03 Eylül 2010

Dünyayı kandırıyor muyuz?

İstanbul’un dünya mirası listesinden çıkartılarak tehlike altındaki dünya mirası listesine alınması...

Birleşmiş Milletler, bilim, kültür ve eğitimi örgütü UNESCO’ya bağlı Dünya Mirası Komitesi, bir süre önce Brezilya’da yaptığı toplantıda, İstanbul’un dünya mirası listesinden çıkartılarak tehlike altındaki dünya mirası listesine alınması yönündeki talepleri oybirliğiyle reddetti.
Ancak Türkiye’den bazı taleplerde bulunuldu.
Neydi bu talepler?
Bunların başında, Haliç metro geçişi köprü projesinin başta Süleymaniye Camii olmak üzere, İstanbul'un tarihi yarımadasının görüntüsünü zedeleyip zedelemeyeceğinin tespiti için bağımsız bir değerlendirme yaptırılmasıydı. Kararda, Four Seasons Oteli’nin ek inşaatının mahkeme kararıyla durdurulması da, memnuniyetle karşılandı.
Peki, tehlike altındaki dünya miras alanı listesine alınsaydı ne olacaktı?
Eğer bu listeye alındıktan bir yıl sonra da gelişme sağlanmasaydı, listeden tamamen atılıp büyük prestij kaybına uğrayacaktık.
Tabii bu karar sevindirici bir karar hiç kuşkusuz. İstanbul S.O.S Hareketi gibi bazı sivil toplum örgütleri de kararın sevindirici olduğunu, ancak yeniden böyle bir sorunu yaşanmaması için bazı radikal önlemlerin alınması gerektiğini vurguluyorlar.
Yoksa İstanbul, bu önlemler alınmadığı takdirde, 700 Dünya Miras Alanı’ndan birisi olma niteliğini kaybedecek.
Haliç Metro Köprüsü mevcut projesi değiştirilmezse, 5366 sayılı Kanun’un mevcut uygulaması durdurulmazsa, İstanbul Surları restorasyon projeleri ile ilgili bilgi sağlanmazsa, Tarihi Yarımada’ya her gün 75 bin aracın girmesine neden olacak tünel projesi durdurulmazsa, ahşap yapıların korunması sağlanmazsa, alanın değerlerini koruyan bir yönetim planı uygulamaya konulmazsa, “İstanbul için tehlike çanları çalacak” diyor İstanbul S.O.S Hareketi… Bu hareket, konuyla ilgili bir de imza kampanyası başlatmış durumda.
“Biz aşağıda imzası bulunanlar, kent yönetiminin açıkça Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ulusal hukuku ve imzalamış olduğu uluslararası anlaşmaları, keyfi uygulamaları ile ihlal ettiği görüşünü paylaşıyoruz. Bu nedenle İstanbul adına geri dönülemez bir noktaya gelinmeden ve koşullar daha da zorlaşmadan, ilgili bütün tarafları ve kamuoyunu bu önerileri desteklemek için harekete geçmeye çağırıyoruz."
*** 
Ancak bu konuyla ilgili benim için asıl endişe, geçtiğimiz haftalarda, Milliyet gazetesi adına yaptığım röportajda Prof. Dr. Celal Şengör’ün söyledikleri oldu. Şengör Hoca, söyleşimizin bir yerinde İstanbul’un dünya mirası listesinden çıkarılması kanısında olduğunu söyleyiverdi. Ve ardından da, “Bu konuda bir makale yazacağım” dedi.
Depremle ilgili söyleşiyorduk. Celal Hoca, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin deprem konusundaki duyarlılığını anlatıyordu.
UNESCO ve İstanbul, aramızdaki konuşma sırasında şöyle gelişti:
* İstanbul’un gerçek düşmanı deprem mi? 
- İstanbul’un en büyük düşmanı cehalettir. Cehaletle mücadele edemediğimiz için depreme karşı bir şey yapmamız mümkün değildir. Çünkü biz yerel yöneticilerle görüşemiyoruz. Ülkemizde bu cehaletle mücadele etmek mümkün müdür, tabii ki mümkündür. Örneğin TSK, biz bugüne kadar hangi komutanla konuştuysak, anında bizi anladı ve unutmadı.
* Asker daha mı duyarlı?
- Tabii. Böyle bir bela karşımızda dururken, buna hitap edebilecek tek kurum ordumuzken, şu anda ordu üzerinde bir saldırı başlatılmış durumda. Yani akıl almıyor. İstanbul depremi vurdu mu, Türkiye Güneydoğu sorununu unutacaktır. Birkaç dakika içersinde 50 milyar dolar içeri gireceksin, bu yapılan minimal bir hesap. Türkiye'nin borç durumu şudur budur derken, birkaç dakika içinde 50 milyar dolar ekleyeceksin. Yıkılan yer İstanbul, kim ne derse desin ortak bir kültür mirasıdır. Ancak ben İstanbul'un UNESCO'nun korunan yerler listesinden çıkartılması kanısındayım. O konuda da bir makale yazacağım.
* Neden?
- Çünkü, İstanbul'da yaşayan halk ve İstanbul'u yöneten hükümet, bu statüyü kullanarak kötü işler yapıyor. Dolayısıyla UNESCO'nun ‘Bu kadar ahlaksızca oynanan oyunda biz yokuz’ demesi lazım. Halka bunun vehameti anlatılabilirse, belki halk kendisini yöneten bu adamlara karşı bir cephe alır. Şu anda İstanbul bir depremin birkaç dakikada yapacağı zararı her beş senede yaşıyor zaten. Bunu yerel yönetimler, hükümetler yapıyor.
* Örnek verebilir misiniz? 

- Zarar derken, İstanbul’un tarihi yapısının bozulması, alt yapısı içerisinde gerekli hizmetlerin çağdışı kalmasını kastediyorum. Örneğin Ayamama’yı yerleşime açıp, orada şahane binalar dikiyorlar. Ama senin bina diktiğin yerin coğrafyada bir adı var; taşkın ovası. Taşkın ovasına ev yapan adam, taşkında su altında kalmaya davetiye çıkartıyor. Bu hükümet geldiğinden beri İstanbul üzerinde oynanan oyunlar korkunçtur. Bir depremde neler olacak, trafik tıkanacak, bir felaket yaşanacak ve herkes kaçmaya çalışacak. Koca gökdelenlerin boşaldığı anda Zincirlikuyu’dan Boğaziçi Köprüsü’ne saat akşam 6,5 gibi girmeye çalış, giremezsin. Çünkü yolu otobüsler işgal etmişlerdir. Bunlar servis otobüsleridir. Binada çalışanların otobüsleridir. O binalar adam gibi yapılsaydı, hepsinin garajı olurdu. Yola göre yapılırdı. Türkiye’nin en yüksek binasını diktiler oraya ama garajlar nerede? İstanbul depremi maksimum iki dakika sürebilir. Depremin iki dakikada vereceği zararı bu adamlar 8 yılda parti parti veriyorlar…”
*** 
Şengör Hoca, söyleşimizde hükümeti ve yerel yönetimleri böyle eleştirdi. Benim endişeme gelince; Celal Hoca dünyada oldukça sözü geçen bir bilim adamıdır. Onun bu konuda, yani İstanbul’un dünya mirası listesinden çıkarılması yönünde yazacağı bir makale, bu konuda karar veren UNESCO Dünya Mirası Komitesi’ni etkileyebilir. Çünkü buradaki komite üyeleri, dünyaca saygın, hem de söz konusu kentte yaşayan Türk bir bilim adamının bu konuda söylediklerini mutlaka dikkate alacaklar ve değerlendireceklerdir.
O nedenle, dünyayı kandırdığımızı saygın bir Türk bilim adamından öğrenmeleri hiç de iyi olmayacaktır.
İşte benim endişem bu. 
Kent yönetiminde sözü geçenler de benim gibi endişe duymalılar. 
Dünyayı kandırmaya artık bir son vermeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları

O at pisliğinin kokusunu çok ararsınız sonra!

Büyükada’da atlı faytonların yerini akülü faytonların alması için bir seferberliktir gidiyor.

TÜBA kendini iyi tanıtamamış olabilir; ama mesele bu değil!

TÜBA’nın kuruluşunda söz sahibi olan bilim adamlarından Prof. Dr. Celal Şengör de, alınan kararı eleştirirken...

Çevre korumada yine sınıfta kaldık

Dünyanın en saygın üniversitelerinden Yale Üniversitesi, 2012 Dünya Çevre Performansı Endeksi\'ni (Environmental Performance Index EPI) yayınladı.