03 Aralık 2009

Meşhur Aşkın/Aşıkların Sonu

“Tarla Kuşuydu Juliet” sezonun en eğlenceli ve oyunculuk bakımından çıtanın üzerinde oyunlarından biri.

Macar oyun yazarı Ephraim Kishon’un kaleminden çıkan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tiyatroları’nda Engin Alkan’ın sahneye koyduğu “Tarla Kuşuydu Juliet” sezonun en eğlenceli ve oyunculuk bakımından çıtanın üzerinde oyunlarından biri.
Kishon’un, İngiliz oyun yazarı William Shakespeare’in Romeo ve Juliet oyunundan esinlenerek yazdığı oyun en sade anlatımla bir evlilik parodisi. Klasik tiyatro edebiyatının en ölümsüz aşkının kahramanları olan Romeo ve Juliet, eserin sonunda ölmeyip birbirlerine kavuşsa ve evlenselerdi hayatları nasıl olurdu?
Evliliğin aşkı öldürüp  öldürmediği konusu her zaman tartışılagelmiştir. Bu konuda anketler düzenlenir, röportajlar yapılır, uzman görüşleri alınır... Ölümsüz dediğimiz aşkların neden ölümsüz kaldığını sorgulamak kimsenin aklına gelmez. İşte yazar bunu mizahi bir dille ele almış. Mizah denince aşkla ve evlilikle dalgasını geçtiği anlaşılmasın. Aşkı, insanın doğasını ve dünyanın gerçeklerini göz önünde bulundurarak irdeliyor diyelim.
Aşkı irdelemek hiç de kolay değil aslında. Erkek ve kadın denen birbirine ne fiziksel ne de kimyasal bakımdan benzemeyen, çevresinde olup bitenleri algılayışları farklı iki karmaşık yapının arasındaki duygusal tepkimenin adı konmuş olsa da tanımı yüzyıllardır yapılmaya çalışılıyor.
Engin Alkan, tüm oyunu günlük yaşamın en canlı, en hararetli ve en lezzetli anlarının yaşandığı  mutfağa taşıyarak günümüzde aşkın yerine konabilecek nesneleri ve değerleri kullanma kolaylığı yaratmış; yemek, içki, alışveriş, sırlar, ritüeller ve fanteziler...
Yönetmen şapkasını çıkarıp Romeo ve Rahip Lorenzo şapkalarını giydiğinde de zengin ve renkli bir oyuncu görüyoruz karşımızda. Engin Alkan, söz ustalığının yanısıra bir tuluat sanatçısı kıvraklığına da sahip. İlk defa izlediğim Özlem Türkad, Juliet ve Dadı rollerini, seyirciye aktardığı sıcaklığıyla bütünleştirerek inandırıcı kılıyor. İkide bir sahnede bitivererek kahramanlarının yaşamına yön vermeye çalışan daha doğrusu dizginleri ele alışlarını içerleyerek seyreden Shakespeare rolünde Çağlar Çorumlu hafızalarda kalıcı bir performans sergiliyor. Murat Bavli’nin Lükretia’sı ise absurd tiyatroya göz kırparak doğal oyunculuğa iyi bir örnek oluşturuyor.
“Tarla Kuşuydu Juliet” aşkın yüceliğine kapılıp kendinden geçmişlerin poposuna bir çimdik atıyor. İnsanı kendine getirmeye yeter mi bilemem...

Yazarın Diğer Yazıları

Bir Avuç Gökyüzüne Bakış

Bir avuç insan; iki bin de olsak beş bin de… Yanında, yamacında, arkasında değil resmen karşısında ise sayıyla ifade edilemeyecek ölçüde bir büyüklük; bir zihniyet…

'Deliler gösteriyor körlere yolu'

Geçen Cumartesi akşamı Kocaeli Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun davetlisi olarak az sayıda eleştirmen dostumuzla İzmit’e Kral Lear’ın galasına gittik

Sanatçı muhafız olmaz

Klasik müzik dünyasında besteciliği ve konser piyanistliğiyle haklı bir üne sahip bir sanatçımız Fazıl Say

"
"