtulur bu da bilinmez. Dolayısıyla izlenir.

Kaldı ki Altan Erkekli’nin büyüleyen performansı ve Özlem Yılmaz, Elifcan Ongurlar, Ushan Çakır ve Gülçin Santırcıoğlu’nun gerçekçi, temiz ve kıvamlı oyunculukları için bile Kara Ekmek’e uzun ömürler, yüksek reytingler dilenir…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"