12 Nisan 2013

'Facebook/Twitter' = Kahvehane Kültürü

Türkiye’de kahvehane kültürü diye bir mevhum vardır. Bazı insanlar saatlerce kahvehanede oturur, orada insanlarla sohbet eder, dedikodu yapar, kendisini anlatır...

Türkiye’de kahvehane kültürü diye bir mevhum vardır. Bazı insanlar saatlerce kahvehanede oturur, orada insanlarla sohbet eder, dedikodu yapar, kendisini anlatır, lakırdı yapar, taraftar bulmaya çalışır, kağıt oynar, zaman öldürür. Kahvehane kültüründe üretmek veya yaratmak yoktur. Orada zaman boşa akar gider. Kahvehane kültüründe, bu dünyada bir iz bırakmak, olayların akışını değiştirmek, topluma bir yarar sağlamak veya bir insanla özel bir duyguyu veya düşünceyi yaşamak ve geliştirmek gibi anlayışlar yoktur. Burada kişi kendisini bir anlamda hiçliğe bırakmıştır.

Son 7-8 yılda dünya ile birlikte Türkiye’de de moda olan “Facebook” ve “Twitter” gibi sözde “sosyal paylaşım siteleri” de bizim bu kahvehane kültürünün modern bir versiyonu haline dönüştüler. İnsanlar ekran karşısında, internet ortamında, sohbet ediyorlar, dedikodu yapıyorlar, kendilerini anlatıyorlar, lakırdı yapıyorlar, taraftar arıyorlar. Ortada elle tutulur hemen hemen hiçbir şey yok. Boşa giden zaman. İnsanlar ekranın karşısına amip gibi, zombi gibi yapışmışlar, boşa zaman harcıyorlar.

Üstelik kahvehane kültüründen farklı olarak karşılarında gerçek bir insan da yok. Sadece ekran var. Kafalar ve beyinler artık ekran olmuş. Duygular ekran olmuş, düşünceler ekran olmuş, insanlar ekran olmuş. Yaratacak ve yaşayacak gücü ve cesareti olmayan herkes ekranların esiri ve müptelası olmuş.

“Facebook” ve “Twitter”, teknolojinin getirdiği yabancılaşmanın ve yüzeyselleşmenin en iyi örneklerinden bir tanesi aslında. Düşünün ki, “sosyal paylaşım” kavramı bile bu sitelerle özdeşleşmiş durumda! Oysa kahvehanede sosyal paylaşım ne kadarsa, işte orada da o kadar!

Elbette “Facebook”u ve “Twitter”ı yararlı amaçlar için kullananlar da var. Örneğin bir sivil toplum örgütü etkinliğini duyurmak için kullananlar, bir haberi, yazıyı veya kitabı paylaşmak için kullananlar, bir düşünceyi paylaşmak için kullananlar, felsefeyi, bilimi ve sanatı paylaşmak ve yaymak için kullananlar, sosyal adalet doğrultusunda reform yapmak veya devrim yapmak için kullananlar, siyasal bir eylemi duyurmak için kullananlar vs. Ancak araştırmalara göre bunların sayısı yok denecek kadar az. Büyük çoğunluk “Facebook” ve “Twitter” ile birlikte amipe ve zombiye dönüşmüş durumda. Bu insanlara, hiçbir işe yaramayan toplumun parazitleri de diyebiliriz! Acı ama gerçek!

“Facebook”taki “arkadaşlık” kavramıysa tam traji-komik bir olay. Arkadaşlık kavramı ekrana sıkıştırılmış cümlelere ve fotoğraflara indirgenmiş halde. Arkadaşlık ekranla birlikte sanal hale dönüşmüş durumda. Var mı, yok mu belli değil.

“Twitter”daki “takipçi” kavramına ne demeli? Bu da ayrı bir komedi. Sen kimsin de senin takipçin olacağım? Che Guevara mısın, Lenin misin, Mao musun, Marx mısın, Mustafa Kemal misin, Gandi misin, Mandela mısın, Martin Luther King misin, kimsin? Senin her gün ne yaptığın beni neden ilgilendirsin? Sen çok mu önemlisin?

Elbette herkes kendisinin çok önemli olduğunu sanıyor. Daha doğrusu herkes önemli olmak istiyor. İçi boş şişmiş bir egonun beslediği bir tür narsizm de diyebiliriz buna. “Facebook” ve “Twitter” insanların kendilerini önemli sanmalarını sağlıyor. Tam bir aldatmaca! Birileri de insanların bu psikolojik zaafları üzerinden zengin oluyor!

“Şu kadar arkadaşım var, şu kadar takipçim var” diye övünmek de işin başka bir boyutu. Gerçek yaşamda senin kaç gerçek arkadaşın var, gerçek yaşamda senin kaç takipçin var? Asıl konu bu. Bunların sayısı 5-10 kişi bile olsa, bu gerçek insanlar, 2000 sahte insandan daha değerlidir. Ancak insanlar sahteleşince, arkadaşları ve takipçileri de haliyle sahte oluyor.

İnsanlar “Facebook” ve “Twitter”da yalnızlıklarından kurtulduklarını sanıyorlar, oysa yalnız oldukları için “Facebook”a ve “Twitter”a sarılıyorlar. Yalnızlık “Facebook”u ve “Twitter”ı tetikliyor, “Facebook” ve “Twitter” da yalnızlığı tetikliyor. Kısır bir döngü.

Türkiye, bu “Facebook” ve “Twitter” saçmalığının dünyadaki en büyük kurbanlarından bir tanesi. “Facebook” kullanıcıları içinde Türkiye yüzü aşkın ülke içinde dünyada ilk onda. “Twitter” kullanıcıları içinde de dünyada ilk yirmide. Bazıları da bununla övünmeye çalışıyor! Oysa bu toplumsal çöküşün göstergesinden başka bir şey değil! Bu amipleşme ve zombileşme sürecinin göstergesinden başka bir şey değil! Bu hem toplumdan hem de doğadan yabancılaşmanın ve uzaklaşmanın göstergesinden başka bir şey değil! Bu gerçek sosyal paylaşımın çöküşünün göstergesinden başka bir şey değil!

ABD’de “Pear Analytics” adlı bir araştırma kurumun çalışmasına göre, “Twitter” mesajlarının % 40’ı “önemsiz laf salatasından” oluşuyor! Bunu %37 ile “karşılıklı sohbet” kategorisi izliyor! Daha sonra bunu %9 ile “bir duyuruyu / bilgiyi / sohbeti iletmek” , %6 ile “kendi promosyonunu yapmak”, %4 ile “spam”, %4 ile “haber paylaşmak” izliyor!

Böyle bir tablodan uygarlık çıkar mı?

Böyle bir tablodan çıksa çıksa amipleşmiş ve zombileşmiş bir topluluk çıkar!

Üstelik bu siteleri kullananların büyük çoğunluğu gençler! İşi gücü olmayan emekliler değil! Geleceğimiz bu amiplere ve zombilere emanet!

Dünyada “Facebook” kullananların %72’si 13-34 yaş arası grup. Bu %72 içindeki %52 ise 13-25 yaş arası grubu oluşturuyor. Yani toplam kullanıcıların yaklaşık yarısı 13-25 yaş grubu arasında. 13 yaş altı çocuklar için “Facebook”a üye olmak zaten kanunen yasak, ancak buna rağmen milyonlarca çocuk da “Facebook”a üye olmak için çırpınıyor. 13 yaşın altında oldukları için her gün 20bin kişinin “Facebook” üyeliği iptal ediliyor!

“Twitter” için de benzer bir durum söz konusu: Bir araştırmaya göre kullanıcıların %62’si 12-34 yaş arası grup. Hatta başka araştırmalara göre bu yaş grubundaki oran %80’in üzerinde.

Kendine güvenen ve yaratıcı bir gençlik yerine, “Facebook” ve “Twitter” modasının kurbanı olmuş bir gençlik! Etken bir gençlik yerine, edilgen bir gençlik!

Sonuç: Çocukluğumuz ekranlarda, gençliğimiz ekranlarda, ruhumuz ekranlarda, geleceğimiz ekranlarda!

Doğaya çıkmak, topluma inmek, gerçek yüzleri, gerçek cıvıltıları görüp yaşamak yerine, sıkışmışız yapay ve yalnız bir ekranın içine! *

*İngilizce’de “face” sözcüğü “yüz”, “twitter” sözcüğü de “cıvıltı” anlamına geliyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Mağduru oynayan zalimler

Türkiye’nin seçimle iktidara gelen padişahına karşı yürütülen protesto gösterilerine katılan vatandaşlara, terörist muamelesi yapılmaya devam ediliyor

Darbeci Erdoğan

Erdoğan da şu anda, Mısır’daki darbeyi sert ve sistematik bir biçimde eleştiren dünyadaki nadir liderlerden birisi haline geldi

Gezinin sonuçları ve yararları

İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, AKP hükümetini ve Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto gösterilerinin üç büyük yararı oldu...

"
"