07 Şubat 2021

"Cumhurun başı olan kişinin karısı"na açık mektup

Hitabın saygılı olmadığının farkındayım. Mazur görün lütfen Sayın Emine Erdoğan. Bilirsiniz, balık baştan kokar; başın üslubu ayaklara da bulaşıyor çaresiz.

Eşiniz, Cuma namazı sonrası cami çıkışında kendisine Boğaziçi ile ilgili sorular yönelten muhabirlere cevap vermeye çalışırken aynen şöyle dedi: "Osman Kavala denilen, bu ülkede Soros'un adeta temsilcisi olan kişinin karısı da yine aynı şekilde Boğaziçi Üniversitesi'ndeki bu provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır."

Ben yine de terbiyemi korumaya çalışıyorum. Başlıkta "şahsı"nın üslubuyla, "Şu Tayyip Erdoğan denilen kişinin karısı" demedim. Hem size hem de kendisine oy vermiş seçmenlere hürmeten…

Bilmem izliyor musunuz, haberiniz var mı? Bu sözlerin söylendiği saatlerde Osman Kavala, beraat ettiği davadan eşinizin talimatları doğrultusunda bir kez daha tutuklu yargılanıyor ve Tayyip Bey iktidarda kaldığı sürece gün yüzü görmesin diye tutukluluğunun devamına karar veriliyordu.

Osman Kavala, bağımsız olmadığını açıkça ve iftiharla sergileyen yargı aparatının en küçük delile, ispata dayanmayan kararlarıyla 3 yıl 3 aydır Silivri'de hücrede volta atıyor. Yargılandığı davalarda -eşiniz için aynı kesinlikle söyleyemem ama- siz ne kadar suçsuz ve masumsanız o kadar suçsuz, günahsız. Birinsanın ömrünün en verimli çağında rehin alınıp keyfî olarak içeri tıkılmasının yarattığı vicdan kanaması ve isyan duygusu bir yana, belki bilmediğiniz bir ayrıntıyı da açıklayım. Kavala, suçlandığı Gezi olayları sırasında kimi kendini bilmez kişilerin ve provokatörlerin duvarlara yazdığı sizi hedef alan iğrenç yazıları sildirmek için uğraşan kişidir. Onu yargılatan ve yargılayanların erişemeyecekleri bir ahlâk ve vicdana sahiptir.

Bunları geçerken hatırlatmak istedim Sayın Hanımefendi. Asıl söylemek istediğim; "cumhurbaşkanı" sıfatı da taşıyan kocanızın yıllardır bu haksızlığı ve zulmü Osman'la birlikte yaşayan eşi Ayşe Buğra'yı, tümüyle gerçek dışı ithamlarla töhmet altında bırakması, saygısızlık etmesi, hedef göstermesi.

Emeritus Profesör Dr. Ayşe Buğra dünya çapında tanınan saygın bir bilim kadınıdır. Ne Boğaziçi olaylarıyla ne de sonuna kadar haklı ve yasal protestolarını sürdüren öğrencilerle ilişkisi vardır. Benim gibi "terör iltisaklı bir bozguncu" açısından, eleştirilse eleştirilse böyle direnişlere, toplumsal hareketlere katılmamakla, siyasî görüşlerini akademik yaşamına hiçbir şekilde katmamakla, sadece bilimin "militanı" olmakla eleştirilebilir. Çeşitli protesto bildirilerinde, iktidara çağrı metinlerinde, ortak açıklamalarda da imzasını bulamazsınız. Eşiniz Tayyip Bey'in, "bu provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır" sözlerine cevabı da, "Erdoğan'ın sözlerini esefle karşılıyorum, ülkem için üzülüyorum" olmuştur sadece. Eğer okursa, bu satırları yazdığım için bana bile kızabilir.

Aşağılayıcı kaba üslup bir yana, "Provokatörlerin içerisinde yer alan kadın" ithamını, daha doğrusu yalanını kim uydurup da eşinize servis etti, merak ediyorum. Biliyorsanız, eşinizin ve kendinizin selameti için o kişiyi/kişileri hemen çevrenizden temizleyin. Yok kocanızın kendi fikriyse… Artık siz bilirsiniz.

Yıllar önceydi, Gezi olayları sırasındaki polis saldırılarında (ki o günlerde görevde olan emniyet güçlerinin çoğunun FETÖ'cü örgütlenmeye mensup oldukları anlaşıldı), evinden çıkmış fırından ekmek almaya giden 14 yaşındaki Berkin Elvan bir polis tarafından vuruldu. Ekmek almaya değil de gençlik hatta çocukluk heyecanıyla Gezi'ye gidiyor olsaydı ne değişirdi ki! Vurulması mı gerekirdi!

Sayın Emine Erdoğan, canınızı sıkmak, vicdanınızı sızlatmak pahasına hatırlatmadan geçemeyeceğim; O zaman AKP Genel Başkanı olan (hâlâ da öyle ya!)Tayyip Erdoğan katıldığı bir seçim mitinginde, Berkin'in annesini, meydanda toplanmış, sadece sağduyusunu değil vicdanını da yitirmiş kitlelere yuhalattı.

Çocuğu ölmüş bir anneyi kim olursa olsun, hangi nedenlerle olursa olsun yuhalatmak!.. Siyasî olarak benim için çoktan bitmiş olan kocanız, o anda insan olarak da bitti gözümde. Ve garip şey; sizi düşündüm, sizin için üzüldüm: Bu kişiye, bu yaşama yazgılı olduğunuz için. Sonra da, acaba Emine Hanım bu olayla ilgili eşine hiç uyarıda bulunmamış mıdır, diye sordum kendi kendime.

Şimdi size sormak istiyorum: Ayşe Buğra için söylenen ve gerçekle en küçük ilişkisi bulunmayan bu sözleri bir kadın olarak, bir anne, bir eş olarak içinize sindirebiliyor musunuz? "Evet" diyorsanız, yazık. Demek insanın midesi bu kadar genişleyebiliyor! Hayır, diyorsanız, o zaman lütfen bir şey yapın. Bu dilin, bu üslubun hepimizi, bütün Türkiye'yi nasıl zehirlediğini eşinize anlatmaya cesaret edin. Öldürülen çocuğun annesini yuhalatmanın ve/veya Ayşe Buğra'yı terörist ilan etmenin, hem ülkeye hem de iktidar hırsıyla sadece siyasî değil insanî değerleri de unutan eşinizin şahsına gelecekte nelere mal olacağını, tarihin ne diyeceğini hatırlatın lütfen.

Hani bazen çocuklar kötü bir şey yaparlar da anneleri yerin dibine geçer, çocuk adına anne özür diler. Eğer eşiniz Sayın Erdoğan, ülkenin sürüklendiği cinnet ortamından bir an sıyrılıp Berkin'in annesinden ve Ayşe Buğra'dan af dilemezse, bir kadın ve bir anne olarak onun adına siz özür dileme büyüklüğünü gösterin. Çünkü siz, herhangi bir eş değil "first lady"siniz, örnek olmalısınız.

Sağlık dilekleri ve selamlarla,

Oya Baydar

Yazarın Diğer Yazıları

Romanını yazamadığım kahramanım Nazar

İnsan benim yaşıma gelip de birlikte yol yürüdüğü,  onlarla zenginleştiği dostlarını, arkadaşlarını yitirdiğinde sadece onların matemini tutmuyor, sadece onlara ağlamıyor. Her giden bizden bir parça koparıp gidiyor. Eksiliyoruz

Bir yazamama yazısı

Yazıyoruz, söylüyoruz, bağırıyoruz, feryat ediyoruz da ne oluyor, ne değişiyor! Anlamsızlık, yetersizlik, boşuna çaba duygusu

Çocukları kefene sokan ruh hastası ilkel zihniyet

ÇEDES'in amacı çocuklarda çevre duyarlılığını geliştirmek ise, ormanlarımızın, tarım topraklarının, doğal zenginliklerimizin nasıl yok edildiğini, açgözlü vahşi talan düzeninin doğal yaşamı nasıl katlettiğini öğretin

"
"