27 Ocak 2010

Eczacıbaşı, Çıtayı Çok Yükseltip Veda Etti.

Sanayici bir aileye mensup olmasına rağmen sanat olaylarının bir aktörü olarak tanıdım.

Sanayici bir aileye mensup olmasına rağmen sanat olaylarının bir aktörü olarak tanıdım. Kültür alanındaki çoğu önemli girişimin altındaki imza ona aitti. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) başında uluslararası festivalleri başlatırken de yaşını almıştı. Ama duruşu bana hep ailenin aykırı genci olduğunu çağrıştırdı. Oysa holdingin üst düzey yöneticiliğini de yapmış zamanında. Nedense klasik işadamı imajıyla bağdaşmadı kafamda hiç. Şakir Eczacıbaşı’nı kültür adamı ve sanat hamisi olarak tanımanın-tanıtmanın değeri ölçülemez.


Salı günü ebediyete uğurladığımız Şakir Bey ile dirsek dirseğe çalışanların ne kadar şanslı olduğunu düşünüyorum. Dünyayı izleyen, sanatı ulusaldan evrensele taşımayı, evrenseli yerelle buluşturmayı bilen bir kültür adamının çalışma yöntemini yakından izleyebilmek... düşüncelerine, konuşmalarına, heyecanlarına tanık olabilmek... Böylesine entellektüel bir patronla çalışmak... Gıpta etmemek içten bile değil.


Projelerini hayata geçirirken güçlü bir ekip kurduğunu görüyorum. İKSV’nin, onlarca örneğini gördüğümüz tek adam vakıflarından olmamasının, bünyesinden işlerinin sorumluluğunu üstlenen çok değerli sanat yöneticileri çıkartmasının nedeni Şakir Bey’in gerçek anlamda koçluk yapması olsa gerek.




Fotoğraf : Muammer Yanmaz


Rahmetli işadamı Nejat Eczacıbaşı’nın kurduğu İKSV, Şakir Bey’in işi gönülden sahiplenmesi, sadece işin başında değil işin içinde olmasıyla bugünkü itibarını oluşturdu. Eczacıbaşı Ailesi sosyal alandaki projelerine bu gönüllü, istekli, hevesli, açık yaklaşımları nedeniyle toplum nezdinde “kuru” bir sponsor olarak algılanmıyor. Bu anlayışın devamını Oya Eczacıbaşı’nın öncülüğünde kurulan İstanbul Modern’de de görüyoruz.


Şakir Eczacıbaşı’nı, en son geçen sene Beyoğlu Belediyesi’nin düzenlediği bir etkinlikte Ara Güler’le birlikte Beyoğlu üzerine yaptıkları sohbetini dinlemiştim. İstanbul’u yaşamak buna denir. Parayla satın alınan lezzetlerden değil, yaşamın içinde rastladığınız, farketmeniz an meselesi olan detaylardan bahsetmişlerdi.


Şakir Bey’in mirasının sahiplenicisi çok da vasiyetini kim sahiplenecek, onu merak ediyorum. Şakir Bey’in ardından en güzel yazılarından birini yazan Hıncal Uluç onca pozitifliğine rağmen, Şakir Bey’in en büyük ideali olan Ayazağa’daki Kültür Merkezi'nin akıbeti konusundaki umutsuzluğunu ortaya koymuş. Uluç’un bu konudaki ısrarlı aramalarına cevap bile vermeyen Kültür Bakanı’nı cenazede tabuta el verirken gördüm. “Harç bitti, yapı paydos” mesajlarına karşılık “show bitsin, yapı devam” demek geliyor içimden. Burhan Ayeri de Akşam’daki köşesinde Şakir Bey’in gerçekleştiremediği ‘Meyhane Kedileri’ni konu edinen bir takvim hazırlama arzusuna değinmiş.


Şakir Bey’in Mart ayında Remzi Kitabevi’nde çıkacak olan anı kitabını dört gözle bekliyorum. Kimbilir o dolu dolu geçen yaşamın satır aralarında ne anılar gizlidir. Okurken kendisini rahmetle anacağız.


En zengin paylaşımlar, ticaretin ve para piyasalarının konuşulduğu sahte övgü ve ukalalıklarla bezenmiş olanlar değil, felsefi ve kültürel çeşitliliği barındıran derin sohbetler değil midir? Dilerim zengin paylaşımlarına ortak olacağınız kafası zengin dostlarınız hiç eksik olmasın.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir Avuç Gökyüzüne Bakış

Bir avuç insan; iki bin de olsak beş bin de… Yanında, yamacında, arkasında değil resmen karşısında ise sayıyla ifade edilemeyecek ölçüde bir büyüklük; bir zihniyet…

'Deliler gösteriyor körlere yolu'

Geçen Cumartesi akşamı Kocaeli Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun davetlisi olarak az sayıda eleştirmen dostumuzla İzmit’e Kral Lear’ın galasına gittik

Sanatçı muhafız olmaz

Klasik müzik dünyasında besteciliği ve konser piyanistliğiyle haklı bir üne sahip bir sanatçımız Fazıl Say

"
"