Yabancı dildeki ciddiye alınabilecek yayınları yakından izleyenlerin, insanların barış içinde bir arada yaşayabilecekleri bir dünyanın hayalini kurmaları giderek zorlaşıyor. Soğuk Savaş’ın sona erdiği dönemde savaşlar çağının geride kaldığı ve yeni başlayan ekonomi çağının dünyayı nasıl dönüştüreceği ve değiştireceği konuşuluyordu. Özellikle Soğuk Savaş’ın galibi rolündeki Batı dünyasında iyimser beklentilerin zirve yaptığı bir dönem yaşandı.
O günlerden bu yana geçen zamanda gerçekten de büyük bir dönüşüm yaşandı dünyada. Dijital devrim neredeyse bütün dünyayı etkileyecek gelişmeleri gündeme getirdi, savaşlar çağının yerini bilgi çağına bıraktığı ortamda dünya nüfusunun çok büyük bir bölümü bu gelişmelerden etkilendi.
Gezegenimizde sürdürülebilir bir yaşamın nasıl sağlanabileceği konusunda her halde yüzlerce uluslararası konferans düzenlendi, kararlar alındı. Kapitalizmin ilk kez kapsayıcı bir şekilde dünyaya damga vurması ekonomik gücün dünya çapındaki dağılımını değiştirdi. Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın en büyük ekonomisine sahip olma yarışında ABD ile boy ölçüşecek duruma geldi.
Savaşlar çağına dönüş mü?
Geçen hafta İstanbul dışında olduğum ve canımı sıkacak haberlerden uzak kalmayı tercih ettiğim için her zaman baktığım İngilizce gazetelere de yeni bakabildim. Bu yazıyı yazmadan baktığım yazılarda karşılaştığım başlıklar bugün nasıl bir dünyada yaşamakta olduğumuzu hatırlattı bana.
Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail’in Gazze’deki vahşi saldırısı uyku kaçırmaya yeter zaten. Dünyanın bu savaşları durduracak bir güce sahip olmaması başlı başına bir endişe kaynağı. Çin lideri Şi Jinping’in Avrupa seferi, Çin’in ittifak arayışı sürecinde önemli bir hamleydi kuşkusuz. Ancak ekonomi dünyasında belki ondan da fazla dikkat çeken gelişme Çin’in 140 milyar dolarlık bir tahvil satışıyla uluslararası piyasaları şaşırtması oldu.
Dolar milliyetçiliğine karşı tepki
Son zamanlarda yaptığı analizlerle dikkat geçen Adam Tooze ise Financial Times gazetesinde yer alan yazısında, “Dolar milliyetçiliği dünya ekonomisini nasıl tehdit ediyor” sorusuna cevap ararken önemli bir konuyu değinerek şu soruyu soruyor: “Acaba Amerikan demokrasisinde halen yaşanmakta olan kriz dünya ekonomisini de olumsuz etkiler mi?" Adam Tooze ABD’nin dolar milliyetçiliğini sürdürmeye devam etmesi halinde Brezilya Devlet Başkanı Lula gibi liderlerin ABD’nin dolar milliyetçiliğine karşı bir cephe oluşturma çabalarını artırabileceğini belirtiyor.
Yapay zekanın tehditkar yükselişi
Son dönemde dünya gündemini en fazla meşgul eden konulardan biri de yapay zekanın insanlık alemini nasıl etkileyeceği konusu. Bu konuda aşırı iyimserler olduğu gibi aşırı karamsarlar da var. Yapay zekanın birçok alanda önemli verimlilik artışları sağlayarak ekonomileri güçlendireceğini vurgulayanlar olduğu gibi bu uygulamaların işsizliği tırmandıracağını ileri sürenler de var.
ABD ile Avrupa’nın yapay zekadan yararlanma konusunda ayrışması halinde bu durumun da iki blok arasında yeni sürtüşmelere yol açabileceği belirtiliyor.
Korumacılık artarken tehlike büyüyor
Bütün bu tehditlerin yanı sıra pek çok alanda korumacı ekonomi politikaları izleyen ülkelerin de tehditlere tehditle karşılık vererek dünyadaki gerginliğe yeni boyutlar katması beklenebilir. Örneğin; Donald Trump’ın ABD’de yeniden seçilmesi halinde neler olabileceğini düşünmek bile insanın içini karartabilir.
Osman Ulagay kimdir?
Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.
İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.
1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.
2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.
Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.
Kitapları
- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi
- 24 Ocak Deneyimi Üzerine
- Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?
- Özal'ı Aşmak İçin
- Enflasyonu Aşmak İçin
- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet
- Aklınla Uçur Beni
- Küreselleşme Korkusu
- Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü
- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği
- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku
- Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı
- AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu
- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak
- Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap
- Dünya Trump'a mı Kalacak?
|