Etraf devrimden yıkılıyor... En son basında en büyük devrimi yaşattılar ya artık gözümüz arkada kalmaz. Gözümüz arkada kalmaz dediğime bakmayın, bu gidişle gözümüz açık gidecek.
Zira afişi ters yüz ederek, kağıdı sağından solundan kırpıp şekil vererek değil devrim, kese kağıdı bile yapamazsınız.
Kese kağıdı içine koyduğunuz ağırlığı taşımalıdır...
Boyası akmamalı, ele çıkmamalıdır...
Islandığı zaman bile eve kadar idare etmelidir...
Herkes için ulaşılabilir olmalıdır...
Ama aslından yüzde yüz emin olunmalıdır...
Saçını sağdan sola tarayıp solculuk edebiyatı yapanlar, kapitalizmin tüm nimetlerini son lokmasına kadar tıkınmaktalar. Bu durum basında da böyle, kültür-sanat camiasında da. Nazım’ın eteğine tutunup bir yerlere tırmanmak moda ya... Ne gam!.. Sabahattin Ali’yi, Hasan Ali Yücel’i, Ahmet Arif’i anlamakla ne işimiz olur değil mi?
Renk olsun, çeşit olsun, ortaya yanar dönerli bir karışık meyva olsun... Televizyonu açtığımızda ne gerçek ezen ne gerçek ezilen olsun... Sahte burjuvalarla, çakma varoşlarla gönlümüzü eyleyelim değil mi?
Siz siz olun aman gözünüzü açmayın fazla; uyuyor sansınlar. Ya da yerimizden hoplayarak kalkarsak bir anda avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlayın.
Uyuduğumuzu anlamasınlar ya da hala uyuduğumuzu sansınlar.