"Silivri soğuktur" sözü, iktidara yamuk yaparsan Silivri'yi boylarsın anlamında kullanılıyormuş, bilmiyordum. İnternet üzerinden yayın yapan kıytırık bir yandaş kanalda, AKP Grup Başkan Vekili genç kadının ve program moderatörünün saygısız, vicdansız kah kah-kih kih'leriyle öğrendim. Edebî, mecazî anlamda değil, gerçek mide bulantısıyla kapattım videoyu.
Evet, Silivri soğuktur. Hapishaneler, zindanlar, işkence odaları, hücreler sizin buz tutmuş yürekleriniz kadar soğuktur; başına gelmiş olanlar iyi bilir.
Silivri soğuktur. Hele de çırılçıplaksanız, hele de utanması gerekenler değil, siz utanıyorsanız çıplaklığınızdan, hele de buz gibi soğuk "Silivri soğuktur" sözde esprisine kah kah-kih kih gülen Özlem Hanım yaşlarında genç bir kadınsanız.
Bütün Silivri'ler yaz kış buz keser; duygudaşlıktan yoksun, anlayışsız, düşman gözlerin önünde çıplak ve savunmasız kalmışsanız hele de.
Silivri soğuktur Özlem Hanım; ne kadar inkâr ederseniz edin, ne kadar "teröristler yalan söylüyor" derseniz deyin, zindanlar soğuk olur. Ve ne kadar suçlarsanız suçlayın gerçeği söyleme cesareti gösterenleri, devri iktidarınızda insanlık onuruna aşağılık bir saldırı olan çıplak arama vardır.
Gergerlioğlu değil, Meclis'i ve halkı siz terörize ediyorsunuz
İnsan hakları, özellikle de hapishanelerdeki hak ihlalleri konusunda tek başına bir ordu gibi çalışan HDP Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Uşak'ta 30 üniversite öğrencisine çıplak aramayı gündeme getirdiğinde, AKP'nin parlayan yıldızlarından kah kah kih kih Özlem Zengin, "Türkiye'de çıplak arama olduğuna asla inanmıyorum, Gergerlioğlu Meclis'i terörize ediyor", dedi. Ardından Uşak Emniyet Müdürü, müdür yardımcıları, bazı polisler Gergerlioğlu hakkında suç duyurusunda bulunmuşlar, basından öğrendik.
İnsan onurunu çiğnemeye, insanı aşağılamaya yönelik çıplak arama ve benzeri uygulamalar bugünün sorunu değil. Askerî darbe dönemlerinde, doğu-güneydoğu başta Anadolu hapishanelerinde, faşizan hapishane müdürlerinin yönetimindeki cezaevlerinde her zaman vardı, bugün de var. Nitekim, çıplak aramadan geçmiş dört genç kadın ve de zamanında Gezi davasından yargılanıp beraat eden 60'ındaki mimar Mücella Yapıcı cesaretle ortaya çıkıp "bana da yapıldı" dediler. Genç kadınlar örtülüydü, videolarını görür görmez, tamam, şimdi haklarında FETÖ'cülükten soruşturma açılır, diye düşündüm ve tabii yanılmadım.
Gerçekler, yok demekle yok olmuyor, sopa sallamakla, tehditle, soruşturma açmakla gizlenemiyor. "İnanmıyorum" diyor Özlem Hanım. Meselenin kendisinin inanıp inanmaması değil gerçeğin araştırılması olduğunun farkında bile değil. Ağzı iyi laf yapıyor ama konumundan doğan sorumluluğun gerçekleri ört bas etmek değil, konu Meclis'e getirildiğinde gerçeği araştırıp çözüm bulmak olduğunu bilmiyor.
Özlem Hanım'a sormak istiyorum: Sadece Meclis'i değil toplumu terörize edenler kimler? Hak savunucuları, haksızlığa uğramış mağdurlar, onurları çiğnenmiş olanlar mı yoksa dertlerini anlattıkları, hak ve adalet peşinde oldukları için haklarında soruşturma açılanlar mı? Soruyorum; kim, nasıl cesaret eder şimdi maruz kaldığı haksızlığı açıklamaya? Hangi genç kız, hangi öğrenci, hangi yurttaş mağduriyetini açıkladığı için FETÖ'cü ya da PKK'li terörist ilan edilmeyi göze alır Özlem Hanım'gillerin iktidarında?
Silivri soğuktur Özlem Hanım; bütün zindanlar sadece kış günlerinde değil, dört mevsim soğuk olur. Sizleri çok eğlendirip güldürse de zindanların soğuğu, içeridekiler buz tutmuş yüreklerinizin, kararmış vicdanlarınızın, çoktan yitirmiş olduğunuz hak ve adalet duygunuzun ürünü bu esprilere gülemezler.
Sizi ne bağlıyor Sayın Erdoğan?
Silivri soğuktur, Edirne cezaevi soğuktur, Diyarbakır, Kandıra, Bünyan, Balıkesir, bütün zindanlar boğucu sıcakta bile soğuktur oralara tıktığınız suçsuz günahsız insanlar, siyasî rehineler için.
O her daim soğuk zindanların birinde, tam da "espri!" konusu Silivri'de Osman Kavala yatıyor, Edirne'de de Selahattin Demirtaş.
Bu ülkede hukukun, yasanın, anayasanın tek bir harfi kalmışsa, Türkiye hâlâ imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere bağlıysa, ikisinin de çoktan tahliye edilmesi gerekiyor.
Nedeni, niçini beni aşar, benzer diğer yorumlar arasında uzun yıllar AİHM yargıçlığı yapmış Rıza Türmen'in görüşleri bu konuda en küçük bir kuşku bırakmaksızın durumu aydınlatıyor. Ne var ki, AHİM'in Demirtaş kararının ardından yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı "AİHM kararı bizi bağlamaz" diyebiliyor. Bir de, Demirtaş hakkında "Elinde onlarca masumun kanı bulunan siyasetçi maskeli kişi" hükmünü veriyor fütursuzca.
Bu cümleyi duyunca, "Evet, Erdoğan haklı, Demirtaş değil ama bu tarife uyan birileri var, acaba kimler ola!" diye düşündüm. Sonra, bizi bağlamaz, demesine takıldım.
Yargı kararları Erdoğan'ı bağlamıyor, AYM kararları bağlamıyor, altında devletin imzası bulunan uluslararası sözleşmeler bağlamıyor, anayasa bağlamıyor, cumhurbaşkanı olarak ettiği yemin bağlamıyor.
Peki sizi ne bağlıyor Sayın Erdoğan? O bağın ne olduğunu bilsek, bağlamanın çaresini de bulurduk belki.