07 Şubat 2023

Dünya çıkmaza girerken Türkiye seçime gidiyor

Türkiye seçime giderken dünyanın derin bir çıkmaza doğru sürüklenmekte olduğunu gösteren gelişmeler de birbirini izliyor

Dünya çok boyutlu bir çıkmaza doğru sürüklenirken Türkiye ülkenin geleceğini belirleyecek kritik bir seçime gidiyor. Umarım kurallara uygun bir seçim süreci yaşarız. Doğrusu biraz kaygılıyım çünkü  toplumda ‘biz ve onlar’ ayrımı yaratarak ülkelerini  ‘tek adam’ rejimiyle yönetmeye kalkışan siyasetçilerin seçim kaybetmeye tahammülü olmadığını gördük. Seçimi kaybeden ‘tek adam’ların yenilgiyi kabullenmemek için her yola başvurabildiğini ABD’de Trump ve Brezilya’da Bolsonaro sayesinde öğrendik. Rusya’da Putin savaşı bile göze aldı ve Ukrayna’ya saldırdı tahtını korumak için.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu grubun bir mensubu olarak algılanıyor dünyada ve bu nedenle seçime giden Türkiye için de benzer kaygılar duyuluyor. Erdoğan’ın The Economist ve Der Stern gibi dergilerin kapağında yer alması da bu kaygının bir göstergesi bence.

Dünya çıkmaza sürükleniyor 

Türkiye seçime giderken dünyanın derin bir çıkmaza doğru sürüklenmekte olduğunu gösteren gelişmeler de birbirini izliyor.

Birinci yılını doldurmakta olan Rusya-Ukrayna savaşının önümüzdeki dönemde çok daha vahim sonuçlar doğurması kimseyi şaşırtmamalı.

Vahim sonuçlar doğurabilecek bir diğer gelişme de Soğuk Savaş sonrasında dünyada yaygın kabul gören, savaşı unutup ekonomik kalkınmaya odaklanalım ve bütün dünyayı bu çabaya ortak edelim anlayışının yerini her ülke kendi çıkarını gözetsin ve bencilce davransın anlayışına bırakmış olması.

MF Başkanı Kristalina  Georgieva, Time dergisinin son sayısında yer alan yazısında şöyle diyor: “Son 30 yılda küresel dayanışma sayesinde 1.3 milyar insan aşırı yoksulluktan kurtuldu. Şimdi jeopolitik çatışmanın yeni bir soğuk savaşı gündeme getirmesi halinde bütün bu kazanımların kaybedilmesi söz konusu olacak.”

Açlık tehdidi büyüyor

Önümüzdeki Nisan ayında görevinden ayrılacak olan Dünya Gıda Programı Başkanı David Beasley’in açıklaması daha da çarpıcı: “Altı yıl önce ben göreve geldiğimde açlık sınırındaki insan sayısı 80 milyondu. Covid salgını öncesinde 135 milyondan  276 milyona yükseldi bu sayı. Şimdi Ukrayna savaşı nedeniyle bu sayının 350 milyona çıkması söz konusu.”

İklim değişikliği nedeniyle yerini yurdunu kaybedecek olan milyonlarca insanı da hesaba katacak olursak dünyadaki dışlanmış, horlanmış, yaşam alanı kalmamış insan sayısının daha da artması kaçınılmaz görünüyor. Oxfam’ın son yoksulluk raporu da küresel eşitsizliğin eriştiği boyutları ortaya koyuyor.

Tüm bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde birçok ülkede toplumsal patlamalara ve daha önce benzeri görülmemiş boyutta yeni göç dalgalarına yol açması olası görünüyor.   

Türkiye için fırsat olabilir mi?

Time dergisi Benjamin Netenyahu’nun yeniden İsrail başbakanı olmasının bölgede ve dünyada yeni sorunlara yol açabileceğini vurgulayan önemli bir yazıya da yer vermiş son sayısında.

Bütün bu faktörleri hesaba kattığımızda, dünyanın çok boyutlu bir çıkmaza doğru sürüklendiği bir ortamda Türkiye’deki seçimin de farklı bir önem kazanacağını düşünebiliriz. Türkiye eğer bu seçim sonucunda ‘tek adam’ rejiminden kurtulabilirse ekonomide atacağı akılcı adımlarla ve dış politikada oynayacağı yapıcı rolle çıkmazdaki dünyaya umut bile verebilir belki de.         

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"