13 Ocak 2012

Ergenekon Efsanesi CHP’nin Altında Ezilir!

AKP’nin ve dinci örgütlenmenin baştan beri yedi hedefi vardı:


AKP’nin ve dinci örgütlenmenin baştan beri yedi hedefi vardı:


1) İçişleri Bakanlığı / Emniyet Genel Müdürlüğü

2) Milli Eğitim Bakanlığı / İlköğretim, Lise, Meslek Yüksek Okulu

3) Medya

4) YÖK / Üniversite

5) Adalet Bakanlığı / Yargı

6) Genelkurmay Başkanlığı

7) Cumhuriyet Halk Partisi


Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi hariç, tüm bu odaklar ve kurumlar sırasıyla kadrolaşma yoluyla ele geçirildi ve/veya baskı yöntemiyle edilgenleştirildi ve/veya itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bu süreçlerin onlarca yıl içerisinde nasıl gerçekleştiğini gelecekte tarihçiler, araştırmacı gazeteciler yazacaklar, bunlar bir utanç belgesi olarak gelecek kuşakların önüne konacak. Bundan en fazla utanacak olan kişiler de, bu operasyonu yürütenler değil, bu operasyonlar karşısında sessiz kalanlar, korkak davrananlar, kafasını kuma gömenler, bu süreci anlamayanlar, kendi kişisel ve bencil dünyalarında şaşkınlık ve baygınlık içinde savrulanlar olacaklardır.


18. yüzyılda yaşamış olan Britanyalı siyasetçi ve siyaset bilimci Edmund Burke, vakti zamanında şöyle demişti: “Kötülüğün zaferi için gereken tek şey, iyi kişilerin hiçbir şey yapmamasıdır.” Türkiye Cumhuriyeti’nin eski Başbakanı ve Cumhurbaşkanı, CHP eski Genel Başkanı İsmet İnönü de benzer bir biçimde şöyle demişti: “Bir ülkede namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o ülke batar!”


20. yüzyılın başında, çok partili parlamenter demokratik sistemde, serbest seçimle, milletin oyu ile iktidara gelen Hitler faşizmi ve ondan sonrasında yaşananlar, herkese ders olmalıdır. Bir ülkede demokrasi nasıl diktatörlüğe dönüşür, John Locke’un, Baron Montesquieu’nun, Jean-Jacques Rousseau’nun daha 17. ve 18. yüzyılda sözünü ettikleri güçler ayrılığı ilkesi, temel hak ve özgürlükler, serbest seçimle, çok partili parlamenter sistemde nasıl ortadan kaldırılır ve demokrasi kamuflajı altında mutlak monarşiye ve/veya diktatörlüğe nasıl dönüşür, bunu anlamak için Almanya örneğine bakmak, 1933 seçimlerinden sonra Almanya’da neler olduğunu araştırmak yeterlidir.


Türkiye’nin gidişatı da şu anda o yönde. Sonunda iş döndü dolaştı, Cumhuriyet Halk Partisi’ne dokundu. AKP yargısı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında dava açmaya hazırlanıyor. Yargıya müdahale ve yargıyı etki altına alma gerekçesiyle, Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması isteniyor, CHP Genel Başkanı’nı hapis cezası ile yargılamak istiyorlar.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ben bu davanın savcısıyım” dediği zaman, “Ergenekon” adı verilen yargılama sürecini kamuoyu önünde savunduğu zaman, suçlu olup olmadığı belirsiz kişileri peşinen suçlu ilan ettiği zaman, kimse ona dokunamıyor, CHP Genel Başkanı yargı sürecini eleştirdiği zaman mahkemelik oluyor!


CHP, Erdoğan dahil, AKP’li bazı bakan ve milletvekilleri hakkında var olan yolsuzluk iddiaları nedeniyle, tüm milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını önerdiği zaman, bu AKP tarafından reddediliyor, CHP Genel Başkanı “Ergenekon” sürecini eleştirdi diye yargı önüne çıkartılmaya çalışılıyor!


Başbakan ve onun adamları hariç herkese dokunmak mümkün, ancak onlar dokunulmaz! Bunun da adı demokrasi!


Ancak AKP yargısı şu anda tarihi bir hata yaptığının farkında değil. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, İçişleri Bakanlığı’na, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, Milli Eğitim Bakanlığı’na, medyaya, YÖK’e, üniversiteye, Adalet Bakanlığı’na, yargıya, Genelkurmay Başkanlığı’na el atmaya benzemez!


CHP bir devlet dairesi de değildir, bir özel şirket de değildir! CHP bir siyasi partidir! Üstelik CHP herhangi bir siyasi parti de değildir!


CHP, milyonlarca seçmeni olan, yaklaşık 700 bin üyesi olan, Türkiye’nin her yerinde örgütlenmiş bir siyasi partidir. CHP bugün TBMM’de, anamuhalafet partisi konumundadır. Bunun da ötesinde CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olmuş, laikliğe, devrimlere öncülük etmiş bir siyasi partidir. CHP basit bir dilekçe ile kurulmuş bir siyasi parti de değildir. CHP, anti-emperyalist bir direniş hareketi olan Kuva-yi Milliye’den doğmuş devrimci bir mücadele partisidir. CHP 1946’da, çok partili parlamenter sisteme geçişe, 1959’da “İlk Hedefler Beyannamesi” ile temel hak ve özgürlüklere, 1965’te ortanın solu hareketine, 1976’da sosyal demokrat ve demokratik sol harekete öncülük etmiş bir siyasi partidir.


CHP’nin kurucusu ve ilk Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Mustafa Kemal Atatürk, “Benim iki büyük eserim vardır: Birisi Türkiye Cumhuriyeti, diğeri de Cumhuriyet Halk Partisi’dir” demiş kişidir.


Mustafa Kemal’den sonra CHP’de sırasıyla İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık yapmıştır. Bugüne kadar, cumhuriyet tarihinde, hiçbir CHP Genel Başkanı için, düşüncelerini ifade etti, hükümetin ve yargının bir uygulamasını eleştirdi diye, dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke düzenlenmedi, hapis cezasıyla yargılama süreci başlatılmadı!


Türkiye olağanüstü bir döneme girmektedir.


Bir siyasi partinin lideri, eğer siyaset yapıyorsa, hele hele ana muhalafet görevini yapıyorsa, elbette hükümetin de, yargının da uygulamalarını, kendi siyasal çizgisi doğrultusunda eleştirecektir. Uygar ve demokratik bir ülkede bundan daha doğal bir şey olamaz.


Ancak Türkiye artık uygarlıktan da, demokrasiden de koptu!


Neyse ki AKP’nin sivil dikta rejimi şu anda kime bulaştığının hala farkında değil! Bunu da yaşayarak öğrenecek!


CHP devlet dairesi de değildir, özel şirket de değildir!


Bugün yaşayan ve serbest dolaşan tek darbeci diktatör ve general Kenan Evren’in kapatmaya çalışıp kapatamadığı CHP, aynı diktatörün ve generalin doğurduğu dinci siyasetin ve AKP’nin altında ezilmeyecek kadar güçlü ve dirençlidir!


Buna inanmayan tarihten ders alsın!


Yazarın Diğer Yazıları

Mağduru oynayan zalimler

Türkiye’nin seçimle iktidara gelen padişahına karşı yürütülen protesto gösterilerine katılan vatandaşlara, terörist muamelesi yapılmaya devam ediliyor

Darbeci Erdoğan

Erdoğan da şu anda, Mısır’daki darbeyi sert ve sistematik bir biçimde eleştiren dünyadaki nadir liderlerden birisi haline geldi

Gezinin sonuçları ve yararları

İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, AKP hükümetini ve Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto gösterilerinin üç büyük yararı oldu...

"
"