23 Aralık 2011

Kapitalizm Ölü Doğdu, Marx Ölmedi

1980’li, 1990’lı ve 2000’li yıllarda yerküredeki bazı şaşkınlar, sosyalizmin ve komünizmin öldüğünü...


1980’li, 1990’lı ve 2000’li yıllarda yerküredeki bazı şaşkınlar, sosyalizmin ve komünizmin öldüğünü ilan ederek, serbest piyasa ekonomisini ve kapitalizmi putlaştırdılar, sermaye fetişisti oldular. Bu dönemde çoğunluk, Karl Marx’ın ölümünü ilan etti.
Son yıllarda ortaya çıkan küresel finans kriziyle birlikte kapitalizme yönelik kuşkular bazı zihinlerde yeniden filizlendi. Elbette Marx’ın kuramlarından haberdar olanlar ve o kuramları anlayanlar, özgürlük sevdasından vazgeçmeyenler, kapitalizmin kendisinin bir kriz olduğunu zaten biliyorlardı; onlar için konu sadece kapitalizm içinde bir finans krizi değildi. Ancak bazı zihinlerde kapitalizmin sorgulanması için bu finans krizinin de çıkması gerekiyordu. Oysa Alman filozof Marx daha 19. Yüzyılda teşhisi koymuştu. Marx mı öldü, yoksa kapitalizm mi öldü, hatta kapitalizm zaten ölü mü doğdu, bunu ancak Marx’ı okuyarak anlayabiliriz.
İşte, 1818 yılında doğan, 1883 yılında ölen, ama düşünceleri ve öngörüleri hala yaşayan Marx’ın bazı eserlerinden seçme bölümler:

Musevi Sorusu Üzerine
...
Söz konusu olan özgürlük, izole edilmiş bir monad olarak görülen, kendi içine çekilmiş insanın özgürlüğüdür.
İnsanın özgürlüğe yönelik bu haklarının pratik uygulaması, insanın özel mülkiyete yönelik hakkıdır.
Dolayısıyla, insanın mülkiyet hakkı, başkalarını dikkate almadan, toplumdan bağımsız bir biçimde, sahip olduklarının tadını çıkartmak hakkı...bencillik hakkıdır.
Bu, insanın, başka insanlarda kendi özgürlüğünün gerçekleşmesini değil, sınırlandırılmasını görmesine yol açar.
Güvenlik sivil toplumun en üst sosyal kavramı, polisin kavramıdır.
Güvenlik kavramı, sivil toplumun bencilliğini aşması için yardımcı olmaz. Güvenlik daha çok bencilliğin güvencesidir.
Dolayısıyla insan dinden özgürleşmedi, din özgürlüğü elde etti. Mülkiyetten özgürleşmedi, mülkiyet özgürlüğü elde etti. Ticaret bencilliğinden özgürleşmedi, ticaret özgürlüğü elde etti.

 

...

Ekonomik ve Felsefi Metinler
Yabancılaşmış Emek
Siyasal ekonominin sözcüklerini kullanarak şunu gösterdik ki, işçi en sefil biçimdeki bir mal olarak görülüp aşağılanmaktadır; işçinin sefilliği üretim gücü ve boyutu ile ters orantılıdır; rekabetin kaçınılmaz sonucu, sermayenin az sayıda elde toplanması, böylece daha da korkunç bir tekelleşmenin yeniden düzenlenmesidir; sonuçta kapitalist ile toprak sahibi, köylü ile sanayi işçisi arasındaki ayrılık ortadan kalkmakta ve toplumun tamamı mülkiyet sahipleri ve mülkiyetsiz işçiler olarak ikiye ayrılmaktadır.
Dolayısıyla şimdi anlamamız gereken şey, özel mülkiyetin, bencilliğin, emeğin, sermayenin, toprak mülkiyetinin, takasın ve rekabetin, insanın değerinin ve aşağılanmasının, tekelin ve rekabetin ayrılığı v.s. arasındaki özsel ilişkidir, tüm bu yabancılaşmanın para sistemiyle olan ilişkisidir.
...
Emek zenginler için hayranlık uyandıran eserler, işçiler için ise çıplaklıklar üretir. Emek saraylar inşa eder, ama işçiler için sadece mezbele, harap yerler yapar; güzellik üretir, ama işçiyi sakat bırakır...Kültür üretir, ama aynı zamanda işçi için ahmaklık ve ruhsal sakatlık üretir.
İlk olarak, emek işçinin dışındayken, işçinin özüne ait değildir. Bu nedenle, kendisini işinin içinde teyid etmez, kendisini reddeder, mutlu olacağına, kendisini sefil hisseder, özgür bir fiziksel veya düşünsel enerji biriktirmez, bedenini öldürür, aklını harap eder. Dolayısıyla işçi kendisini yabancı hisseder. Çalışmadığı zaman evdedir, çalıştığı zaman da evde değildir. İşçiliği gönüllü değil, zorlamadır, zorlama işçiliktir. Kendi gereksinimlerinin tatmin edilmesi için değil, kendi dışındaki gereksinimlerin tatmini için bir araçtır.
Dışsal emek, insanın kendisini dışsallaştırdığı emek, kendinden fedakarlık etmenin ve kendini aşağılamanın, utandırmanın emeğidir. Sonuçta işçi için emeğin dışsal özelliği kendisini şu olguda gösterir ki, emek kendisinin değil başkasınındır, kendisine ait değildir, emeği içinde kişi kendisine değil, başkasına aittir. Dinde olduğu gibi, hayal gücünün kendi etkinliği, insan aklının ve kalbinin etkinliği, tanrıların ve şeytanların yabancı etkinliği gibi, bireyi ondan bağımsız etkiler, yani işçinin etkinliği onun spontan etkinliği değildir. Başkasına aittir ve kendisinin kaybıdır.
Yabancılaşmış emek (1) insanı doğadan, (2) insanı kendisinden, kendi etken işlevinden, temel canlı etkinliğinden yabancılaştırırken, cinsi de insandan yabancılaştırır...
Dolayısıyla özel mülkiyet, dışsallaştırılmış emek kavramının, yani dışsallaştırılmış insan, yabancılaşmış emek, yabancılaşmış yaşam, yabancılaşmış insan kavramlarının çözümlenmesinin bir sonucudur.

Özel Mülkiyet ve Komünizm
...komünizm özel mülkiyeti aşmanın olumlu dışavurumudur...
Tamamlanmış natüralizm olarak komünizm, hümanizmdir ve tamamlanmış hümanizm olarak natüralizmdir. Komünizm, insan ve doğa, insan ve insan arasındaki karşıtlığın samimi çözümüdür.

...

Para Üzerine
Paraya şükür neyim varsa, ödediğim şeyler neyse, yani paranın alabildiği neyse...ben de oyum. Gücüm paranın gücü kadardır. Paranın özellikleri benim... özelliklerimdir... Dolayısıyla ne olduğum ve neleri yapabileceğim hiçbir biçimde bireyselliğim tarafından belirlenmemektedir. Çirkinim, ama kendime en güzel kadını satın alabilirim. Sonuçta çirkin değilim, çünkü çirkinliğin etkileri, çirkinliğin iticiliği, para tarafından sıfırlanır. Birey olarak topalım, ancak para benim için yirmi dört ayak yaratabilir; dolayısıyla topal değilim; çarpık vicdanı ve aklı olmayan, dürüst olmayan birisiyim, ancak para ve paranın sahibi onurlandırılıyor. Para en yüksek iyidir, dolayısıyla paranın sahibi de iyidir. Para, dürüst olmamanın getirdiği sorunlardan beni arındırıyor; onun için dürüst olarak kabul ediliyorum. Aklım olmayabilir, ama para her şeyin gerçek aklıdır; onun için paranın sahibi nasıl olur da akıl sahibi olmaz? Bunun da ötesinde, para sahibi kendisine entellektüeller satın alabilir; entellektüeller üzerinde gücü olan birisi onlardan daha entellektüel değil midir? Kalbinin özlem duyduğu her şeye parayla sahip olan ben, insanın bütün yeteneklerine de sahip değil miyim? Böylece param, bütün yeteneksizliklerimi karşıtlığına çevirmiyor mu?
Eğer beni insan yaşamına bağlayan şey, toplumu bana, beni doğaya ve insanlara bağlayan şey paraysa, para bütün bağların bağı değil midir? Para bütün bağları kopartıp birleştirmez mi? Dolayısıyla para ayrılığın da evrensel aracı değil midir? Para hem ayrılığın, hem birliğin gerçek aracısı, toplumun elektro-kimyasal gücüdür.
Shakespeare paranın iki özelliğini ortaya çıkarttı: 1-Para...bütün insan ve doğa özelliklerinin karşıtlıklarına dönüşü, şeylerin genel karmaşıklığı ve ters yüz edilişidir...2-Para evrensel bir fahişe, kişi ile insanlar arasındaki evrensel suistimal aracısıdır.
İnsan olarak yapamadığımı, yani bireysel özelliklerin yapamadığını, parayla yapabilirim. Dolayısıyla para, bütün bu özellikleri olmadıkları bir şeye, yani karşıtına dönüştürür.
...para arzularımı hayal gücü olmaktan çıkartır, onları düşüncede, hayalde ve istekte olmaktan, duyuya, gerçek varlığa, hayalden yaşama, hayal ürünü varlıktan gerçek varlığa tercüme eder. Bu aracılıkta gerçek yaratıcı güç paradır.

Parası olmayan insana da talep vardır, ancak bu talep benim için, üçüncü bir taraf için veya başka insanlar için etkili varlığı olmayan, hayali bir unsurdur, dolayısıyla nesnesi yoktur ve gerçek dışıdır. Paraya dayalı etkili bir taleple, gereksinimlerime, tutkularıma, arzularıma v.s. dayalı etkisiz bir talep arasındaki fark, varlık ile düşünce, sadece benim içimde var olan temsili bir şey ile benim dışımdaki gerçek bir nesne arasındaki fark gibidir.
Seyehat etmek için param yoksa, o zaman seyehat etmeye ihtiyacım, gerçek ve kendini gerçekleştiren bir seyehata ihtiyacım yoktur. Okumak, çalışmak için güçlü bir yeteneğim varsa, ancak bunun için param yoksa, o zaman böyle bir yeteneğim, etkili ve samimi bir yeteneğim yoktur. Bunun tam tersi, okumak, çalışmak için güçlü bir yeteneğim yoksa, ancak istekle birlikte param varsa, o zaman etkili bir yeteneğim vardır. Para...insanın dışında, hayali gerçeğe, gerçeği salt hayale dönüştüren evrensel araç ve güçtür. Benzer biçimde, para gerçek insanı ve doğal özellikleri salt soyut temsillere, dolayısıyla yetersizliklere ve acı dolu hayali şeylere dönüştürür; öte yanda gerçek yetersizlikleri ve hayalleri, sadece bireyin hayalinde olan gerçekten güçsüz özellikleri, gerçek özelliklere ve güçlere dönüştürür.
O zaman bu çarpık güç, yani para, kendi kendine yetermiş gibi duran insanın ve sosyal bağların düşmanıdır. Para sadakati sadakatsizliğe, sevgiyi nefrete, nefreti sevgiye, erdemi ahlaksızlığa, ahlaksızlığı erdeme, köleyi efendiye, efendiyi köleye, aptallığı akla, aklı aptallığa çevirir.

Para, değerin kendini olumlayan kavramı olduğu ve her şeyi takas ettiği ve karıştırdığı için, her şeyin evrensel karmaşıklığı ve takasıdır, ters yüz edilmiş dünyadır, bütün doğal ve insani özelliklerin karmaşıklığı ve takasıdır.
Eğer insanı insan olarak, insanın dünyayla ilişkisini insani bir ilişki olarak kabul edersek, o zaman sevgiyi sadece sevgiyle, güveni güvenle v.s. değiştirebiliriz. Sanatı takdir etmeyi arzulayan biriyseniz, sanatsal eğitimi olan birisi olmalısınız; başkaları üzerinde etkili olan birisi olmak istiyorsanız, gerçekten başkaları üzerinde motive edici ve cesaretlendirici etkisi olan birisi olmalısınız. İnsanla ve doğayla olan her ilişkiniz, arzunuzun nesnesine tekabül eden bireysel yaşamınızın kesin dışavurumu olmalı. Karşılıklı bir sevgi uyandırmadan seviyorsanız, yani sevginiz karşılığında yine sevgi üretemiyorsa, seven bir insan olarak kendinizi ortaya koymakla, sevilen bir insan olmayı başaramıyorsanız, sevginiz kısır ve talihsizdir...

James Mill Üzerine
Kredi insanın ahlakıyla ilgili ekonomik bir yargıdır. Kredide, metal ve kağıt yerine, insanın kendisi, insan olarak değil, sermaye ve çıkarın varlığı biçiminde, takasın aracısı durumuna gelir.
Kredi ilişkisinde para insanın içinde aşılmaz, insan paraya dönüşür ya da para onun içinde somutlaşır. İnsanın bireyselliği, insan ahlakı, hem ticaretin hem de içinde paranın var olduğu malzemenin bir unsuru haline gelir.
Kredi artık para değerini parayla değil, insan etiyle ve insan kalbiyle analiz eder. Çünkü yanlış bir sistemde, her türlü gelişme ve mantıksızlık, en kötü ve temel gerilemeleri ve sonuçları üretir. Kredi sisteminde kendisinden yabancılaşmış insan doğası teyid olur...kredinin sadece kendisinde zaten bir şey olana ve böylece zengine yeni olanaklar biriktirmesi için bir fırsat olanlara verilmesi suretiyle veya fakirin, zenginin keyfi isteklerine ve yargılarına göre kendi varlığını teyid etmesi veya reddetmesi ve bütün varlığının bu keyfiyete dayandığını görmesi suretiyle, kapitalist ile işçi, küçük kapitalist ile büyük kapitalist arasındaki anti-tez daha da büyür.
...kredisi olmayan sadece fakir olmakla yargılanmaz, aynı zamanda güvenilmez ve dikkate alınmaz birisi olduğu yargısıyla karşılaşır, toplumsal açıdan dışlanmış ve kötü bir insan olarak görülür. Paranın bu tamamıyla ideal varlığı nedeniyle, kişi...krediyi gizlice ve yalanlara dayanarak sağlamaya zorlanır ve bu kredi ilişkisi...bir ticaret nesnesi, karşılıklı kandırma ve suistimal nesnesi halini alır.
Kredi sisteminin son tamamlanmış hali bankacılık sistemidir.
...insan kendisini insan olarak kabul etmedikçe ve dünyayı insani bir biçimde organize etmedikçe, bu ortak doğa kendisini yabancılaşma biçiminde gösterir...

Alman İdeolojisi
Özel Mülkiyet ve Komünizm
Çünkü emeğin dağılımı gerçekleşir gerçekleşmez, her insanın kaçamayacağı ve kendisine zorla kabul ettirilen belli bir etkinlik alanı olur. Avcıdır, balıkçıdır, çobandır, eleştirmendir ve canlılık amacını kaybetmek istemiyorsa öyle kalmalıdır; komünist toplumda ise, insanların tek bir eksklusiv etkinlik alanı yoktur, herkes arzuladığı alanda kendisini gerçekleştirebilir, toplum genel üretimi düzenlediği için, bu, avcı, balıkçı, çoban veya eleştirmen olmadan, bir zihnim olduğu gibi, bir şeyi bugün, başka bir şeyi yarın yapmamı olanaklı kılar, sabah ava çıkarım, öğlenden sonra balık tutarım, akşam hayvanları otlatırım, yemekten sonra eleştiri yaparım.
...çeşitli bireylerin ve ülkelerin ürünlerinin alışverişinden ibaret olan ticaret, nasıl oluyor da, arz ve talep ilişkisi aracılığıyla, bütün dünyayı yönetebiliyor...özel mülkiyetin temelinin ortadan kalkmasıyla, komünist üretim düzenlemesiyle...arz ve talep ilişkisinin gücü hiçliğe gidecek biçimde çözülüyor...
...
Komünist Toplumda Bireylerin Özgür Gelişimi
Şunu gösterdik ki, günümüzde, bireyler özel mülkiyeti ortadan kaldırmalı, çünkü özel mülkiyetin egemenliğindeki üretim güçleri ve etkileşim biçimleri o kadar gelişti ki, artık yıkıcı güçlere dönüştüler, çünkü sınıflar arasındaki çelişkiler aşırı bir  sınıra ulaştı.
Bireylerin özgün ve özgür gelişmesinin salt bir ifade olmaktan çıktığı tek toplum olan komünist toplumda, bu gelişme bireylerin bağları tarafından belirlenir...

Komünist Manifestosu
Burjuva ve Proleterya
Var olan bütün toplumların tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir.
Burjuvazi, tarihi açıdan, son derece devrimci bir rol oynamıştır.
Burjuvazi...bütün feodal, ataerkil...ilişkilere son vermiştir.
Tek sözcükle, burjuvazi, dini ve siyasi ilüzyonlarla üstü örtülmüş sömürüyü, çıplak, utanç verici, doğrudan ve vahşi sömürüyle değiştirmiştir.
Ürün için sürekli genişleyen bir pazar ihtiyacı, burjuvaziyi bütün kürenin yüzünde takip etmiştir. Burjuvazi her yere yerleşmek, her yerde bağlantılar kurmak durumunda kalmıştır.
Burjuvazi dünya pazarlarının sömürülmesiyle, her ülkede, üretim ve tüketime, kozmopolit bir özellik katmıştır.

Milli tek yönlülük ve dar kafalılık giderek olanaksız hale gelmiştir...
Burjuvazi, bütün üretim araçlarının hızlı gelişimiyle, iletişim araçlarının fazlaca yürürlüğe girmesiyle, en barbar milletleri bile uygarlığa çekmektedir.
Burjuvazi, nüfusu bir yere toparlamış, üretim araçlarını merkezileştirmiş, mülkiyeti bir kaç elde odaklaştırmıştır. Bunun gerekli sonucu siyasi merkezileşmedir. Farklı çıkarlara, yasalara, hükümetlere, vergi sistemlerine sahip, bağımsız veya birbirine gevşek biçimde bağlı eyaletler, tek hükümetli, tek yasalı, tek milli sınıf çıkarlı, tek sınırlı, tek gümrük uygulamalı, tek bir millete dönüşmüştür.
Burjuvazinin feodalizmi yerle bir ettiği silahlar şimdi kendisine çevrilmiştir.

Proleterler ve Komünistler

Komünizmin ayırd edici özelliği, genelde mülkiyetin ortadan kaldırılması değil, burjuva mülkiyetinin ortadan kaldırılmasıdır.
Bu anlamda, komünistlerin teorisi bir cümlede özetlenebilir: Özel mülkiyetin ortadan kaldırılması.
Şöyle bir itiraz sunulmaktadır ki, özel mülkiyetin kaldırılmasıyla bütün işler sona erecektir, evrensel bir tembellik bizi etkisi altına alacaktır.
Buna göre burjuvazinin çoktan...güme gitmesi gerekirdi; çünkü çalışan üyeleri hiçbir şey elde edemiyor, elde edenleriyse çalışmıyorlar.
Yukarıda şunu gördük ki, işçi sınıfı devriminin ilk adımı, proleteryayı yöneten sınıf haline getirmek, demokrasi mücadelesini kazanmaktır.

Grundrisse

Makinalar, Otomasyon, Serbest Zaman ve Komünizm
Tarihsel olarak rekabet, devlet içinde esnaf baskılarının, yönetimsel kuralların, sınırların, vergilerin, kesintilerin v.s, dünya pazarlarında da, gümrüklerin, korumacılıkların ve yasakların ortadan kalkması anlamına geliyordu.
...daha aptalca yorumlar da ortaya kondu, örneğin...rekabetin...üretim ve alışverişteki bireysel özgürlüğün mutlak biçimi olduğu söylendi. Bundan daha yanlış bir şey olamaz.
Özgür rekabet kapitalizm öncesi üretim ilişkilerinin ve biçimlerinin yarattığı engelleri ortadan kaldırmış olsa da, sermaye için engel olan şeylerin, daha önceki üretim biçimleri için, kendilerini geliştirdikleri ve doğal bir biçimde hareket ettikleri, yeni ufuklar olduğu unutulmamalıdır.
Rekabet bütün sınırları veya engelleri ortadan kaldırmamış, sadece, ihtiyaçlarını karşılamayan, kendisine engel olan şeyleri ortadan kaldırmıştır.
Özgür rekabette, kendisini özgürce ortaya koyan şey bireyler değil, sermayedir.
Özgür rekabet sadece sınırlı temelde özgür bir gelişmedir; sermaye hakimiyetinin özgür gelişimidir.
Şaşkınlara ve herkese soruyorum:
Ölü olan hangisi? Marx mı, kapitalizm mi? Umut mu, umutsuzluk mu?

Yazarın Diğer Yazıları

Mağduru oynayan zalimler

Türkiye’nin seçimle iktidara gelen padişahına karşı yürütülen protesto gösterilerine katılan vatandaşlara, terörist muamelesi yapılmaya devam ediliyor

Darbeci Erdoğan

Erdoğan da şu anda, Mısır’daki darbeyi sert ve sistematik bir biçimde eleştiren dünyadaki nadir liderlerden birisi haline geldi

Gezinin sonuçları ve yararları

İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, AKP hükümetini ve Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto gösterilerinin üç büyük yararı oldu...

"
"