12 Eylül 2021

Kırk yıllık 'Mavi Mavi Masmavi'de, işin rengi başkaymış meğer!

O yıllarda yeni albüm hazırlıkları yaptıkları İbrahim Tatlıses'in stüdyoya uğradığında tesadüfen dinlediği ve yoğun ısrarlarıyla albümüne almaya ikna ettiği bu şarkı, bir futbol aşkının meyvesiymiş

Kırk yıllık kani olur mu yani… İbrahim Tatlıses'in neredeyse kırk yıllık 'Mavi Mavi' şarkısının aslında ne için yazıldığını öğrenince bu atasözü geldi aklıma. Herkes gibi ben de, yüksek temposuyla aşkı koşa koşa anlatan bu şarkının, İbrahim Tatlıses'in 1984 tarihli Ayşem filminde birlikte rol aldığı Hülya Avşar'ın mavi gözlerine ithafen yazıldığını sanırdım. Ama işin rengi başkaymış meğer!

Yapımcı, söz yazarı ve besteci olarak zihnimizde her daim dolanıp duran onlarca şarkıya hayat veren Burhan Bayar'ın Kafa dergisindeki yazısından öğrendim gerçeği. Evet 'Mavi Mavi' bir aşk şarkısı ama aslında başka bir aşkı anlatmakmış niyeti. Bayar, bu şarkıyı kendisinin de koyu bir taraftarı olduğu, mavi-lacivert tonlarından oluşan forma renkleriyle Adana Demirspor için yaptığını anlatıyor yazısında. O yıllarda birlikte yeni albüm hazırlıkları yaptıkları İbrahim Tatlıses'in stüdyoya uğradığında tesadüfen dinlediği ve yoğun ısrarlarıyla albümüne almaya ikna ettiği bu şarkı, bir futbol aşkının meyvesiymiş. Şarkının son anda değiştirilen orijinal ikinci dörtlüğü de bu büyük aşkı gayet açık anlatıyor: "Mavi mavi masmavi, Lacivert açık mavi, Şampiyon Demirspor, Çukurova'nın yâri"

Çoğumuz şarkıların, türkülerin çıkış hikâyelerini merak ederiz. Sözler nasıl yazıldı, söz yazarını o kelimeleri bir araya getirmeye iten duygu ya da olay neydi? Besteciye ilham veren ne oldu? Özellikle de çok sevilen şarkıların yazılış, besteleniş hikâyelerini, onlarla kurduğumuz derin özdeşlikle biz dinleyicilerin de bilmeye hakkı var. Aylık edebiyat dergisi Kafa, geçtiğimiz ay yayınlanan 'Müzik' özel sayısıyla bu mühim mevzuya el atmış ve ortaya harika bir edisyon çıkmış.

Gazeteci Candaş Tolga Işık'ın imtiyaz sahipliğinde 2014'ten bu yana yayınlanan Kafa, yudum yudum içilen yazılarıyla kafamızı güzelleştirmeye devam ediyor. Ercan Saatçi'nin yayın yönetmenliğinde hazırlanan 'Kafa -Müzik' özel sayısı da, zaten hep lezzetle okuduğumuz derginin sayıları arasında müzik okurları için pastanın üzerindeki çilek gibi duruyor.

Sezen Aksu'dan Yaşar'a, Zülfü Livaneli'den MFÖ'ye, Erol Evgin'den Teoman'a tam yirmi yedi sanatçının, söz yazarı, bestecisi ya da yorumcusu oldukları şarkıların doğuş hikâyelerini bizzat kendi ağızlarından dinlediğimiz bu yayın, müzik tarihimiz için arşivlere geçecek bir çalışma.

Bir duygunun söze, besteye ve sonunda bir şarkıya, türküye dönüşmesi, gezegenimizdeki en müthiş olaylardan biri. Şarkıların varoluş sürecini onları var edenlerden dinlemek de muhteşem bir doğa olayına tanık olma heyecanıyla okutuyor Kafa dergisindeki yazıları. Ve anlıyoruz ki tüm şarkıların çıkış anında birdenbire bastıran güçlü bir çıkış isteği, bir büyük patlama var. Bu büyük patlamaya yol açan o tehlikeli duyguların başında da aşk var elbette. Çelik, 'zengin kız-fakir oğlan filmlerindeki gibi' diyerek adeta sınıfsal mücadele zemininde akan gençlik aşkını anlattığı "Selam Söyle" şarkısının hikâyesini tüm samimiyetiyle kâğıda dökmüş örneğin. Onun gibi yaşanmış gerçek bir aşkı anlatmasa da aşkın çatısı altında biriken acı, şüphe, yorgunluk, yıkılmışlık duygularının sözlere ve bestelere dönüşme süreçlerini öğreniyoruz ilk ağızdan. Aşk hep üzmez, yormaz tabi, havalara da uçurur; Yonca Evcimik de aşkı konfetiler patlatır gibi anlatan neşeli, uçarı şarkısı Abone'nin, etrafında hızla toplanan müzisyenlerle kısa sürede çıkışının öyküsünü paylaşmış okurlarla.

Hüsnü Arkan'ın Gemi'si gibi 7-8 yıllık bir zamana yayılmış, sanatçının kafasının içinde çalına çalına olgunlaşarak yazılmış eserler olduğu kadar, Metin Özülkü'nün baş başa yemek randevusunu unuttuğu o gece eşi Eda Özülkü uyanmadan yetiştirerek sabah yatağının başında çaldığı 'Eğlen Güzelim' gibi saatler içinde biten şarkılar da var. Fatih Erkoç, 'Yol Verin A Dostlar' ı eşi Mehlika için yaptığını yazarken, Zara da 'Çalın Davulları' türküsünün ardındaki trajik aşk hikâyesini anlatmış. Kenan Doğulu ise Türk popunun önemli müzisyenlerinden olan babası Yurdaer Doğulu'yu kaybettiği o günlerin acısıyla yazdığı 'Bugünüm Sensiz Geçti'nin öyküsünü satırlara dökmüş.  

Kimi balkonda, kimi bir gece sokakta, kimi de Sıla'nınki gibi bir takside giderken gördüğü tabelada yazan isimle başlamış şarkıların doğum sancıları. Zülfü Livaneli, Yunanistan'ın Samos Adasında, komşu da olsa elin ülkesinde, uzaktan görünen memleket topraklarına bakarken yaşadığı yalnızlığın şarkısını yapmış 'Kardeşin duymaz eloğlu duyar' diyerek. Hemen karşı kıyıda memlekette ise aynı yıllarda MFÖ'nün 'Yalnızlık Ömür Boyu' ve 'Ele Güne Karşı' şarkılarının, geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan büyük usta Ferhan Şensoy'un oyunundan nasıl çıktığını Fuat Güner anlatmış.

Sezen Aksu, şarkısı Roman'ın, Sulukule Yıkılmasın eyleminden çıkıp geldiği stüdyoda bitişini, Erol Evgin'in, Türk popunda tüm zamanların efsane şarkılarından biri mertebesine çoktan erişmiş 'İşte Öyle Bir Şey'in doğuşunu anlattığı yazılarıyla Kafa'nın bu sayısı, demirbaş numarası verilip arşivlere kayıt edilse yeridir. Kazım Koyuncu'nun derginin arka kapağında bir grafik çalışmasıyla yer verilen, "Her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik" sözüyle çeviriyoruz 'Kafa-Müzik'in son sayfasını.

Şarkılar, yaşadığımızı anlayabilmemiz için en büyük yardımcımız. Şarkı söylüyor ya da dinliyor muyuz, öyleyse varız…

Yazarın Diğer Yazıları

Az kuru pilav yanında “Nenni de Feridem”

“Gidiyorum işte gör, Hayalde gör düşte gör, Gıymatımı bilmedin, Bir kötüye düş de gör, Nenni de Feridem nenni” Mesela Ürgüp yöresine ait bu muhteşem türkü, tam esnaf lokantalarında dinlenesidir. Ağır aksak ritmiyle, içindeki kaşık şıkırdatmalarıyla, mekândaki çatal kaşık seslerinin içine bir güzel karışır, dinlenmez de sanki adeta yenilir yutulur. Hatta ‘dadından yinmez’

İyi miyiz değil miyiz?

Bugün Türkiye pop müziğinin güncel örnekleri üzerinden bir dinleme yapınca, Demirel’e atfedilen bir vecize aklıma geldi. Efendim kendisine sormuşlar, “Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz, iyi derim. İki kelimeyle anlatın derseniz, iyi değildir derim” demiş

"Aman Avni, bunlar ne güzel şeyler"

Onun "Bir kadeh şarap gibi içilmiş şarkılar"ıyla gönlümüzü eğlendirebilme, hayatta kendimizi eyleme, oyalayabilme becerisini kazandık; "Bu Akşam Bütün Meyhânelerini Dolaştım İstanbul'un" ve "Kader Kime Şikâyet Edeyim Seni" ile öğrendik yaşamayı. Ruhumuzun boşluklarını onun nağmeleriyle bir güzel sıvadık, kapattık

"
"