24 Eylül 2023

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (IX)

Geçen hafta ABD Kongre Kütüphanesi ile noktalamıştım yazımı. Hazır Kuzey Amerika'dayken oradan devam edeyim...

Kayıpları, en eskileri, en büyükleri anlatıp geçtikten sonra, artık ne zaman yapılmış olursa olsun günümüzde hizmet vermeye devam eden dünyanın en güzel kütüphanelerinden bir seçmeye geldi sıra. Bunlar da o kadar çok ki! Zorunlu olarak aralarından seçip cımbızla çıkaracak, bir demet güzellik sunacağım bundan sonraki birkaç hafta boyunca.

Geçen hafta ABD Kongre Kütüphanesi ile noktalamıştım yazımı. Hazır Kuzey Amerika'dayken oradan devam edeyim.

ABD'nin en güzel kütüphaneleri

* Seattle Central Library (Seattle Merkez Kütüphanesi)

Seattle kentinin merkezinde bulunan kütüphane.[1]

ABD'nin kuzeybatı ucundaki Washington Eyaletinin (Başkent "Washington DC" ya da bizim Dışişleri Teşkilatının ifadesiyle "Vaşington" ile karıştırılmasın) Seattle kentindeki halk kütüphanelerinin tarihçesine göz attığımda, ancak 1890'daki binaya kadar inebiliyorum. Pioneer Square adlı meydandaki ilk binasından başlayarak, yıllar içinde dört kez ana binasını değiştiren Merkez Kütüphanesi günümüzde 28 farklı noktada hizmet veriyor. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz, "Amiral Gemisi" olarak değerlendirebileceğimiz postmodern mimariye sahip ana bina ise Mayıs 2004'te açılmış. Bu amaçla düzenlenen mimari yarışmayı kazanan proje, Hollandalı mimar Rem Koolhaas (firması OMA) ve Amerikalı mimar Joshua Prince-Ramus (Firması REX ve OMA) ortaklığının eseri.

Bu yapı, yüksek riskli deprem kuşağının üzerinde olması nedeniyle çok özel ve en yüksek derecelere kadar dayanıklı teknikle tasarlanmış ve inşa edilmiş olması, fakat buna karşılık çok az sayıda taşıyıcı sütuna sahip bulunmasıyla dünyada büyük ilgiyle karşılanmış. Mimariye çok meraklı olmama rağmen mimarlık eğitimim bulunmaması nedeniyle çok fazla teknik anlatıya girmeme imkân yoksa da, anladığım kadarıyla bu kitlenin yükünü merkezdeki bir omurga taşıyor. Oradan geometrik olarak farklı yönlere uzanan (yoksa uçuşan mı demeli!) katlar, gerek günün saatlerine göre güneş ya da gölge sağlayacak gerek kentin farklı bölgelerini görüntüleyecek şekilde tasarlanmış. Sanırım şu çizim ne demek istediğimi bir nebze açıklıyor:

Seattle Merkez Kütüphanesinin uçuşan katlar maketi.[2]

Kütüphane kendisini "Sadece kitaba değil, eski ve yeni, eşit ve anlaşılır şekilde iletişim ve yayın türlerinin tümüne ulaşım imkânı veren bir kurum" olarak tanımlıyor. En önemli özelliği katların ayrı ayrı şekilde özel konulara, amaçlara tahsis edilmemiş olması; yani her şey her yerde olabiliyor. Kitap, gazete, film, plak, görüntü, şu, bu, gerçek ya da dijital, istenen ne olursa olsun, aynen binanın taşıyıcı sistemi gibi merkezi bir omurgadan her yöne ulaştırılabiliyor, incelemeye sunulabiliyor. Gel de anla!

* Morgan Library & Museum New York (Morgan Kütüphane ve Müzesi)

Morgan Kütüphanesi Doğu Odası[3] (Kütüphanenedeki 100.000 kitaptan 11.000'i bu odada.)

Piyasa değeri açısından dünyanın en büyük bankası olarak değerlendirilen, New York merkezli Amerikan yatırım bankası ve finansal hizmetler holding şirketi J.P. Morgan Chase & Co. adını herkes duymuştur. Bunda geçen adın açılışı John Pierpont Morgan. Bu efendi, I. Dünya Savaşı öncesindeki 20 yıl boyunca ABD'nin en büyük sanayici, demiryolları sahibi ve bankerlerinden biriymiş. Aşağılarda anlatacağım gibi, küçük ortağı iken başına geçtiği bankanın hızla büyümesini sağlamakla kalmamış, aynı zamanda müthiş bir sanat, nadir kitap ve baskılı eser koleksiyoncusuymuş ve şu anda anlatmaya çalıştığım kütüphanenin nüvesini oluşturan da onun özel kütüphanesi. Verdiği sipariş üzerine, Madison Caddesi ve 36. Cadde köşesinde bulunan kendi konutunun yanındaki arsa üzerinde Mimar Charles McKim'in harika tasarımıyla, 1902-1906 yılları arasında inşa edilmiş. Pek çok Amerikalı zengin gibi John Pierpont da Avrupa kültürü özentisi içinde olacak ki, kütüphanenin bir İtalyan "palazzo"suna benzemesini istemiş. Zengin süslemeleri, freskolarla bezenmiş tavanları, zengin mermerleri ve dairesel kubbesiyle yukarıdaki fotoğraftaki odanın görkemi bunun sonucu. John Pierpont'un ölümü ardından "Jack" adıyla bilinen oğlu J. P. Morgan, Jr. böylesine bir koleksiyondan akademisyenlerin ve hatta halkın yararlanması gerektiği düşüncesiyle, sanat eserlerinin pek çoğunu New York'taki Metropolitan Sanat Müzesine bağışlarken, kütüphaneyi de 1924 yılında kamuya açık bir kuruluşa dönüştürmüş.

Yıllar içinde kütüphanenin gerek kendi alımları gerek bağışlarla koleksiyonuna katılan değerli kitaplara ilave olarak Amerikan kültür, tarih ve coğrafyasını yansıtan eserler, özgün müzik notaları, eski çocuk kitapları toplamasıyla yeni yer ihtiyacı da doğmuş. 1928 yılında konut olan bina yıkılarak kütüphaneye ek yeni bir bina yapılmış ve iki bina bir galeriyle birbirine bağlanmış. Derken 1988'de, bu defa 37. Sokak köşesinde bulunan Jack'in konağı da boşaltılarak kütüphaneye eklenmiş. Bu kadarla da kalmamış gelişmeler, 1991'de bahçede bir avlunun inşası ve nihayet 2006'da Pritzker Ödül[4] İtalyan Mimar Renzo Piano'nun[5] yaptığı tasarımla mevcut yerleşkeye toplamı 7.000 metrekareye ulaşan üç cam/çelik bina eklemesiyle son halini almış. Bu vesileyle teşhir imkânları yüzde 50 oranında artarken, gösteri sanatları/konferans salonu, yeni ziyaretçi karşılama alanı, dükkân, kafe/restoran, ilave okuma odası ve depo alanları elde edilmiş.

Renzo Piano'nun dokunuşu ardından Morgan Kütüphanesi & Müzesinin son hâli

* George Peabody Library (George Peabody Kütüphanesi)

Sıra geldi ilginç bir ilişkiye. Yukarıda anlattığım baba, John Pierpont Morgan var ya, elbette bu zatın da babası var, onun adı da Junius Spencer Morgan. Bir de, dünyanın bankacılık merkezi olması nedeniyle uzun yıllardır Londra'da yaşamakta olan George Peabody adlı bir Amerikalı tüccar ve banker var. İşte kendi oğlu olmayan bu Peabody, 1854 yılında tutmuş, iş hayatında çok başarılı olacağını sezdiği Junius Spencer Morgan'ı himayesi altına almış ve 1854'te, kurduğu finans şirketinin küçük ortağı yapmış. Dikkat, Peabody'nin ölümünü ardından şirketin başına geçen, zaman içinde adını değiştirerek "J. P. Morgan & Co." yapan ve çok yıllar sonra dünyanın devi haline gelecek bankanın tohumlarını atan Junius Spencer Morgan'dan bahsediyorum.

Yaşı ilerledikçe özellikle yaptığı hayır işleriyle anılan George Peabody'nın Londra'da kurduğu gayrimenkul temelli "Peabody Vakfı", ABD'nin Maryland Eyaletinin Baltimore kentinde kurduğu "Peabody Müzik Enstitüsü" ve bu enstitüye bağlı "George Peabody Kütüphanesi" yarattığı en önemli kuruluşlar.

George Peabody Kütüphanesi[6]

İlişkiler, el ele verişler burada bitmiyor. Şimdi dostlar, Merkezi ABD'nin Maryland Eyaleti, Baltimore kentinde olan 147 yıllık bir üniversite var: Johns Hopkins Üniversitesi. Bizde bu ad genellikle sağlık sektörüyle, ünlü hastanesiyle ilişkilendirilir. Gerçekten de 1876'da faaliyete geçen bu kurumun temeli, zenginliği toptan ticaretten ve demiryollarına yaptığı yatırımlardan gelen Johns Hopkins adlı Baltimore'lu ünlü hayırseverin vasiyetnamesinde bir hastane, sağlık eğitim kurumları, yetimhane ve üniversite kurulması amacıyla bıraktığı 7 milyon dolara dayanıyor. O güne kadar Amerika'da bir eğitim kurumu için bağışlanan en yüksek meblağ olarak tarihe geçmiş. Peki, Johns Hopkins'e akıl veren, hayır işleri yapmasını öğreten, yolunu gösteren ve bir üniversite kurmasının tavsiye eden kim? George Peabody! Daha da ötesi, Hopkins'e, "Al kurduğum bu müzik enstitüsünü ve kütüphaneyi, kuracağın üniversiteye bağla," demiş. Öyle de olmuş.

İnternette "Dünyanın En Güzel Kütüphaneleri" diye arama yaparsanız, çıkacak tüm listelemelerde ilk 10 arasında mutlaka bulunan, "Kitapların Katedrali" olarak anılan George Peabody Kütüphanesinin kayıtlarında, çoğu 18. ve 19. yüzyıllara ait 300.000 kitap var. Bu koleksiyonun içeriği nedir derseniz: Arkeoloji, İngiliz sanat ve mimarlığı, İngiliz ve Amerikan tarihi, biyografiler, İngiliz ve Amerikan edebiyatı, Latin (ya da Romen) diller ve edebiyatları, Yunan ve Latin klasikleri, bilim tarihi, coğrafya, keşifler ve seyahatlar. Johns Hopkins Üniversitesinin dört kütüphanesinden biri bu.

Gelelim 1878'de açılan bu güzelliğin mimarisine. Tasarımcısı Edmund G. Lind adlı İngiliz kökenli Amerikalı mimar. Tabii ki bünyesinde bulunduğu Peabody Müzik Enstitüsünün mimarı da Lind. Yapının en çarpıcı bölümü, yukarıda fotoğrafı bulunan, tabanı siyah/beyaz mermer döşeli ortadaki atriumu çevreleyen ve tamamen dökme demirle inşa edilen altı katlı, cam kubbe altındaki merkezi okuma odası. Baltimore'un o devirde Amerikanın demir döküm merkezi olması bu seçimde rol oynamış elbette. Mekân konferanslar, konserler, sergiler, ziyafet ve düğünler için kullanılabiliyor.

Dıştan George Peabody Kütüphanesi[7]

* Iowa State Law Library (Iowa Eyaleti Hukuk Kütüphanesi)

Hatırlarsanız, haftalar, aylar önce sizlere Portekiz'in Porto kentinde yer alan, J. K. Rowling'in "Harry Potter" dizisindeki "Hogwarts" adlı "Cadılık ve Büyücülük Okulu"nun bazı sahnelerine ilham veren Lello Kitapçısından bahsetmiştim. Şimdi şu aşağıdaki fotoğraflara bakın ve bu kütüphanenin Lello Kitapçısından çok da farklı mı, söyleyin.

Burası ABD'nin Iowa Eyaleti başkenti Des Moines kentindeki Eyalet Meclisi Binasının ikinci katında bulunan Hukuk Kütüphanesi. "Architecture and Design" dergisinin dünyanın en görkemli 45 kütüphanesi arasına yerleştirdiği, eyalet temsilcilerine hizmet amacıyla 1830'ların başında inşa edilmiş, ancak bugün koleksiyonundaki 100.000 eserle halka açık bir kütüphane. Ülkede yayımlanan hukuk dergilerinin tamamı ve Eyalet Temyiz Mahkemesinin arşivleri de burada bulunuyor.

Eyalet Meclisi (Capitol) binasının bir ögesi olarak Mimar Alfred Piquenard ve kendisiyle çalışan üç değişik mimarın tasarladığı kütüphanenin yapımına 1871'de başlanmış ama, zaman içinde ayrılan mimarlar, yaşanan yangınlar, vs. derken geriye kalan tek mimarın yaptığı değişikliklerle tamamlanması 1886'yı bulmuş. Bunlar yetmemiş gibi 1904'te binanın aydınlatması gazdan elektriğe çevrilirken yaşanan büyük yangın sonrası bazı bölümlerin yenilenmesi gerekmiş.

Fotoğrafta görüldüğü üzere, mimarisi Victoria dönemi çizgiler taşıyan beş katlı yapının atriumunu çevreleyen parmaklıklar ve iki ucunda bulunan iki gözalıcı merdivenin korkulukları dökme demirden imal edilmiş. Kullanılan ahşap dişbudak ve kestane ağaçlarından. Sütunlar mermer levhalarla, taban ise çini karolarla kaplanmış.

ABD'nin en güzel kütüphaneleri seçmelerimi burada noktalıyorum. Haftaya Kanada ve Güney Amerika ülkeleri kütüphaneleri devreye girecek.


[1]https://theseattleschool.edu/blog/seattle-public-libraries/

[2]https://images.adsttc.com/media/images/5721/87ff/e58e/ce22/9200/0012/large_jpg/Christmas_Model.jpg?1461815283

[3] Foto: Richard Varr,

https://www.gonomad.com/200428-morgan-library-in-nyc

[4] Pritzker Ödülü, Amerikalı işinsanı Jay ve eşi Cindy Pritzker'ın kurdukları vakıf aracılığıya 1979'dan beri verilen, yeteneği, önsezileri ve sorumluluk bilinciyle, topluma ve mimarlığa anlamlı katkılar sağlayan mimarları onurlandırma amaçlı 100 bin Dolarlık, dünyanın en prestijli beş mimarlık ödülü arasında başı çeken ödüldür.

[5] Renzo Piano yenilenerek açılan İstanbul Modern Sanat Müzesinin de mimarıdır.

[6] Foto: Matthew Petroff,

https://en.wikipedia.org/wiki/George_Peabody_Library#/media/File:George-peabody-library.jpg

[7] Foto: Jon Bilous,

https://fineartamerica.com/featured/the-george-peabody-library-jon-bilous .html


Şefik Onat kimdir?

Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 

1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.

1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.

Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.

2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.

Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.

Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.

1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Renkler âlemi (7) | Son durak: Sarı

Sıcak, mutlu, neşeli bir renk sarı. Güven verir, dostluk aşılar, sevecendir. Böyle olunca merhameti, iyimserliği de beraberinde getirir. İç mekânların sarıya boyanması sıcak ve samimi bir hava yaratma amacı taşır. Aynı zamanda, verimliliği ve üretkenliği de olumlu olarak etkiler. Bu özelliği sayesinde, yaratıcı tarafı daha baskın olan kişilerin favori rengi sarıdır

Renkler Âlemi (6) | Mavi diyorduk...

Günümüzde dünyada ticareti 100 milyar dolardan fazla ve her ne kadar mavi kot pantolon denilince akla ilk Amerika gelse de en büyük üç üreticisi Hintli, dördüncüsü Japon, ardından gelen beşinci üretici ise Gaziantepli Sanko Grubu

Renkler âlemi (5) | Mavi: Sükûnet, barış ve huzur

Mavi ya da koyu tonu olan lacivertin aynı zamanda insana güven verdiği bilinir. Saygının, uyum sağlamanın da ifadesidir. Bu nedenle genellikle polis üniformaları mavi/laciverttir. Ciddi olmak gerektiğinde "Laciyi çeker" gideriz. İş görüşmelerinde lacivert giymemiz önerilir. Ama bilmeliyiz ki mavi bir yandan da yalnızlığın, uzağın, melankoninin, hüznün, kırgınlığın, depresyonun, soğuğun, buz gibinin rengi

"
"