25 Aralık 2022

Bir türlü eskimeyen "Timsah" öyküsü: Üniversitede Direniş

İTÜ'de asistanların iş güvencesi mücadelesi ve benzeri direnişlerin öyküsü yeni çıkan bir kitapla kayıtlara geçti

St. Petersburg'a gelen bir sirk dünyanın en büyük timsahını barındırmaktadır. Ailesi ile birlikte bu timsahı görmeye gelen İvan kayarak havuza düşer ve timsah tarafından yutulur. Üst düzey bir bürokrat olan İvan'ın yutulması ile başlayan olaylar çevresinde değişik davranış biçimleri ortaya çıkar. Artık İvan olmadığı için çalıştığı yerde yükselme umudu artan bir meslektaşı, İvan'ın boşta kalmış eşiyle birlikte olmayı ümit eden bir arkadaşı olur. Yakın çevresi ise durumu umursamaz görünmektedir.

Timsahın karnındaki İvan konuşabilmektedir. Timsahın karnındaki insan nedeniyle daha çok ilgi gören ve kazançları artan Alman sahipleri timsahı İvan ile birlikte ülke dışına kaçırma çabasındadır. Timsahın karnında hapsolan İvan'ı "casus" olarak damgalayan ve karnını yarıp "içerideki" teröristi yakalamak dışında çözüm düşünemeyen General Konserdof yönetimindeki güvenlik kuvvetleri ve bir türlü yürümeyen bürokrasi olayları iyice içinden çıkılmaz hale getirir.

Sonuçta, etrafındaki bu çürümüşlüğü gören İvan timsahın karnından çıkmayı reddeder.

Dostoyevski'nin "Timsah" isimli öyküsü 1960 darbesinden sonra bir gecede üniversiteden  uzaklaştırılan "147'liler" arasında yer alan tiyatromuzun önemli isimlerinden Haldun Taner tarafından tiyatroya uyarlanmış ve eser TRT radyolarında radyo tiyatrosu olarak yayınlanmış. Yaşanmakta olan mağduriyetlere gönderme yapan oyun sanatın evrensel diliyle kamuoyunun gündemine bu şekilde taşınabilmiş.

Yıllar sonra KHK'larla binlerce akademisyen aynı durumla karşı karşıya kalınca Prof. Dr. Selçuk Erez bazı güncellemelerle bunu günümüze uygun bir okuma tiyatrosuna dönüştürdü. Çoğunluğu KHK ile üniversiteden uzaklaştırılmış Barış Akademisyenlerinden oluşan amatör kadro Orhan Alkaya'nın yönetmenliğinde sahne tozu ile tanışmış oldu. Dostoyevski'nin karakterlerinin günümüzdekilerle birebir aynı olduğunu da vurgulamalıyız.

Okuma tiyatrosu tamamen dolu salonlarda iki kez İstanbul'da, ardından Eskişehir ve İzmir'de sahnelendi. Haksız ve hukuksuz ihraçlar karşısında basın açıklamaları ve gözaltına alınmalarla sonuçlanan yürüyüşler, dayanışma ve sahip çıkma eylemleri yapıldı ama gelenekselleşmiş biçimlerin dışına çıkan yaratıcı bir itiraz şekli gerekiyordu ve Timsah okuma tiyatrosu bunu gerçekleştirdi.

Barış akademisyenlerinin direnişi sanat ile kendini gösterirken akademi birçok alanda direnişini kesintisiz devam ettirmekteydi. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin direnişi bir yılı çoktan geçti. Geleneksel olarak direniş deyince akla ODTÜ gelir tabii. İstanbul Üniversitesi Demokratik Üniversite Girişimi de haksız rektör atamasına ve yapılan her türlü antidemokratik adıma direnişini sürdürüyor.

İTÜ'de asistanların iş güvencesi mücadelesi ve benzeri direnişlerin öyküsü yeni çıkan bir kitapla kayıtlara geçti. Notabene yayınlarından çıkan "ÜNİVERSİTEDE DİRENİŞ VE DAYANIŞMA – Yıkım, sömürü ve sivil ölüm rejimine karşı durmak" isimli kolektif çalışma ürünü kitap raflardaki yerini aldı. Akademik camianın içine sokulduğu cendereyi görünür kılmayı amaçlayan, sivil ölüm rejiminde mücadelenin, direniş ve dayanışmanın kitaplaştırılmış olması hem yaşananların unutulmaması hem de gelecek kuşaklara yol gösterici/umut verici olmak açısından çok değerli.

Kitabın önsözünde Süreyya Karacabey şöyle diyor:

"Kamusal insan kendi hayatı dışında olan bitenle ilgilenendir, başkalarına yapılmış olan kötülükleri kendine yapılandan ayırmaz. Haksızlıkla biten bütün hikayelerin öznesi bu türden yapılanmış, tarihsel bir insandır, sadece yaşanan haksızlıklara tepki vermez, yaşananları açık etmeye çalışır, başka bir gelecek için sorumluluk yüklenir."

A. Özdemir Aktan kimdir?

A. Özdemir Aktan, Ankara’da doğdu. İlkokulu Rize’de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi.

1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu.

!982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988’de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu.

Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı.

İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2104 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı.

Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor.

Evli ve iki çocuk babası.

Yazarın Diğer Yazıları

Uykuluk ve mutluluk

Göğsün üst kısmında, boyuna yakın bir yerde bulunan timus bağışıklık sistemimizin çok önemli bir parçası olan T lenfositlerinin üretilip olgunlaştırıldığı yer. Burada olgunlaştırılan T-hücreleri dolaşıma salınarak dışarıdan gelen saldırılara karşı koymaya çalışıyor

Filistin: Hep savaş, göç ve yoksulluk

Türkiye dahil tüm müslüman ülkeler olmak üzere Filistinlilerin kimsenin umrunda olmadığını 2006 yılında fark etmiştim. O yıl Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi tarafından bir Suriye-Lübnan gezisi düzenlendi. Amaç savaşın yıkıcı etkilerini uzun yıllardır yaşayan bu komşu bölgeye ziyaret ve iki ülkenin sağlık sistemlerini gözden geçirerek karşılıklı deneyim paylaşmak idi...

Vitamin tutkumuz

Vitaminleri vücudumuz sentezleyemiyor ve gereksinimiz var. Haplarla değil de doğal yollardan alsak daha iyi olmaz mı?