İstanbul'dan başkentimiz Ankara'ya yöneliyorum bugün. Halka tamamen açık nitelikte olmadıkları için Ankara'da yerleşik üniversitelerin ve bazı kamu kuruluşlarının kütüphanelerini bir kenara bırakıyorum. Bu durumda "ulusal" nitelikte iki kütüphane mevcut başkentimizde, "Milli Kütüphane" ve "Millet Kütüphanesi". Bu ikisini geçmişleriyle, mimarileriyle ve koleksiyonlarıyla sizlere anlatmaya çalışacağım.
Milli Kütüphane – "Kumrular Sokak" Ankara
Cumhuriyetimiz 1923'te ilan edilmiş ama yeni devletin ilk ulusal kütüphanesinin kurulması için ne hikmetse 1946 yılına kadar beklenmiş (Uzun yıllar Ankara'da oraya buraya sıkıştırılan, devamlı yeri değiştirilen, arada toparlanan kitapları yanan, kalan ne varsa depolara tıkılan, vs, vs, bir il halk kütüphanesi hikâyesi var ama ulusal kütüphane niteliğinde değil). Anlaşılan gelen giden hükümetler için önceliği olan bir konu değilmiş! İlk adım Aralık 1946'da Millî Eğitim Bakanlığı (o zamanlar Maarif Vekâleti diye anılır) bünyesinde Milli Kütüphane Hazırlık Bürosu kurulmasıyla atılmış ve şefliğine de kütüphanecilik alanında eğitim görmek üzere Avrupa'ya gönderilen, bu eğitimini tamamladıktan sonra ülkeye dönen Adnan Ötüken getirilmiş. Getirilmiş getirilmesine de, bütçeye bu amaçla hiçbir ödenek konmamış! Ötüken'in, artık nasıl becerdiyse, çok kısa zaman içinde 8.000 kitap toparlayabilmesi ardından bu defa Şubat 1947'de "Milli Kütüphaneye Yardım Derneği" kurulmuş. Hükümetin hâlâ bu işe pek de gönüllü olmadığı anlaşılıyor! Fakat Temmuz 1934'ten beri yürülükte olan "Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu" gereğince o güne kadar derlenen devlet nüshalarının Derleme Müdürlüğü tarafından Millî Kütüphane Hazırlık Bürosuna gönderilmesi sayesinde koleksiyondaki kitap sayısı sekiz ay içinde 60.000'e ulaşmış! Bu defa kiralanan beş odalı bir daireye taşınılmış, fakat onun da kısa zamanda yetersiz kalması üzerinde en nihayet doğru bir karar alınarak, Ankara'da yaşanan konut sıkıntısına çare olmak üzere Yenişehir'in göbeğinde, Güvenpark'ın hemen yanındaki boş arazi üzerinde kurulan "Saraçoğlu Mahallesi"nin sosyal tesis binası olarak inşa edilen yapının bu amaca tahsis edilmesi ve Ağustos 1948'de halka hizmet vermeye başlamasıyla gerçek anlamda ilk "Milli Kütüphane"miz yaratılmış. Bir buçuk yıl kadar sonra TBMM'nin Mart 1950 içinde kabul ettiği özel kuruluş yasasıyla Milli Kütüphane Milli Eğitim Bakanlığından bağımsız ayrı bir tüzel kişilik kazanacaktır. Ama burası Türkiye, hiçbir karar, kanun sonuncusu değildir. Neyse, bu konuyu sonraya bırakalım...
İlk "Milli Kütüphane" binası
İleri bir tarihte aşağıda anlatacağım şekilde yeni bir Milli Kütüphane yerleşkesinin yapımına kadar 33 yıl süreyle hizmet veren bu yapı, günümüzde Milli Kütüphanenin kurucusunun adıyla "Adnan Ötüken Halk Kütüphanesi" olarak aynı alanda faaliyet göstermekte. Kumrular Sokaktaki cephesiyle Ankaralıların çok iyi tanıdığı bu binanın kapısını, ileride bir "bibliofil"e dönüşecek olan bendeniz de daha çocuk sayılacak yaştan itibaren kim bilir kaç kez aşındırmışımdır! Saraçoğlu Mahallesinin tamamı 1940'lı yıllarda ülkemizde hizmet veren Alman Mimar Paul Bonatz tasarımıdır. Kendisi o yıllara damgasını vuran "İkinci Ulusal Mimarlık Akımı"nın destekleyicisi, hatta yönlendiricilerinden biriydi. Bonatz'ın ilk tasarladığı sosyal tesis binası tek bir yapı iken, kütüphanenin hızla büyüyen koleksiyonu sonraki yıllarda yeniden yer ihtiyacı doğurmuş, bu nedenle 1954 ve 1963 yıllarında mevcut binaya iki yeni yapı ilave edilmiştir. Milli Kütüphanenin bu yapısı, ilk kurucusu Adnan Ötüken tarafından şu şekilde tanıtılmıştır:
"Üç tarafı ağaçlık yolla, dördüncü yanı güzel bir bahçe ile çevrili; biri esas, ikisi sonradan yapılmış üç kısımdan ibaret küçük fakat güzel bir yapıdır. Eski Türk ev mimarisini andıran pembe boyalı yapısı bir revak altından geçilerek girilen, mermer kaplı girişiyle, avizelerle süslü, rahat, aydınlık salonlarıyla bu bina okuyucuların zevkle geldikleri bir kültür merkezi olmuştur."[1]
İkinci Milli Kütüphane – Bahçelievler Ankara
Daha 1963 yılında ikinci ilave bina yapılırken, bunun dahi ileride yeterli olmayacağı biliniyordu. O tarihlerde Türkiye artık planlı kalkınma dönemine girmişti. Ülkenin tek milli kütüphanesinin artık geniş bir alanda, geleceği de düşünerek yeterli büyüklükte olması planlanıyordu. Bu nedenle ve zaman içinde yeterli ödeneğin sağlanabilmesi amacıyla bir yandan İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamına alınarak 1968 yılından itibaren her yıl ödenek ayrılması kuralı getirilmiş, bir yandan da gerekli arazinin tahsisi peşine düşülmüştü. Kentin batı yönünde, yeni kamu binalarının yer aldığı Eskişehir Yolu hattında (Günümüzde İnönü Bulvarı) gelişmesi dikkate alınarak, seçilen arazi, Bahçelievler Semtinin "Son Durak" diye tanınan kesiminde, 4. ve 7. Caddelerin arasında[2] bulunan ve toplam büyüklüğü 30.000 m2'ye varan alan olacaktı. Bu adıma paralel olarak aynı yıl bir mimari yarışma açılacak ve Mimar Turgut Cansever başkanlığında oluşturulan jüri, başvuran 32 proje üzerindeki çalışmalarını Şubat 1969'da tamamlayarak mimarlar Şevki Vanlı ve Ersen Gömleksizoğlu'nun projesine birincilik ödülünü verecekti. Öyleydi de, kıyamet de kopacaktı!
En başta yarışmaya katılan diğer mimarlık bürolardan sayısız itiraz gelmesiyle başlayan sürece tüm ayrıntılarıyla burada yer vermem mümkün değil. Özetlemem gerekirse: Bayındırlık Bakanlığının itirazlar üzerine bir kolokyum düzenlemesi ve sonrasında konuyu incelemek üzere bir heyet kurarak sözleşme yapmayı geciktirmesi, sonsuz görüşmeler, projenin reddi, Şevki Vanlı'nın dava açması fakat kaybetmesi, bu defa ihtiyaç programının değiştirilmesi, kütüphanenin yapım işinin 1970-71 yıllarında "İstanbul Büyük Yapılar Bölge Müdürlüğü"ne verilmesi, bu kurumda görevli ve 1969 yılında "Atatürk Kültür Merkezi"ni tamamlamış olan Hayati Tabanlıoğlu ve Atilla Arpat'a yeni bir proje yaptırılması, bunu takiben Bayındırlık Bakanlığının TCMMOB Mimarlar Odasından uygulama projelerini yapmak üzere on mimarlık bürosu ismi talebi, daha önce Şevki Vanlı davasında ağzı yanmış olan Odanın bu işe bulaşmak istememesi ve reddetmesi, vs, vs, derken... Bayındırlık Bakanlığı art arda atılan düğümlerle tam bir yılan hikâyesine dönen bu süreçten kendini kurtarmanın kısa yolunu bulacak ve âdeta Büyük İskender'in Gordion Düğümünü çözmek konusunda sabrının tükendiği anda kılıcını çekip düğümü kesmesine benzer şekilde tüm dosyaları çöpe atarak, projeyi kendi içinde baştan yaptırmak kararı alacaktır.
Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde Türkiye'nin tüm kamu yapılarını yapmak/yaptırmak/denetlemekten sorumlu, zamanında adı "Yapı ve İmar İşleri Başkanlığı" olan (bu Başkanlık görevini uzun yıllar rahmetli babam Selâhattin Onat üstlenmişti), Aralık 1957'de İmar ve İskân Bakanlığının kurulmasıyla "imar" görevi o Bakanlığa devredilen, günümüzdeki adı ise "Yapı İşleri Genel Müdürlüğü" olan birimde çok sayıda mimar ve mühendis çalışır. İşte bu birimde çalışan Mimar Orhan Akyürek, Milli Kütüphane binasını yeniden tasarlamak üzere görevlendirilecek, bu amaçla bir ekip kurması ve kısa sürede bu işi halledilmesi istenecektir. Bu arada yeni kütüphane için tahsis edilen arazi de belirleyemediğim bir nedenle 41.190 m2'ye çıkarılacaktır.
Orhan Akyürek ve onun seçimiyle 1972 yılında görevlendirilen İnal Uşşaklı, Ünal Demiraslan ve Demir Gökmen adlı diğer mimarlardan oluşan ekip, kütüphane ve benzeri kurumları incelemek üzere 15 ülkeyi dolaşması ardından oturup yeni projeyi hazırlayacak, uygun görülmesi üzerine Ekim 1973'te inşaata başlanacak, inişli çıkışlı uzun bir inşaat süreci yaşanacak ve nihayet toplam 52.500 m2 inşaat alanına sahip bina 10 yıl sonra tamamlanarak Ağustos 1983'te kapılarını halka açabilecektir. Yeni bina ihtiyacının daha 1963'te gündeme getirildiği düşünülürse, Türkiye Cumhuriyetinin ancak 20 yıllık bir süreç sonrasında amaca uygun olacak şekilde tasarlanmış Milli Kütüphanesine kavuşabilmesini değerli okuyucularım nasıl değerlendirir bilemem!
Milli Kütüphane, Ankara
Açılış tarihinde devlet töreniyle hizmmete giren Milli Kütüphaneye, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müstakil bir başkanlık statüsü kazandırılacak, fakat bu statüsü 2018 yılında 1 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile lağvedilecek ve bu defa Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlı olarak yeniden yapılandırılacaktır.[3]
Türkiye'nin "kültürel hafızası"nı temsil eden Milli Kütüphanenin bünyesinde 1.250 kişinin aynı anda kullanabildiği 8 okuma, 2 konferans ve bir sergi salonu, koleksiyonunda yaklaşık 1,5 milyon basılı kitap, 10 milyon süreli yayın, 28 bin tarihi elyazması eser, 150 bin kitap dışı materyal, 30 bin makaralık mikrofilm, görme engelli vatandaşlar için 5 bin "konuşan kitap", 5 bin taş plak ve eksiksiz Türk filmleri afişleri mevcut. Koleksiyonundaki tüm eserlerin dijitalleştirilmesi çalışması kesintisiz birkaç yıldır devam ediyor. Mart 2024 sonu itibariyle 20 milyon sayfanın dijitale aktarıldığı açıklanmıştı. Yılda 700 bin kişinin fiziki olarak, 2 milyon kişinin internet üzerinden kullandığı Milli Kütüphanemizin kayıtlı üye sayısı 250 bin.
"Milli Kütüphane"den birkaç fotoğrafla bitiriyorum bu bölümü. Fakat yazımın sonunda bir notum var; lütfen okumadan geçmeyin.
Milli Kütüphane "Adnan Ötüken Okuma Salonu"
Milli Kütüphane Taş Plak Koleksiyonu
Milli Kütüphane Sinema Afişleri Koleksiyonu
Milli Kütüphane dijitale aktarılan elyazmaları
31 Mart 2024 tarihli yazımla ilgili not:
Değerli dostlarımdan biri yolladığı mesajda, benim 31 Mart 2024 tarihli yazımda anlattığım İstanbul'daki Beyazıt Devlet Kütüphanesini ziyarete gittiğini bildirerek şunları yazmış:
"Beyazıt Devlet kütüphanesi artık kütüphane değil. Tarık Hakkı Us'un koleksiyonu hariç diğerlerini Rami'deki yeni binaya taşımışlar. Girişteki genişçe bir alan bir çeşit konferans salonuna dönüştürülmüş. Tarihi salon civardaki öğrenciler için okuma salonu olmuş. Yapının bir bölümü işlevsiz kalmış gibi, bir kısmına da TC Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Yazma Eserler İstanbul Bölge Müdürlüğü yerleşmiş."
Henüz ziyaret edememiş olsam da, Rami'deki eski kışlanın geçen yıl "dünyanın en büyük üçüncü kütüphane yerleşkesi" ilan edilerek açıldığını biliyordum. Ancak Beyazıt Devlet Kütüphanesi koleksiyonunun oraya taşındığından haberdar değildim. Durumu dikkatinize sunmak istedim. Şimdilik sizlere Youtube'da çok yararlı tanıtımların yapıldığı "KamuGözü"nde yayınlanan, Rami Kütüphanesi hakkındaki 11 dakikalık tanıtım videosunun bağlantı adresini vermek istedim.
Millet Kütüphanesi hakkında bilgileri de sizlere bir sonraki yazımda sunacağım...
[1] (Anonim, 1974, s. 23)
[2] Günümüzde geçerli adresi: Emek Mah. Wilhelm Thomsen Cad. No.4, Çankaya, Ankara.
[3] https://www.millikutuphane.gov.tr/page/Tarihce
Şefik Onat kimdir?
Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır.
1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.
1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.
Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.
Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.
2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.
Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.
Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.
1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.
|