17 Mart 2024

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XIX) | Marciano Ulusal Kütüphanesi

-

Son yazımda belirttiğim üzere Venedik'e ulaştık. Ne vesile ile olursa olsun Venedik'le ilişkili her yazıda ya da yayında, kaçınılmaz olarak önümüze çıkan ilk fotoğraf ünlü San Marco Meydanını yansıtır. Malum, İsa'nın dini yaymak üzere dört bir yana gönderdiği 70 havarisinden biri olan Evanjelist San (Aziz) Marco (Markos, Mark) Venedik'in hamisi olarak kabul edilmiştir. Nitekim Marko'nun simgesi olan aslan da Venedik Cumhuriyetinin bayrağında yer almaktaydı. Bu meydanı San Marco Kilisesi, Kilise Kulesi, Venedik Doç'unun Sarayı (Palazzo Ducale), Güney ve Kuzey Vekâlet Binaları (Procuratie), Güney Vekâlet Binasının üst katı boyunca uzanan Correr Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve dünyanın en güzel kütüphanelerinden biri olan Marciano Ulusal Kütüphanesi çevreler.

Venedik San Marco Meydanı (Sağda Marciano Ulusal Kütüphanesi, solda Doç'ın Sarayı)[1]

Kütüphanenin tarihçesi

Resmi adıyla "Marciano Ulusal Kütüphanesi" ya da genellikle kullanılan adıyla "Sansovino Kütüphanesi", varlığını "Hümanist Bilgin" olarak bilinen Vatikan kardinallerinden Bessarion'un 1468 yılında halka açık bir kütüphane kurulması koşuluyla Venedik Cumhuriyetine bağışladığı, deri üzerine yazılmış 482 Yunan ve 264 Latin elyazmasına borçlu. Her ikisi de o zaman ortadan kalkmış "Tusculum Piskoposu" ve "Constantinople Patriği" fahri unvanlarını taşıyan Bessarion, özellikle tüm Avrupa'da Klasik Yunan yazarlarının ve Bizans edebiyatının elyazmalarını araştıran, bulduklarını satın alan, ama olmuyorsa kopyasını çıkarttıran ve üzerlerinde çalışan bir bilim adamı olarak tanınırdı. Bağışı için özellikle Venedik'i seçmesinin nedeni ise bu kentte büyük sayıda Constantinople (Osmanlının söyleminde "Konstantiniyye") kökenli Yunan sığınmacının yaşaması ve kendisinin Venedik'i "Diğer Bizans" olarak görmesiydi. Bessarion'un 1472'de ölümü ardından Roma'da kendi kütüphanesinde bulunan diğer kitaplar da Venedik'e getirilecekti.

Bessarion bu çok değerli bağışı yapmış yapmasına da, o zamana kadar Akdeniz'deki ticarete hakim olan Venedik Devleti, özellikle 15. yüzyılın sonları ve 16. yüzyılın başlarında art arda Osmanlılarla giriştiği savaşlar ve Vasca de Gama'nın Afrika'yı dolaşarak Hindistan'a ulaşması sonrası Akdeniz'deki ticaretin önemini yitirmeye başlamasıyla büyük zarara uğraması gibi nedenlerle bir türlü bağışın gerektirdiği kütüphane binasını inşa edememiş. Ta ki, Andrea Gritti adlı Doç'un ikitidarı döneminde aldığı kararlarla Venedik'in tekrar ayağa kalkabildiği ve muazzam bir kentsel planlamayla yenilenmeye giriştiği, Rönesansın gözde mimarlık ve bilim, eğitim merkezine dönüştüğü dönemde, Mimar Jacopo Sansovino'nun tasarımıyla 1537- 1588 yılları arasında inşa edilinceye kadar. Günümüzde Sansovino Kütüphanesi olarak anılması da mimarının adından geliyor ve "Venedik Rönesans Mimarisi"nin başyapıtlarından biri olarak değerlendiriliyor. Sansovino kütüphaneye bitişik Venedik Devletinin "Darphane" binasını da tasarlamış. Günümüzde asıl kütüphane binası neredeyse bütünüyle bir müze olarak geziliyor, koleksiyonunun büyük kısmı, okuma odaları ve yönetim ofisleri ise Darphane binasında yer alıyor.

Kütüphanenin mimarisi

İlk tasarımında üç katlı olması öngörülmüşken sonradan çeşitli nedenlerle iki kata indirilen binanın cephelerinin "Venedik'in ruhu"nu yansıttığı söylenir. Üzerlerindeki oymalar ve işlemeler bulunan köprüler, kemerler, kolonlar, saçaklarla girintili çıkıntılı, derinlik hissi veren üç boyutlu cepheler. Biraz daha yakından bakalım:

Yakından Marciano Ulusal Kütüphanesi cephesi[2]

Açıkça görüldüğü üzere başta simetri olmak üzere klasik tapınak mimarisindeki anlayış ve değerler hakim. Bunun başlıca nedeni de sanırım Jacopo Sansovino'nun aslen Romalı bir mimar olması. Kendisi, daha önceki yazılarımda anlattığım Habsburg Hanedanına mensup Kutsal Roma İmparatoru V. Karl'ın başıbozuklardan meydana gelen ordusunun 1527'de Roma'yı tamamen yakıp yıkması ardından kaçarak Venedik'e sığınmış. Çatıyı çevreleyen parmaklıkların köşelerine dikilmiş ve tepelerinde küreler yer alan obeliskler, Roma meydanlarındaki obeliskleri çağrıştırıyor. Aralarına sıralanmış pagan tanrıların ve kahramanların heykelleri kadim Yunan ve Roma medeniyetlerinde görülenlerin kopyası gibi. Bunları Sansovino'nun çizimleri doğrultusunda gerçekleştirenler ünlü Rönesans heykeltraşları Agostino ve Vigilio Rubini, Tiziano Aspetti, Girolamo Campagna ve Barok dönemin kapılarını açan Camillo Mariani.

Cephelerdeki, zeminden yukarı doğru yükseldikçe incelen taşıyıcı sütunlar ve ayaklıkları Dor ve İon tarzı. Üst katın üç parçalı Venedik tarzı pencerelerinin geriye çekilmesiyle yaratılan derinlikte sağlı sollu ikişer, boyları daha kısa sütunlar "Zafer Takı" benzeri kemerleri taşıyor. Benzer kemerler zemin katta bu defa köşeli ve tek sütunlar üzerinde tekrar ediyor. Bunların çevrelediği arkadın gerisinde mağazalar ve kafeler sıralanmış. İyi havalarda hepsi dışarı, meydana taşıyor. Daha en başından bunlar, kütüphanenin bazı ihtiyaçlarını karşılamak üzere kiralanmak amacıyla tasarlanmış.

Jacopo Sansovino 1570'de öldüğünde henüz tamamlanmamış olan binanın inşaatı askıya alınmış ama 1582'de Mimar Vincenzo Scamozzi'nin işi tamamlamak üzere atanmasıyla yeniden başlamış. Sansovino'nun özgün projesi ne yazık ki kayıp. Her ne kadar genelde uygulanmış olduğu kabul edilse de Scamozzi'nin bazı değişliklikler yaptığı da biliniyor.

Tarihi olarak asıl kütüphane, arada bir sahanlık olmak üzere iki bölümlü bir anıtsal merdivenle çıkılan birinci katta yer almaktaymış. Merdivenin tavanları, gözalıcı alçı işi (stüko) ve fresklerle bezenmiş, Etik, Retorik, Diyalektik ve Poetik'i (Yaratma) temsil eden dört kubbeden oluşuyor. Birinci kata ulaştığınızda karşınıza çıkan bir giriş holü. Burasının küçük bir alandan oluştuğu sanılmasın. İlk başlarda burası Doç'un yönetimine gerekli bürokratları yetiştiren eğitim salonu, sonradan da Venedik vatandaşlarına "Hümanizm Akımı" eğitimi veren bir konferans salonu olarak kullanılmış. Daha ileri bir tarihte ise Giovanni Grimani adlı başka bir piskoposun hediye ettiği kadim Yunan ve Roma uygarlıkları dönemi heykellerinin sergilendiği bir salon olarak yeniden düzenlenmiş.

Giriş holünü geçtiğinizde, aslen kütüphanenin okuma odası olarak inşa edilen muhteşem salona ulaşıyorsunuz. Aşağıda anlatacağım şekilde günümüzde müze olarak kullanılan, zaman zaman kütüphanenin sahip olduğu sanat eserlerinin sergilendiği, zaman zaman da daha farklı sergilerin düzenlendiği bu salonun kendisi, aşağıdaki fotoğraftan anlaşılacağı üzere büyük bir sanat eseri. Pencerelerin aralarında Yunan ve Roma Uygarlıkları dönemlerinin ünlü filozoflarının hayali tabloları yer alıyor. Muhteşem tavanında 21 adet dairesel yağlıboya tablo Rönesans, Geç Rönesans ve Barok dönemin dokuz ünlü ressamının  eserleri. Her biri yaldızlanmış çerçeveler içine yerleştirilmiş.

Marciano Ulusal Kütüphanesinin şimdilerde müze olan Okuma Odası

Tarih boyunca...

Zamanında 38 sıranın  yer aldığı ve her birinin yanında zincirlerle bağlı elyazmaları ve diğer değerli eserleri incelemek, okumak için kullanılan bu çok büyük salon, tarih boyunca çok farklı amaçlarla kullanılmış.

17. yüzyılın sonlarına doğru zincirlerinden kurtulan kitaplar camlı kitaplıklar içine alınmış, ancak ödünç verme yoluyla bina dışına çıkarılmaları yasaklanmış; aynı zamanda sıralar kaldırılarak salona dört büyük masa yerleştirilmiş.

Venedik'in 1797'de Fransızların, ardından Avusturya'nın eline geçtiğinde kütüphanenin sadece adı değişmiş ama varlığını sürdürmüş. Fakat ülkede ikinci kez Fransızların hakimiyet kurmasından bir süre sonra, 1811'de kütüphanenin bütün koleksiyonu karşıdaki Doç'un Sarayına taşınmış ve bina Valinin ikametgâhına dönüştürülmüş! Fakat bilindiği üzere Fransız Vali Hazretleri binanın keyfini çok fazla yaşayamamış ve 1814'te ülke bir kez daha Avusturya'nın eline geçince bu defa işgalci ülkenin Valisi gelmiş yerleşmiş binaya!

Sanmayın ki "Müzikli Sandalyeler" oyunu bitmiş böylece. 1876'da tarihte "Üçüncü İtalyan Bağımsızlık Savaşı" olarak bilinen mücadelenin zaferle sonuçlanması ardından Venedik'in İtalya Krallığına katılmasıyla hakkı gözetilmiş kütüphanenin ve "Ulusal Kütüphane" unvanına kavuşmuş. Aslında İtalya'da "Ulusal Kütüphane" unvanına sahip çok sayıda kütüphane var ama bunlardan sadece Roma, Floransa ve Venedik "yasal depo" yetkisine sahip. Tabii Floransa ve Venedik kendi kentlerinde basılan kitapların yasal deposu.

1904'te kütüphanenin koleksiyonu Doç'un Sarayından komşu Zecca (Darphane) binasına taşınmış. 1919'da ise Kütüphanenin mülkiyeti "Kraliyet"ten "Devlet"e geçerken, konumuz olan bina ciddi bir restorasyon ardından nihayet 1929'da yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü şekliyle bir müze olarak devreye alınmış.

Zecca (Darphane) binası

Venedik Cumhuriyetinin Darphanesi olarak 1536-1548 yılları arasında inşa edilen ve günümüzde "Marciano Ulusal Kütüphanesi" tarafından kullanılan bu bina da Mimar Jacopo Sansovino'nun eseri. "Zecca" kelimesinin bizim Türkçede de kullandığımız ama aslen Arapça olan "Sikke" kelimesinden türetildiğini de bu vesileyle belirteyim. Başlangıçta iki kat ve bir çatı arası kat olarak tasarlanan binaya üçüncü bir kat 1558'de eklenmiş. Binanın ana cephesi Venedik Lagununa bakıyor. Ortasında ise büyük bir avlu var.

Soldaki Marciano Ulusal Kütüphanesi Zecca (Darphane) Binası[3]

Darphanede Venedik paralarının üretimine İkinci Avusturya hakimiyeti sırasında, 1852'de son verilmiş. 1872'de bina "Venedik Ticaret Odası"na kiralanmış. Bu kuruluşa verilmeden ticari kullanıma hazırlama amacıyla binada çok eleştirilen bir takım mimari değişiklikler yapıldığını kaydetmek gerek. Nihayet 1890'da Ticaret Odasının binayı terketmesi ardından, gittikçe büyüyen koleksiyonu ile Doç'un Sarayının yapısal açıdan taşıyamayacağı ağırlığa ulaşan Marciano Kütüphanesinin bu binaya taşınması kararlaştırılmış. Doğal olarak bina bir kez daha, bu defa kütüphanenin itiyaçlarını karşılayacak şekilde tadil edilmiş. Bunların ayrıntısına girmeyeyim ama en önemlisinin binanın ortasında yer alan avlunun üstünün cam bir çatı ile kapatılarak altında kütüphanenin büyük okuma odasının yaratılması olduğunu kaydetmeden geçmeyeyim. Şöyle bir şey:

Marciano Ulusal Kütüphanesi Zecca (Darphane) Binası Okuma Oda 

Günümüzde koleksiyonundaki 1.000.000 kitap, 18.000'e yakın elyazması, 3.000'e yakın incunabula ve 16.yüzyılda basılmış 24.000 eserle Marciano Ulusal Kütüphanesi dünyanın en değerli koleksiyonlarından birine sahip, en güzel kütüphanelerinden biri.


[1] Foto: Benh Lieu Song; CC Attribution-ShareAlike License 4.0;

(https://en.wikipedia.org/wiki/Biblioteca_Marciana#/media/File:Piazzetta_San_Marco_Venice_BLS.jpg)

[2] Foto: Wolfgang Moroder.

(https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Biblioteca_marciana_Venezia_facciata_est.jpg)

[3] Foto: Abxbay; CC Attribution-ShareAlike License 3.0;

(https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Zecca_venezia.jpg)

Şefik Onat kimdir?

Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 

1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.

1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.

Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.

2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.

Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.

Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.

1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Bilgi tapınakları | Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XXI): Milli Kütüphane

Daha 1963 yılında ikinci ilave bina yapılırken, bunun dahi ileride yeterli olmayacağı biliniyordu. O tarihlerde Türkiye artık planlı kalkınma dönemine girmişti. Ülkenin tek milli kütüphanesinin artık geniş bir alanda, geleceği de düşünerek yeterli büyüklükte olması planlanıyordu

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XX): Türkiye topraklarında resmi kütüphaneler

Galiba artık kendi ülkemize uzanmanın zamanı geldi. Bu bölümde sizlere Türkiye'nin en büyük, en önemli ve elbette bana göre en güzel kütüphanelerini anlatacağım. Böylece bir bakıma ülkemizin resmi (devlet ya da ulusal) kütüphanecilik sürecini de yansıtmış olacağım

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XVIII)

Kremsmünster Manastırı Kütüphanesi ve Admont Manastırı Kütüphanesi...