Geçtiğimiz yaz içinde İBB Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı Oktay Özel’in davetlisi olarak, “İBB Miras” kapsamına alınarak gerçekleştirilen kapsamlı restorasyon çalışmaları ardından yeniden İstanbulluların hizmetine açılan eserlere yapabildiğimiz ziyaretlerin sonuna yaklaşıyorum bugünkü yazımla. Bir sonrakinde Haliç Tersanesi İstanbul Sanat Müzesini anlatarak bitireceğim bu diziyi. Elbette görmemiz gereken mekânlar listesi uzun. “İlk fırsatta!” diyorum onlar için.
İstanbul’a akşam inerken Boğaziçi, Anadolu Hisarı ve Göksu Deresi
“Köprübaşı” Anadolu Hisarı
Birkaç tarihi kaynakta yapım yılı 4-5 yıl farkla anılsa da Anadolu Hisarı, Yıldırım Bayezid olarak bilinen dördüncü Osmanlı Sultanı I. Bayezid tarafından İstanbul Boğazının en daraldığı noktada, Anadolu yakasındaki kayalık bir topuk üzerinde, ileride ele geçirmeyi planladığı Bizans’a Karadeniz’den gelebilecek yardımları engellemek ve Boğaz trafiğini kontrol edebilmek amacıyla inşa ettirilmiş. Bu nedenle “Köprübaşı” olarak nitelendiriliyor. Genel kabul Hisarın, Haçlı Ordusunun yenilgiye uğratıldığı Tuna Nehri kıyılarındaki Niğbolu Savaşının hemen ardından 1396 yılında yaptırıldığı. Hisar, 25 metre yüksekliğinde dört katlı bir baş kule[1] ile bunu çeviren bir “gömlek”ten ibaretmiş. Bu genellikle Ortaçağ kale mimarisi çizgisinde bir yapı. Kare planlı dört katlı baş kuleye ilk yapıldığında birinci kat hizasındaki kuleyi iç kale duvarıyla birleştiren asma köprüden girilmekteymiş; kuleye sonradan bir giriş daha açılmış. Baş kuleyi çeviren duvarların köşelerinde küçük kuleler yapılmış. Dendan denilen surlar üzerinde aralarında çıkıntılar bulunan boşlukların arkasında yer alan seğirdim[2] yoluna, bugün de varlığını sürdüren taş merdivenlerle çıkılmakta.
İçine kale dizdarları[3], muhafızlar ve aileleri yerleştirilen hisar o zaman Güzelcehisar ya da Gözlücehisar olarak bilinirmiş. Zaman içinde nüfusun artmasıyla birlikte Hisarın bulunduğu alanda bir mahalle oluşurken, Yenihisar veya Yenicehisar (ki bir önceki yazımda andığım Fransız gezgin ve topoğraf Petrus Gyllius, yazdığı kitapta bu kelimenin Latince karşılığı olan “Nova-castrum” kelimesini kullanmış), sonradan da Akçehisar adıyla anılmış.[4]
1452 yılında Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un fethi için başlattığı hazırlıklar kapsamında Karadeniz’den gelecek yardımları kontrol altına almak ve kuşatmayı kuvvetlendirmek amacıyla Rumeli Hisarını inşa ettirirken, Anadolu Hisarını da güçlendirmiş ve etrafını kuşatan üç kuleli büyük bir “hisarpeçe”[5] yaptırmış. Bu düzenlemeyle birlikte Anadolu Hisarı Ortaçağ savunma kalesinden, Yeniçağ saldırı kalesi düzenine geçmiş. O zaman Anadolu Hisarının bütün kuleleri üzerinde dışları kurşun kaplı ahşap külahlar bulunduğu da biliniyor. Hisarın şöyle bir görüntüde olduğu anlaşılıyor:
XV. yüzyılda Anadolu Hisarı üzerine hayali, dijital çalışma (Kaynak: ANADOLU HİSARI/İSTANBUL'UN MİRASI https://www.youtube.com/watch?v=WOxXsuTImCo)
İstanbul’un fethinden sonra esas işlevini kaybeden Anadolu Hisarı, bir süre daha Boğaz’ın güvenliğinin sağlanmasına hizmet ederken, çevresinde yerleşimler artmış, muhafızlar için kale dışında bir de namazgâh inşa edilmiş.
Günümüzde Namazgâh
Zaman içinde askeri önemini tamamen yitiren Hisar, Boğazın kuzeyinde istihkâmların yapılmasından sonra kalebentliğe mahkum edilen yüksek rütbeli memurlar için hapishane olarak kullanılmaya başlanmış. 1830’larda ise Hisar duvarlarının hemen yakınında Boğaz’a ulaşan Göksu Deresi ile deniz arasındaki kıyı doldurularak kazanılan alana, paşalara, ağalara, üst düzey devlet görevlilerine ait ahşap yalılar inşa edilmiş.
Ancak Hisarın tarihi boyunca meydana gelen büyük yangınlardan ve depremlerden de etkilendiğini, evlerin zarar gördüğünü, duvarlarının tahrip olduğunu ve bazı burçlarının yıkıldığını da belirtmeden geçmeyeyim.
Saray fotoğrafçısı Abdullah Biraderler tarafından 1880-1890 arasında çekilmiş Anadolu Hisarı fotoğrafı
Hisarın 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büsbütün bakımsız hale gelmeye başladığı anlaşılıyor. Cumhuriyet’ten sonra, 1928 yılında Üsküdar-Beykoz sahil yolu buradan geçirilerek kalenin bütünlüğü iyice bozulmuş. Yetmemiş, bilinçsizce yapılan onarımlarda çimentolu takviyeler ve derz uygulamaları Hisara zarar vermiş. Bu arada avlusundaki evlerin bir kısmı yıkılarak avlu halka açık bahçe haline getirilmiş. Böyle kalmış 2021’e kadar...
“İBB Miras” devrede
Anadolu Hisarı, 2021 yılında yakınındaki “Namazgâh”la birlikte “İBB Miras” tarafından tarihinin en kapsamlı restorasyon sürecine alınmıştı. Bu restorasyonun doğru çizgide yürütülmesi amacıyla, Prof. Dr. Feridun Çılı, Prof. Dr. Füsun Alioğlu gibi alanının öne çıkan uzmanlarının yer aldığı bir Bilim Kurulu da oluşturulmuştu.
Tüm diğer eserlerde olduğu gibi, “İBB Miras”ın titizlikle üzerinde durduğu kültür varlıklarının evrensel koruma ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilen çalışmalarla güçlendirilip koruma altına alınan Hisar, Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’te “Anadolu Hisarı Müzesi” tabelası altında sosyal mekânları ve kültür-sanat etkinlikleriyle İstanbulluların hizmetine açılmıştı.
Anadolu Hisarı bahçesinde halka açık konser
Öğrenebildiğim kadarıyla, İBB Kültür Varlıkları Projeler Müdürü Y. Mimar Merve Gedik ve Yardımcısı Y. Mimar Ayşen Kaya’nın yönettiği restorasyon sırasında şantiye kontrolörleri olarak Mimar Cihangir Doğru, İnşaat Müh. Halil Kendir, Elektrik Müh. Saim Şatıroğlu ve Makina Müh. Ertuğrul İlkiz görev üstlenmiş.
Prof. Dr. Feridun Çılı restorasyon uygulamasını teknik açıdan anlatırken, yukarıda kaydettiğim bilinçsiz onarımlarla doldurulan derzlerin temizlendiğini, çimentolu eklentilerin hepsinin alındığını ve derzlerin onarıldığını, ardından da duvarların içindeki boşlukların yapının özgün harcına benzer özellikte bir harçla aşağıdan yukarıya doğru enjeksiyonla doldurulduğunu, böylece yapının sağlamlığı, güvenilirliğinin arttığını belirtiyor. Ayrıca eksik dendanlar gibi daha önce göçmüş kısımların tamamlandığını, çürümüş olan hatılların değiştirildiğini de ekliyor.
Restorasyonda farklı uygulamalar
İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Oktay Özel ise açıklamasında, Anadolu Hisarının her zaman İstanbullular için büyük merak konusu olduğunu, bu nedenle çalışmalar sürdürülürken zaman zaman şantiyelerin açık restorasyon ilkesi kapsamında ziyaretçilere açıldığını söylüyor.
Anadolu Hisarı ziyaretimizde bizi Birim Sorumlusu Mehmet Ayar karşıladı. Kendisi İsanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Arşivcilik ve Kütüphanecilik Bölümü mezunu. Mesai saatlerinin sonuna ulaşmamıza rağmen bizimle yakından ilgilendi ve ayrıntılı şekilde, coşku dolu bir dilde bilgilendirdi. Öylesine sahiplenmiş ki, sanki kendini vakfetmiş! Kendisine müteşekkiriz.
Yapının her yanını, sağını, solunu gezdik, becerebildiğimiz kadar yukarılara çıkarak müthiş Boğaz manzarasını seyrettik, bir iç mekânda sunulan restorasyonla ilgili videoyu izledik.
Bu noktada, “İBB Miras” tarafından gerçekleştirilen bu mükemmel restorasyon ardından, objektif olma ilkelerin çizgisinde, dikkatimi çeken bazı eksiklikleri de dile getirmeliyim. İlki, yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz ve insana güven veren merdiven ve korkuluklar yapılırken engelli ziyaretçiler için bir asansöre yer verilmemiş olması.
İkincisi, her ne kadar açık alanda Hisarın tarihini anlatan bir pano yerleştirilmiş olsa da, günümüz teknolojisinin verdiği imkânları düşündüğünüzde bunun çok basit kalması. Halbuki video sunumunun yapıldığı iç mekânda ziyaretçilere sunulmak üzere çok çarpıcı dijital bir hikâye yaratılabilir.
Ve nihayet, anladığım kadarıyla bir iki kişilik personel eksikliği nedeniyle Hisarın istisnai durumlar dışında akşamları sanat etkinlikleri için (yukarıda bir fotoğrafta örneği görüldüğü şekilde) kullanılamaması. Aslında Anadolu Hisarı'nın, burçlarına çıkılıp o müthiş manzaranın seyredilmesi için ortam sağlamaktan fazla ziyaretçilere sunabileceği pek bir şey yok. Halbuki havanın güzel olduğu her zaman akşam saatlerinde de insanlar hem etkinliklerden yararlanabilir hem de bir süre burçlarına çıkarak doya doya manzarayı seyredebilir. Emin olun, dolar taşar Anadolu Hisarı.
[1] Baş kule: Bir kalenin, tahkim edilmiş yapının merkezindeki ana kule. Fransızca’da “donjon”, İngilizce’de “keep.”
[2] Seğirdim yolu: Kale bedenlerindeki korunmalı yol.
[3] Dizdar: (Farsça), Osmanlı Devleti’nde kalelerin idaresinden sorumlu komutan.
[4] Anadolu Hisarı ifadesi yakın tarihe, 19. yüzyıla ait.
[5] Hisarpeçe (Barbakan): Kale ya da sur kapısının önünde inşa edilmiş, güçlendirilmiş savunma yapısı.
Şefik Onat kimdir?
Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır.
1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.
1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.
Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.
Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.
2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.
Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.
Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık", "Mesele121.org" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.
1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.
|