23 Nisan 2024

Erdoğan şimdi ne yapacak?

Orta Doğu'nun fena halde karıştığı bir ortamda, 22 yıllık AKP iktidarından bıktığını oylarıyla ortaya koyan seçmenlerin umutları umarız tehlike sinyali olarak algılanmaz ve iktidar halkın dikkatini başka yöne çekmek için sınır ötesi bir maceranın içine sürüklenmez

31 Mart'ta yapılan yerel seçim öncesinde zaferden emin görünen Recep Tayyip Erdoğan'ı ve partisini hesapta olmayan bir yenilgiye uğratan CHP'nin beklenmeyen başarısı karşısında Sayın Erdoğan'ın şimdi ne yapacağı yalnızca Türkiye'de değil dünyada da merak ediliyor. Bu nedenle Endoğan'ın bundan sonra atacağı her adım dikkatle izlenecek. On üç yıllık bir aradan sonra dün Irak'a yaptığı ziyaretin de dikkatle izleneceğini tahmin ediyorum.

Ben Orta Doğu uzmanı değilim ve bu ziyaretin önemi konusunda yorum yapacak konumda da da değilim. Siyasi yaşamının ilk büyük yenilgisini tadan Sayın Erdoğan'ın bundan sonra atacağı adımlar dikkatle izlenecek. Türkiye'de parlamenter rejimi kuşa çevirip bütün önemli kararları tek başına aldığı bir saltanat rejimi yaratan Sayın Erdoğan'ın bundan sonra atacağı adımlar her TC vatandaşı gibi beni de yakından ilgilendiriyor.

Erdoğan bir "Political Animal"

"Political Animal" deyimi İngilizcede hayatını siyasete adamış ve vakfetmiş siyasetçiler için kullanılan bir sıfat. Bu sıfatı hak etmek ve dünya sahnesinde bu sıfatla anılmak az sayıda siyasetçiye nasip olan bir ayrıcalık. Sayın Erdoğan da bu sıfatı hak etmiş olan ve Türkiye'de kurmuş olduğu 'Tek Adam' rejimiyle anılan bir siyasetçi.

Bu sıfatı hak etmiş bir siyasetçinin herhangi bir siyasi olayda yenilgiyi kabul etmesi çok zor. Bu duruma düşmemek için her şeyi göze alabiliyor bir Political Animal. 31 Mart yerel seçimleri öncesinde Sayın Erdoğan'ın Türkiye'nin dört bir yanını bizzat dolaşarak partisinin zaferini güvenceye almaya çalışması da bunun çarpıcı bir örneğiydi. Kim bilir nasıl bir "balkon konuşması" hazırlamıştı Sayın Erdoğan partisinin zaferini kutlamak için.

"Türkiye'de tek bir iktidar var, o da benim" diyor Erdoğan

Yerel seçimler sonrasında AK Parti Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında "Siyasetçinin milletin iradesini küçümseme, yok sayma, görmezden gelme hakkı yoktur", dedikten sonra şunları söylemiş: "Sonuçlara bakarak bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar, pervasızlaşanlar, hatta farklı heveslere kapılanlar olduğunu görüyoruz. Adeta bir genel seçim havasına girmek suretiyle ülkeyi yöneceklerini zanneden zavallılar var. 81 ilimizde tek bir iktidar vardır, o da 14-28 Mayıs seçimleriyle milletin ülkeyi yönetme vazifesi verdiği Cumhurbaşkanı ve kabinesidir."

Sayın Cumhurbaşkanı'nın mesajı gayet net, Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 73'ünü üreten illerin bu kez CHP'ye oy vermiş olması, AKP'nin birçok yerde hezimete uğramış olması hiç önemli değil onun için. Önemli olan şey kendi kişisel tercihleriyle Türkiye'yi çok boyutlu bir ekonomik krize sürüklemiş olan ve halkın geniş bir kesimini yoksulluğa mahkûm eden kişinin şimdi sanki hiçbir şey olmamış gibi "ben buradayım, yola devam ediyorum mesajı" vermesi.

Türkiye maceraya sürüklenir mi?

Orta Doğu'nun fena halde karıştığı bir ortamda, 22 yıllık AKP iktidarından bıktığını oylarıyla ortaya koyan seçmenlerin umutları umarız tehlike sinyali olarak algılanmaz ve iktidar halkın dikkatini başka yöne çekmek için sınır ötesi bir maceranın içine sürüklenmez. Tek Adam rejimlerinin azgınlaştığı ortamlarda bu riskin büyüdüğünü de görmezden gelemeyiz.

Öte yandan, yıllar sonra Türkiye'nin en yüksek oy alan partisi haline gelmeyi başaran CHP'nin bu fırsatı çok iyi değerlendirmesi gerekiyor.

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"