25 Ocak 2011

Güneş artık bizi ısıtmıyor mu?

Türkiye, heykel, içki, Sultan Süleyman’ın haremi gibi önemli (!) konularla ilgilenirken...

Türkiye, heykel, içki, Sultan Süleyman’ın haremi gibi önemli (!) konularla ilgilenirken, hatta bu tartışmalara Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı da hemen her gün halka seslenerek katılırken, Dünya’da başka ciddi adamlar, insanlığı ve tüm yerküreyi ilgilendirecek projelere imza atmakla, o konular üzerine kafa patlatmakla meşguller.
Bu ciddi projelerden birisini ele alalım.
Küresel ısınmanın insan eliyle mi, yoksa doğal sebeplerden mi kaynaklandığını, hem de aerosol ve iklim ilişkilerini araştırmak üzere Şubat ayı sonunda NASA tarafından Dünya yörüngesine "Glory" adı verilen bir uydu fırlatılacak. Bu uydu aynı zamanda Güneş ışınımlarını da ölçecek. 
Böylece "küresel ısınma"nın ya da başka bir deyimle "küresel iklim değişimi"nin insan eliyle mi, yoksa doğal sebeplerden mi kaynaklandığı daha anlaşılır hale gelebilecek.
O nedenle "Glory"nin işlevi ve bizlere ulaştıracağı bilgiler çok önemli kabul ediliyor.
Aerosollerin uzun zamandır beri gündemde ve atmosferin ısınmasında rolü eskiden beri bilinmekte. Ve bu aerosollerin, dünya iklimine etkisinin, hem ısıtma hem de soğutma yönünde olabileceği tartışılıyor. Bilim adamları bunu şöyle izah ediyorlar.
"Karbon temelli aerosoller, aynı sera gazları gibi Güneş enerjisini emer; ancak yayınımını kızılötesi dalga boylarından yapar. Atmosfer ise kızılötesi dalga boylarında bir battaniye gibi opak (geçirmez) davrandığı için Dünya ısınır. Buna karşılık sülfat temelli aerosoller, Güneş ışığını geri yansıttığı için Dünya’nın soğumasına yol açarlar. Yanardağ patlamalarında, ortaya bol miktarda sülfat temelli tozlar çıktığı için arkadan soğuma gelmiştir. Aerosoller sera gazları gibi atmosferde kalıcı değildirler. Gazlarla veya diğer aerosollerle etkileşime girerek, rüzgârlarla sürüklenerek, yağışlarla veya kendi ağırlıkları ile bir iki hafta içinde yere inerler ve yok olurlar. Aerosollerin yağışa etkileri de türlerine göre değişir. Bazıları yağışı tetikler ve çoğaltırken, bazıları engelleyebilirler. Atmosferdeki aerosollerin ana kaynağı insan faaliyetleridir. Özellikle endüstriyel faaliyetler aerosolleri sürekli besler. Ancak aerosollerin türlerine göre iklim üzerinde değişken etki göstermesi, toplamda nasıl bir etki gösterir sorusunu gündeme getirmektedir."
Glory uydusunun ikinci görevi ise, Güneş’in ışınımını ölçmek olacak. Güneş ışınımında olması muhtemel değişikliklerin Dünya iklimine etkisi, küresel ısınma bağlamında bazı bilimadamlarınca önemli görülüyor. Küresel ısınmanın ne miktarda insan faaliyetlerinden, ne miktarda da doğal nedenlerden kaynaklandığı merak edilmekte. Her ne kadar insanların neden olduğu sera gazı ve aerosol salınımlarının küresel ısınmanın başlıca nedeni olduğu genelde kabul edilmiş olsa da yine de Güneş’in bu olayda küçük de olsa bir payının var olup olmadığının veya ne kadar var olduğunun bilimsel olarak ortaya konması gerekiyor. İşte Şubat sonunda uzaya fırlatılacak Glory uydusu, bu sorunun yanıtını bulmamıza da önemli ölçüde katkı yapacak.
***
Küresel ısınma çok somut bir gerçek. Bunun ana nedeninin insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan sera gazları ve aerosollerin olduğu, BM ve çeşitli bilimsel ortamlarda geniş kabul görmüş durumda. Ancak iklim değişikliklerinde Güneş’in de belirlenemeyen bir düzeyde rolü olabileceği, araştırmalara konu olmakta.
Güneş’teki değişikliklerin Dünya iklimini etkilediği, Boulder’daki Colorado Üniveritesi astronomlarından Jack Eddy tarafından 1976’da yayınlanan son derece dikkat çekici bir makalede duyurulmuştu. Dr. Eddy son 400 yıllık verileri inceleyerek Güneş’teki lekelerin azaldığı 1600’lerdeki “Maunder Minimum” döneminde Dünya’da küçük bir buz çağı yaşandığını ortaya koydu.
Güneş ışınımının, bir başka deyişle Güneş’ten gelen enerjinin değişmesinin, Dünya iklimini etkilemesi elbette akla yakın bir beklentidir. Ancak son zamanlara kadar Güneş ışınımının hiç değişmediği kabul edilmekteydi ve Dünya’dan yapılan ölçümlerde hata payı içinde bu varsayım geçerli gibiydi. Hatta bu enerji düzeyine Güneş sabiti diyenler bile olmuştu. Dr. Eddy tarafından ortaya çıkarılan ilişki, Güneş’ten gelen ışınımın hiç değişmediği yönündeki inancı sarsmıştı.
Bilindiği gibi Güneş’in iç dinamiği 11 yıllık bir periyodik aktivite doğurur. Aktivitenin yoğun olduğu dönemlerde Güneş lekelerinin sayısı artar, yılda 100-150 dolayına çıkar. Azaldığı dönemlerde ise yılda 20’nin altına iner. Güneş ışınımının uydularla izlenmesi ilk olarak NASA tarafından 1978’de fırlatılan Nimbus 7 uydusu ile başlamıştır. 1980’ler ve 1990’lar boyunca fırlatılan çeşitli uydular Güneş’in değişik dönemlerdeki ışınımını kaydetmişlerdir.
Değişik uydulardaki değişik sensörlerden gelen verilerin konsolidasyonu, ölçüm özelliklerinin farklı olması ve yörüngede kalibrasyon zorluğu ve yorum farklarından dolayı sorunlu olmaktadır. Zaten var olması muhtemel ışınım farklılıkları çok küçük olunca bunların ölçümleri de çok duyarlı olmak zorundadır. Veriler böylece somut bir sonuca ulaştırmakta yetersiz kalmaktadır.
Güneş’in ışınımını incelemek üzere NASA tarafından son fırlatılan uydu olan Glory üzerindeki TIM (Total Irradiance Monitor) cihazının tasarım ve üretimi, en son optik ve elektronik tekniklerle Colorado Üniversitesi’nde yapıldı.
Son derece duyarlı ve güvenilir veriler toplayacak olan TIM’den sonra, Güneş’in bize ulaşan enerjisinde bir değişiklik var mı, yok mu göreceğiz.(*)
***
Biz Türkiye olarak başka bir gezegende yaşıyor olduğumuzdan, bu konular bizi pek ilgilendirmiyor olsa gerek!
Belki de ülkemizin bu kadar ağır gündemi altında hafif kalıyor da olabilir...
Bir gün Türkiye Başbakanı’nın şöyle bir konuşmasına rastlarsanız, işte o zaman kompleksini üzerinden atmış, asalak olmaktan vazgeçmiş, Dünya sorunlarına duyarlı, çağdaş bir ülke olma yolundayız demektir.
“Sevgili vatandaşlarım... Türkiye küresel ısınma sorununa gerek yasal zeminde, gerekse eğitim alanında elinden gelen çabayı yapmaya başlamıştır. Biz hükümet olarak bu konuda önemli çalışmalar başlattık. Hükümet olarak Dünya’nın bu önemli sorununa ülke olarak katkı yapmaya çalışıyoruz. Türk bilim adamları da bu sorunun giderilmesi yönünde uluslar arası çalışmalara katılıyorlar. Türkiye olarak en azından bölgemizde bu sorunun çözümüne yönelik önemli bir çalışmayı başlatmış bulunuyoruz...”
Düşüncesi bile insana güzel geliyor...
Öyle değil mi? 
(*) Projelerle ilgili bilgiler NASA’nın web sitesinden alınmıştır. 

Yazarın Diğer Yazıları

O at pisliğinin kokusunu çok ararsınız sonra!

Büyükada’da atlı faytonların yerini akülü faytonların alması için bir seferberliktir gidiyor.

TÜBA kendini iyi tanıtamamış olabilir; ama mesele bu değil!

TÜBA’nın kuruluşunda söz sahibi olan bilim adamlarından Prof. Dr. Celal Şengör de, alınan kararı eleştirirken...

Çevre korumada yine sınıfta kaldık

Dünyanın en saygın üniversitelerinden Yale Üniversitesi, 2012 Dünya Çevre Performansı Endeksi\'ni (Environmental Performance Index EPI) yayınladı.