Türkiye’de siyasette adalet yok, ekonomide adalet yok, eğitim sisteminde adalet yok, sağlık sisteminde adalet yok, medyada adalet yok ve bunlarla birlikte futbolda da adalet yok.
2010-2011 sezonu Spor Toto Süper Lig’de Trabzonspor ve Fenerbahçe ligi eşit puanla, 82 puanla bitirdiler; ancak iki takımın birbirlerine karşı oynadıkları maçtaki gol sayısına göre, Fenerbahçe şampiyon oldu. Lig sona erdikten sonra, Temmuz 2011’de ise, Fenerbahçe’nin aynı sezon içinde yirmiye yakın maçta şike yaptığına dair iddialar ortaya çıktı. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve çeşitli yöneticiler bunun üzerine tutuklandılar.
Ancak Türkiye Futbol Federasyonu, aradan dokuz ay geçtiği halde, hala bir disiplin cezası kararı alamadı. Oysa mahkemenin yürüttüğü yargılama süreci ayrı, TFF’nin vereceği disiplin cezası ayrı. TFF yargılanan yöneticilere hapis cezası kesecek değil; onu yaparsa mahkeme yapacak. TFF’nin yapması gereken tek şey, Savcı’nın hazırladığı İddianame üzerinden bir karara varmak. TFF, şike yapıldığına dair bir kanaate varırsa, Fenerbahçe’nin 2010-2011 şampiyonluğu iptal edilir, Trabzonspor’un şampiyonluğu onaylanıp ilan edilir, şampiyonluk kupası Trabzonspor’a verilir.
Yasalara ve yönetmeliklere göre, TFF’nin bir kanaate varması yeterli. Yargı sürecindeki kanıtlama işi başka, TFF’de kanaate varma işi başka. Ancak nasıl oluyorsa TFF dokuz aydır bir kanaate varamıyor ve bu konudaki yetkilerini kullanmıyor. Bir önceki TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar herkesi aylarca oyaladı, sonra da çekip gitti, şimdi yeni Başkan Yıldırım Demirören’de de herhangi bir hareketlilik gözlenmiyor. Doğru mudur değil midir bilinmez ama, söylentilere göre yeni yönetim de olayın üstünü kapatacak, Fenerbahçe’ye ciddi bir ceza vermeyecek ve/veya oyalama taktikleriyle olayı unutturmaya çalışacak.
TFF geçtiğimiz yıl, “İddianame gelmeden karar veremeyiz” dedi; İddianame geldi, karar yine çıkmadı. TFF Etik Kurulu, Trabzonspor’un şikeye karışmadığına, Fenerbahçe’nin şikeye karıştığına dair rapor hazırladı, karar yine çıkmadı. TFF’de yönetim değişti, karar yine çıkmadı. Sanki TFF’de bazı Fenerbahçelilerin yönettiği bir “derin devlet” var; TFF bir türlü karar alamıyor!
Sahada futbol mu oynanıyor, yoksa parası olan düdüğü mü çalıyor, bu belli değil! Parası olan şike yoluyla maç ve şampiyonluk mu satın alıyor, yoksa gerçekten sportif performansa göre sonuç mu alınıyor, bu belli değil! Türkiye Futbol Ligi diye bir şey gerçekten var mı, yoksa sadece İstanbul Futbol Ligi mi oynanıyor, bu belli değil!
Son oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçında açılan pankartlardan birisi her şeyi özetliyor: “Paraya Karşı Emeğin Savaşı”.
Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir Türkiye! Aynı durum futbolda da geçerli!
Ancak TFF bu durum karşısında aciz. Sanki bir bostan korkuluğu! Caydırıcılık unsuru ortadan kalkmış, futbol mafyası da, “Nasıl olsa ceza kesen yok” diyerek, yoluna devam ediyor! Kargalar bostan korkuluğunu kuşatmak üzereler!
Ama geçen hafta oynanan maçtaki olaylardan dolayı, Trabzonspor’a iki maç seyircisiz oynama ve para cezası kesme konusunda, TFF hemen karar alıyor. Trabzonspor’un şampiyonluğu gasp edilecek, kupası TFF tarafından ona dokuz ay boyunca iade edilmeyecek, sonra da herkes sahadaki protesto olaylarına hayret edip şaşacak! Böyle bir şey olabilir mi?
Sahaya yabancı madde atılması elbette onaylanacak bir şey değildir. Ancak adaleti sağlama ve bu tür tepkileri öneleme görevi de yine TFF’nindir. Trabzonspor’un geçen sezon başına gelenler Fenerbahçe’nin başına gelseydi, Fenerbahçe eşit puanla şampiyonluğu kaybetseydi, Trabzonspor şampiyon olsaydı, daha sonra Trabzonspor için yirmiye yakın maç için şike iddiaları ortaya çıksaydı, başkanı ve yöneticileri tutuklansaydı, UEFA Trabzonspor’u Avrupa Şampiyonlar Kulübü’nden men ederek Fenerbahçe’yi kupaya dahil etseydi, ancak TFF Trabzonspor’a ceza kesmeseydi, dokuz ay boyunca Fenerbahçe’nin şampiyonluk kupasını iade etmeseydi, acaba Kadıköy’de nasıl bir taraftar tablosu ortaya çıkardı?
Aslında böyle bir tablo hiç oluşmazdı, çünkü TFF zaten jet hızıyla kararını alır, Trabzonpsor’u küme düşürüp Fenerbahçe’yi şampiyon ilan ederdi!
Trabzonspor’un resmi web sitesinde yayınlanan açıklama bu nedenle son derece yerinde olmuştur. Açıklamada şöyle denmektedir:
Türk futbolunu yeşil sahalardan alıp adliye koridorlarına taşıyan, Metris'i spor sayfalarına manşet yaptıran, Avrupa'da itibarımızı düşüren, yine mahkemede kulübümüzün avukatına hakaretler edip, daha sonra da hiçbir olay yaşanmamış gibi Trabzon'a gelen yöneticilerin artık sporumuza kazandıracakları hiçbir artı kalmamıştır. Bu kişilerin verdikleri tahribatı bir an önce kabullenip özür dileyerek futbol sahnesinden inmeleri gerektiği halde, haklıymış gibi sözler sarf ederek, eylemlerde bulunmalarını da kamuoyunun objektif kesimlerinin takdirlerine bırakıyoruz.
Saha içerisinde ise demokratik tepkilerin yanı sıra tasvip etmediğimiz gelişmeler de yaşanmıştır. Beklentimiz, suç unsuru eylemleri gerçekleştirenlerin bir an önce tespit edilerek yüce adaletimiz tarafından hak ettikleri cezaya çaptırılmalarıdır. Milletçe, haklı olanı güçlü kılamayıp, sözde güçlü olanı haklı göstermeye çalıştığımız sürece maalesef bu tip toplumsal reaksiyonlarla karşılaşmak durumundayız. Bu vesileyle yeni olumsuzluklar yaşanmaması adına hukukun işletilerek adaletin gecikmeden tecelli etmesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyor, görüşlerimizi bu şekliyle kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz.
Nitekim FİFA ve UEFA yetkilileri de aylardır, TFF’nin keseceği sportif cezanın, yargı sürecinden bağımsız olduğunu, bu cezanın da bir an önce kesilmesi gerektiğini, aksi halde Türk futbolunun bir bütün olarak zarar göreceğini, milli takım dahil, tüm takımların Avrupa ve dünya kupalarından men edilebileceğini söylüyorlar. Ancak “büyük Türk futbol camiası” Avrupa’ya ve dünyaya meydan okumaya devam ediyor!
“Fener, Fener, dünyayı yener!”
Antik Yunan filozofu Platon’un olmasını istediği gibi haklı olan mı güçlü olacak, yoksa güçlü olan mı haklı olacak?
Hep birlikte göreceğiz.