28 Mart 2019

HDP sınavından çakanlar bütünlemeye hazırlansın

Neden açık açık, “HDP diğer bütün partiler gibi yasal bir partidir, yok sayılamaz” diyemiyorsunuz?

Başlık biraz hafifse de konu ciddi; ülkenin, milletin, hepimizin geleceğini etkileyecek, hatta belirleyecek kadar ciddi.

HDP diye yasal bir parti var. 6 milyona yakın seçmeni olan, devletten hazine yardımı alan, seçimlere katılma yetkisine sahip, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üçüncü partisi. Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde güçlü, Kürt siyasetçilerin ağırlıkta olduğu bir parti. Ancak bu kadar değil: özde demokrat, laik (inançlı olmak laikliğe mâni değildir, aksine özgürlükçü laikliğin bileşenidir), antifaşist, barışçı kesimlerin de, oylarıyla destekledikleri bir parti.

Bu parti, birkaç gün sonraki seçimlere katılacak. Hiçbir siyasal partinin maruz kalmadığı oranda bir saldırıyla karşı karşıya. Binlerce yöneticisi, üyesi, eş başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları uzun süredir haksız hukuksuz, keyfî kararlarla tutuklu. Onlarca belediye başkan adayı gözaltına alınıyor. Başta Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı, parti yöneticilerine, adaylarına hakaret etmekle kalmıyor en ağır ithamlarla, delilsiz ispatsız yargısız infaz yapıyorlar.

Bütün bunlar herkesin gözü önünde oluyor. Ve ben buradan herkese, özellikle de kendilerini demokrat, antifaşist, barışçı olarak gören ve öyle gösteren partilere, örgütlere, medya kuruluşlarına/ mensuplarına, kişilere soruyorum: HDP’yi hedef alan fiilî ve sözlü saldırılardan, hakaretlerden, yalana dayalı propagandayla parti yöneticileri ve üyelerinin terörist ilan edilmesinden, iftiralarla şeytanlaştırılmasından, hedef gösterilmesinden, yok sayılmasından hiç rahatsız değil misiniz?

AKP-MHP koalisyonunu, onların medyasını, yandaşlarını, marjinal faşizan partileri sorduğum sorunun dışında bırakıyorum. Onlar demokrat, barışçı, laik, antifaşist varsayılan öğrencilerin okuduğu sınıfta değiller zaten. Giriş sınavlarında çoktan elendiler. Trump’ın başöğretmen olduğu post-truth sağ popülist otokratların özel sınıfında okuyorlar ve orada gerçekten de iftiharlık durumdalar.

Sorum ötekilere: CHP’ye, İYİ Parti’ye, Saadet Partisi’ne, muhalif sayılan medyaya, irili ufaklı sol/sosyalist, Kemalist, ulusalcı çevrelere, vicdanlı gerçek dindarlara: Neden açık açık, “HDP diğer bütün partiler gibi yasal bir partidir, yok sayılamaz” diyemiyorsunuz, bu partiyi hedef alan saldırılara demokrasi adına neden karşı çıkamıyorsunuz? Cesaretiniz mi yok, korkuyor musunuz, yoksa ötekilerden bir farkınız yok da işi suskunlukla mı geçiştiriyorsunuz?

HDP’ye tavır demokratlığın turnusol kağıdıdır

HDP’li değilim, hiç olmadım. Yanlış gördüğümü eleştirmekten de geri durmadım. Ancak; tarihimizin en düzeysiz, en hukuksuz, meşruiyeti kuşkulu seçimine doğru giderken eş başkanları, yöneticileri, milletvekilleri, neredeyse bütün belediye başkanları ve binlerce üyesi tutuklu olan bir partiden söz ediyoruz. Bu kişilerin normal bir hukuk devletinde, asgarî demokrasi koşullarında suçlu sayılamayacaklarını, haklarındaki davaların, fezlekelerin, tutukluluk kararlarının tümüyle siyasî ve hukuksuz olduğunu sizler de biliyorsunuz. Ama bırakın uğradıkları haksızlıklara karşı durmayı, adını anmaktan, hele de birlikte görünmekten ödünüz kopuyor.

Hapishane ziyaretleri yapan milletvekillerinizin yolu Edirne’ye, Kandıra’ya, Diyarbakır’a düşmüyor (iki istisna dışında). CHP’nin son dönemlerde “kedi olarak tuttuğu tek fare” olan Adalet Yürüyüşü’nde Maltepe’yi hedefleyen Kılıçdaroğlu’nun, bırakın yolunu bir selamı bile Edirne’ye varmadı. Yasal bir siyasal partiyle ittifak sanki suçmuş gibi Erdoğan -Bahçeli ikilisinin (ve medyasının ve bilumum yandaşlarının) HDP ile ittifak yaptığınız iddialarına karşı, “İttifak yapmadık ama HDP yasal bir partidir, ittifak veya güç birliği yapılmasında en küçük bir sakınca yoktur” bile diyemeyip kem küm ettiniz. Şimdi Mansur Yavaş’ın kazanması halinde kayyım atanacağı tehditleri karşısında gösterdiğiniz haklı hassasiyeti, HDP’li, DBP’li belediyelerin tümüne kayyım atandığında hiç göstermediniz. Bu konuda, hepinizin iradesine ipotek koyan Goebbels propagandası ürünü HDP=PKK=terör denklemini yutup içselleştirdiniz.

Tek adam medyasına gelince, hiçbir televizyon kanalı HDP’nin seçim tanıtım filmlerini kabul etmedi. Görece tarafsız olmaya gayret eden, özellikle zerzavat meselesi üzerinden sıkı muhalefet yapan yüksek reytingli bir televizyon kanalı bile, bir süre öncesine kadar utangaç da olsa dolaylı şekilde adını andığı HDP’yi (kanalın hakkını yemeyelim, geçmiş günlerde Mardin Büyük Şehir başkan adayıAhmet Türk’ü konuk etmişti.) son iki haftadır yok sayıyor. Bir programında dört kadın ilçe belediye başkanı adayını (iki CHP, AKP, Saadet Partisi) ağırlarken, 90 kadar kadın aday çıkaran, gerek milletvekili gerekse belediye başkanı olarak erkeklerle yarı yarıya kadın yöneticiye sahip HDP’den tek bir kadın belediye başkanı adayı çağırmadı.

Örnekler uzatılabilir. Söylemek istediğim: HDP’ye karşı tavrın sözde değil özde demokratlığın ve faşizan gidişata karşı gerçek muhalefetin turnusol kağıdı olduğudur. Bu partinin programına, çizgisine karşı olabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, ama kendinize demokrat diyorsanız, maruz bırakıldığı ayrımcılığa, hukuksuzluklara, saldırılara sessiz kalamaz, üç maymunu oynayamazsınız.

Özetle: demokrasi sınavında Türkiye toplumu ve siyaseti ezici çoğunluğuyla sıfır çekti, sınıfta kaldı.

Kürt sorunu çözülmeden ne demokrasi ne de huzur mümkündür

31 Mart seçimleri şöyle veya böyle sonuçlanacak. Devlet kaynaklı büyük bir provokasyon ya da bölgede her zaman uygulananın ötesinde bir engelleme ve manipülasyon olmazsa HDP kendi oylarını yine alacak. Aday göstermediği yerlerde de Millet İttifakı adaylarının oy oranlarını etkileyecek.

HDP’yi bitirmeye çalışarak veya yok sayarak ne seçmenlerini ne de onların kimliklerini, özlemlerini, aidiyetlerini, taleplerini yok edebilirsiniz. Yani, devletin/iktidarın barışçı yollarla çözmek yerine savaş ve şiddetle bitirmeye çalıştığı Kürt sorunu gelecekte daha da büyüyerek önümüze çıkacak.

Demokrasi sınavında, HDP sorusuna cevap veremeyip çakan muhalefete “bütünlemeye çalışın” dememin nedeni bu. Önümüzdeki günlerde başımıza ne gelecek olursa olsun, demokrasi mücadelesinin en önemli bileşeni ve alanı Kürt sorunudur. Bu sorunun demokratik yollarla çözümü, aynı zamanda ülkenin birliği ve bütünlüğünün olmazsa olmazıdır. Seçim sürecinde, biraz oy kaygısıyla biraz da iktidarın nefret dili ve saldırganlığı karşısında tırstıkları için HDP sorusunu cevaplayamayanların önlerinde bütünleme fırsatı var. Vakit geçirmeden konuyu çalışmaya başlamalılar.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na

İstanbul Büyük Şehir'de İmamoğlu'na verilmemiş her oy Cumhur İttifakı'na, özünde Erdoğan'a gidecek

Vicdanını yitirmiş dünyanın vicdanını, ahlakını yitirmiş siyasetin ahlakını savunmak 

Ahlakını yitirmiş siyaset ve onun kadroları aşılmadıkça toplumdaki çürümenin önüne geçmek mümkün değil...

CHP, kuş mu deve mi olacağına karar veremezse…

Tek adam rejiminin yol açtığı toplumsal-siyasal çürümeyi engelleyecek, ortak vatanda hak, hukuk, adalet içinde ortak yaşamı sağlayıp ülkeyi yaşanabilir kılacak güçlü ve -sözde değil özde- demokratik bir muhalefete ihtiyaç var. Ana muhalefet partisinin kendini toparlaması ve demokratik güçleri kendi etrafında toplaması (6'lı Masa gibi değil, turnusol kağıdı Kürt meselesi olan gerçek demokratik güçler) bu yüzden önemli