28 Temmuz 2020

Bir bilimcinin memleket ve insan kaygısı

Doğup büyüdüğü ülke ile bu kadar alakadar olmasından, üşenmeden, korkmadan Twitter'a Covid - 19 ve Türkiye hükümeti bunu nasıl yönetiyor bağlamında yaptığı değerlendirmeleri de çok kıymetli buldum

Almanya'da yaşıyor, ama sağlık hakkında burada olup bitenler konusunda en az bizdeki meraklı turşucular kadar bilgi sahibi. Bunu, kendince bir sorumuluk olarak görüyor, sanırım. Ben öyle anladım en azından. Kendisini hiç görmedim, tanımıyorum ama bu kaygısı ve bunu her gün, her tweet'inde yeniden ve farklı içeriklerle ifade edişi onu çok önemsememe neden oldu.

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca'nın, mart - nisan aylarında yaptığından farklı olarak, son iki aydır sahneden ayrılmış olmasına kızıyor, hükümetin önceleri sıkı tutmaya çalıştığı temas önlemine artık aldırmayışı, kalabalıkları çeşitli vesilelerle bir araya getirmesi, onu, en az benim kadar sinirlendiriyor (yanlış anlaşılmasın bu sözcükler onun değil; o çok daha bilimsel ve kibar, bunlar benim özet ifadem).

Sars-CoV-2, yani Koronavirüs testinin çok güvenilir olmadığına, (dünya çapında yüzde 40 civarında güvenilirmiş) ama her halükarda pek çok kereler gerektiği halde test yapılmadığına, son dönemde konan Covid - 19 tanılarının olması gereken, yani bu isimle değil, pnömoni gibi başka isimlerle anılmaya ve yazılmaya başlandığından şikayet ediyor (Bunlar tamamen benim özet ifade, lütfen o suçlanmasın).

Dresden Üniversitesi'nden Doç. Dr. Çağhan Kızıl günlerdir, hatta haftalardır, bıkmadan usanmadan, Türkiye'deki Covid - 19 belamız karşısında, yöneticilerin tavrı ve pandemiyi yönetiş biçimi ile ilgili, bilgi, gözlem ve eleştirilerini iletiyor. Bazı kanallar onu farkedip kendisi ile görüşmelerini Youtube ve diğer internet basınına da yansıttı. Temmuz ortasından itibaren de Birgün gazetesinin bilim sayfasında yazmaya başladı.

Son dönem attığı tweet'lerden üç örnek vereyim:

"İsrail, Lüksemburg, Avustralya ve İspanya’da ikinci dalga salgının başlangıç emareleri görülüyor. Fransa ve Almanya’da vaka artışları devam ediyor. Yeni önlemler gündeme geliyor. Türkiye, 'bize bir şey olmaz' mantığından vazgeçmelidir. Olur, oluyor da."

"Birçok ilden vaka ve karantina haberleri geliyor, yapılan testler halen çok düşük, testlerin kaç kişiye yapıldığı bilinmiyor, test güvenilirliği sorgulanıyor, virüs yokmuş gibi sokaklar dolu, haftalardır bu "istikrarlı tablo" devam ediyor. Bu veriler inandırıcı değil, trajikomik!"

"Ayasofya’da binlerce insan tedbirsiz yan yana olun, sınavları yapın, ekonominin devamı için salgını reddedin, testleri azaltmaya devam edin, test kriterini değiştirin, verileri de şeffaf açıklamayın, rehaveti körükleyin, sonra kimse tedbiri bırakmasın deyin..."

Bence son derece zor ve riskli bir iş yapıyor. Kimi eleştirilmekten hoşlanır, hatta talep eder. Kendi yaptıklarının etkisinin dünyaya, başkalarına nasıl yansıdığını merak eden, açık kafalı, alçak gönüllü, hatta hatalı olduklarında, yanlış yaptıklarında da bunu söylemekten korkmayıp hep bir şeyler öğrenmek isteyen kişilerdir bunlar. Tabii yüzbinlerce pirinç tanesi içinde bunlardan ancak 10 - 15 tane bulabilirseniz şanslısınız; ne yazık ki.

Yanlısı ve yansızı dahil, herkesin malumudur ki, kendi hükümetimiz, maalesef, eleştirilmekten hiç hoşlanmaz, siyasetinin, kimi uygulamalarının yanlış olabileceğini, etkilerinin olumsuzluklara yol açabileceğini asla kabul etmek, kale almak istemez; tercihen bunu yapanları şu veya bu şekilde susturmayı yeğler. Dediği, dedik, bildiği de neyse odur. Tekrar: Maaesef. N'apalım, onlar da "ikinci gelişte" öğrenir diye umalım; şimdilik Ortaçağ anlayışı ile hükümetin sağlık yönetimine devam.

Kızıl, neredeyse hemen her gün Twitter'da "çevrenizdeki" (yine benim amiyane ifademle) "açılıp saçılanlara kapılmayın, onlara aldanmayın, aldırmayın, örnek almayın; virüs hâlâ burada, çok yakınımızda geziniyor; mutlaka maskenizi takın, insanlarla mesafenizi kollayın ve temizliğe dikkat edin diye yazıyor. Ama başka tavsiyelerde de bulunuyor.

"Dilinde tüy bitti" bulunduğu Dresden Üniversite'sinden bizlere, buraya laf anlatmaya çalışmaktan. En çabuk, en acil ve en çok insana ulaşacak iletim aracı kaçınılmaz olarak Twitter. O da Twitter mesajları ile bizleri, benim gibileri ve öğrenmeye açık olan yöneticileri hiç yalnız bırakmıyor.

Sevdim kendisini. Doğup büyüdüğü ülke ile bu kadar alakadar olmasından, üşenmeden, korkmadan Twitter'a Covid - 19 ve Türkiye hükümeti bunu nasıl yönetiyor bağlamında yaptığı değerlendirmeleri de çok kıymetli buldum.

Kendisinin esas çalışma alanı nörodejeneratif hastalıklar (özellikle Alzheimer) üzerine imiş ve mikrobiyologmuş. Dresden Üniversitesi'nde öğretim üyesi ve kendi laboratuvarı (KIZIL LAB) var. Laboratuvarında ilginç deneyler yapıyorlar; Özellikle zebra balıkları ile Alzheimer bağlamında yaptıkları son deneyler benim çok ilgimi çekti. Internette ararsanız okuyabilirsiniz. Hararetle tavsiye ederim.

Yazarın Diğer Yazıları

Açıkkkk

Herkese ama özellikle tüm Açık Radyo çalışanlarına bol sevgi, çok çok çok saygı ve çooook teşekkürlerimle

İnananların affına, umursamazların aklına, inanmayanların bağrına sığınarak...

Şimdilerde ise inançlı kişileri ve inançlarını korumaya almam, bunu üstüme vazife edinmem eş-dosta da biraz tuhaf geliyor olabilir.

Feleğin sillesinden geçmiş solcular, dinci sağcılara çektirilen acıları göremez iken

Dolayısı ile 21. yüzyılda ülkedeki “Kötülük Özneleri” sayısı bir arttı. Kürtler, ama artık özellikle silahlı PKK, solcular ve Alevilere, Fetullah Gülen'in silahsız hareketi “yoldaş” edildi.