11 Temmuz 2021

“Kara gözlü memleketim, duy beni”

Demokrasi de arka arkaya tekrarlı söylendiğinde anlamsızlaşan bir kelime. O yüzden az kullanmalı ama gerektiği yerde de çok güçlü söylemeli. Türkü söyler gibi...

Türkiye... Yedi harfli bir sözcük. İnce sesli ünlü harflerden oluşan yapısıyla büyük ünlü uyumuna uyuyor. Küçük ünlü uyumuna uyması için ‘Türküye’ olması gerekiyordu. İlk hecesinde yuvarlak ünlü varsa sonraki heceler​​de de ya dar yuvarlak ya da düz geniş ünlüler olmalı. Yaşasın büyük ünlü uyumuna uyan Türkiye!

Bir kelimeyi sık sık tekrarladığınızda anlam yitimine uğruyor. Zihninizde çakılı olan o kült, yerleşmiş anlamı, kelimeyi tekrar tekrar söylediğinizde kimliksizleşiyor, nötr, ifadesiz bir hale geliyor. Bir olayı, kavramı, duyguyu, nesneyi, somut ya da soyut herhangi bir varlığı tanımlamak için art arda dizilmiş o harfler neye göre bir araya gelirler ki? Kim birleştiriyor bu harfleri? Cümle içinde kullanıp geçerken bir anlam ifade eden Türkiye, kelime olarak tek başına tekrarladığınızda anlamsal bir boşluk olarak beliriyor zihninizde. İsterseniz deneyin. Zihinlerdeki anlamı kaybolan Türkiye’ye yeniden anlam kazandırmanın bir yolu var, birlikte türkü söylemek... Türkü ve Türkiye... Aynı kökten türemiş bu iki kelimeyi 'Türkiye’de bir türküyü söylemek yasaklandı' şeklinde aynı cümle içinde kullandığınızdaysa her şey daha da anlamsızlaşıyor... Bu halkın vicdanında hep yanan, haksızlığa isyanın, umudun ve barışın 36 senedir söndürülemeyen ateşi Grup Yorum'un bir türküsü, yayında çalındı söylendi diye bir kanala yayın durdurma cezası veriliyor Türkiye’de. Sadece bir türkü yasağı mı, 2017’den bu yana konser vermeleri de yasaklanan, şarkılarını, türkülerini özgürce söyleyebilmek için başlattıkları ölüm orucunda üyelerinden İbrahim Gökçek ile Helin Bölek’in hayatlarını kaybettiği Grup Yorum’a destek konserleri dahi yasaklanıyor. Çelimsiz incecik bir oğlanı Çukurova ağalarının korkulu rüyası haline dönüştüren zulme, adaletsizliğe isyandı. Türkiye edebiyatının en büyük romanları arasında, gezdiği Toros Dağları gibi zirveden hiç inmeyen İnce Memed gelir aklıma Grup Yorum dinlerken. İnce Memed’in dağların yücesinde bir top ışık olup patlayıp kaybolarak efsaneleşmesi gibi Grup Yorum da kırılan sazlarını onaracak ellerin her zaman bulunduğu, şarkılarının bir türlü susturulamadığı bir Anadolu efsanesi oldu bile çoktan. İnce Memed niye çıkmışsa dağa Grup Yorum da o sebepten şarkı yaptı, türkü söyledi, İnce Memed türküsü de yaptılar.

“Türk halkının 1950 yılında, çeyrek yüzyıllık bir siyasal iktidarı niçin değiştirdiğini anlamak için bence İnce Memed 4’ü, bu, resmi tarihin dışında yazılmış romanı okumak yeter.”  Edebiyat eleştirmeni-yazar Fethi Naci'nin Yaşar Kemal'in İnce Memed serisinin sonuncu kitabı için söylediği bu sözleri adaletsizliğe isyanın hep bir ağızdan söylenen türküleri için de geçerli sayabiliriz. 

Ağalar, reisler düzeninde, adaletin, hakkın hukukun herkes için sağlanabileceğine artık kaç kişi inanıyor? Sıkılıyor, bunalıyoruz ama yine türküler yetişiyor imdadımıza: ‘Yürü bre yalan dünya, sana konan göçer bir gün.’ Özgürlüklerin korunduğu adaletin herkes için sağlandığı, kimsenin kayrılmadığı eşit bir toplum için yapılacak şey çok basit, türküleri birlikte söylemek. Beraber söylenen türküler yeniden bir anlam katabilir belki tekrarlandıkça anlamsızlaşan kelimelere. Demokrasi de arka arkaya tekrarlı söylendiğinde anlamsızlaşan bir kelime. O yüzden az kullanmalı ama gerektiği yerde de çok güçlü söylemeli. Türkü söyler gibi...

Yine kim kollandı diye düşündüren yasalar yapmak değil bir ülkeyi sevmek; Grup Yorum'un 2017’de yayınladıkları son albümlerinde, sözünün de müziğinin de kendilerine ait olduğu ‘ ’ gibi bir türkü yapabilmek, bu ülkeye bir sevgili gibi yürekten seslenebilmek: “Bir nasırlı el yerine koy beni Kara gözlü memleketim, duy beni…"

Grup Yorum'un "Duy Beni" şarkısının da yer aldığı İlle Kavga albümünün kapağı

 

Yazarın Diğer Yazıları

"Niyazi Köfteler", birleşsin köfteciler…

Karaca, "Niyazi Köfteler"i yazdığından bu yana 32 sene geçti. Hükümet ne kelime, rejim bile değişti. Ama köfte, Türkiye kültürü, müziği ve siyasi hayatındaki belirleyici rolünü hâlâ sürdürüyor

Yolumuza çıkardı bir zamanlar şarkılar…

Benim için iyi şarkıların en büyük ölçütlerinden biri, otomobillerin açık camlarından etrafa saçılıp saçılmıyor oluşları. Hele araç uzaklaştıkça şarkının o giderek düşen volümüyle elinden kaçmakta olanı yakalama, tutmaya çalışma hissi. Mert Demir'in "Ateşe Düştüm"üyle de sokakta karşılaştım

İnsanı işinden gücünden alıkoyan bir "cover"

Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir…