23 Mayıs 2023

Ekonomide Erdoğan krizine doğru

Sözün bittiği yerdeyiz sanki. En azından ben, kemale ermiş yaşımda bunu fazlasıyla hissediyorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2018 yılından itibaren ısrarla sürdürdüğü, TC Merkez Bankası'nın politika faizini düşük tutarak ekonominin büyüme hızını artırma politikası, tam da seçim yılında, Türkiye ekonomisinin bütün dengelerini altüst etmiş görünüyor. Seçim gününe kadar bu politikada ısrar ederek ekonomiyi çok boyutlu bir çıkmazın içine sürüklemiş olan Erdoğan'ın geçen hafta CNN International muhabirine bu yolda ilerlemeye devam edeceğini söylemesi ekonomi çevrelerindeki kaygıları daha da artırdı.

Muhalefet partilerinin ekonomi kurmayları, Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turu öncesinde, iktidarın değişmesi halinde ekonomide devralacakları enkazın altında kalmamak için çok dikkatli davranmak zorunda olduklarını vurguluyordu. Buna karşılık Erdoğan'ın devre dışı kalması halinde, uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye'ye bakışının derhal değişeceği ve en büyük sorun olan dış kaynak akışının kısa sürede canlanabileceği beklentisi vardı onlarda. Akılcı politikalarla dış dünyanın güveni sağlanarak olası bir krizin hafifletilmesi mümkün görünüyordu.

Ekonomi çok ağır bir krize gebe

İktidarını koruma konusunda hayli mesafe almış görünen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, adıyla anılacak büyük bir ekonomik krizi önlemek için kendinden beklenmeyen bir adım atması hâlâ gündemde mi bilmiyorum ama ekonomimizi büyük bir çıkmaza sürükleyen düşük faiz takıntısında ısrar etmesi halinde çok boyutlu bir krize sürükleneceğimiz kesin görünüyor.  

Faizleri aşağı çekmeme konusundaki inadın sürdürülmesi ve ekonominin her gün değişen keyfi düzenlemelerle şaşkına çevrilmesi ekonominin bütün oyuncularını bıktırmış durumda. Herkes acemi doktorun yeni fiyaskosunu bekliyor ve ne yapacağını bilmiyor. Yanlış yanlışı doğuruyor ve riskler büyüyor

Sorular soruları doğuruyor

Bu ortamda hemen akla geliveren sorular şunlar:

  • Toplam faturası 200 milyar doları aşan KKM hesapları ne olacak? Burada bir Ponzi oyunu mu söz konusu?
  • Cari açığımız rekor kırıyor.
  • Bir yılda ödenecek dış borç 200 milyar doların üzerinde.
  • TCMB rezervi ise eksi 78 milyar dolar.
  • Bütçe açığı müthiş bir rekor kırdı, Hazine tamtakır.
  • Seçim sonrasında vergi yağacak, seçim rüşveti geri alınacak.
  • Bankaların faiz yükü arttı, KKM faizi yükü 40 milyar dolar.
  • Erdoğan'ın görevde kalması dış kaynak girişini sınırlayacak.
  • Türkiye'nin risk primi her gün rekor kırıyor
  • Enflasyon pusuda bekliyor, 200.00 TL. paramızın yeni birimi oldu.
  • Döviz arzında yaşanan kıtlık reel sektörü zorluyor.
  • TL'nin üzerindeki gölgeler artıyor, her gün yeni tahmin yapılıyor.
  • Bu ortamda yeni yatırım beklemek daha da zorlaşıyor.
  • Ekonomiye ve finans sistemine günlük müdahaleler karar almayı zorlaştırıyor.

Sözün bittiği yerdeyiz galiba

Bu ortamda her soru yeni bir soruyu doğuruyor. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi sürekli olarak aşağılamaktan zevk duyan bir liderin iktidarını korumaya yakın göründüğü bir ortamda biraz da zorlanarak yazdım bütün bunları. Aslında sözün bittiği yerdeyiz sanki. En azından ben, kemale ermiş yaşımda bunu fazlasıyla hissediyorum.

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"