18 Mart 2025
“İngiliz basını: Kenize Murad CIA için çalıştı!” haberi, ilk olarak Karar gazetesinin web sayfasında yayımlandı. Akşam saatlerinde önce Serbestiyet’te “V. Murad’ın torunu ünlü romancı CIA ajanı mı?”, sonra da Independent Türkçe’de, “Times: V. Murad'ın torunu ünlü romancının CIA için çalıştığını gösteren belgeye ulaştık” başlıklı haberler çıktı.
Ardından sosyal medyada ve de medyada Kenize Murad’ın CIA ajanı çıktığına dair paylaşımlar ve haberler sökün etti. Haberlerin çoğunda “Osmanlı hanedan üyesi Kenize Murad'ın CIA ilişkisi ortaya çıktı” diye kesin ifadeler kullanılıyordu; bazılarında da “Osmanlı torunu ünlü yazar CIA muhbiri miydi?” gibi soru işaretiyle sunuluyordu CIA ajanlığı.
Kenize Murad’ın CIA ajanlığına dair bu haberler, sonra da bir salgına dönüştü, televizyonlarda, gazetelerde, dijital mecralarda iyiden iyiye yayıldı; günlerdir de yinelenip duruyor.
Hem de bu haberlere 9 Mart’ta Sunday Times’da yayımlanan “Star muhabirimizin soğuk savaş cinayeti: 48 yıl sonra çözüldü” (The cold war murder of our star reporter: solved after 48 years) başlıklı haber dayanak gösteriliyor. Birkaç yerde Kenize Murad’ın bu haberleri yalanladığı yazıldı ama yine de “Kenize Murad CIA ajanı çıktı” haberleri bir türlü hız kesmedi.
Durum içinden çıkılmaz bir hal alınca Kenize Murad bana da yazarak, hakkındaki bu haberlerden yakındı; düzeltilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için yardımcı olmamı istedi:
“Gördüğünüz gibi bana karşı bir basın kampanyası var, ‘Sunday Times'a göre CIA ajanı olduğum’ söyleniyor. Aslında Sunday Times tam tersini söylüyor: CIA beni işe almaya çalıştı ama ben reddettim. Hayatım boyunca CIA için çalışmak aklımdan bile geçmedi! Türk basını adımı lekeledi ve gerçeği ortaya çıkarmak için bir şeyler yapabilirseniz çok minnettar olurum.”
Gerçekten de Sunday Times’ın alıntı yapılan haberinde, “Kenize Murad’ın CIA ajanı çıktığı” belirtilmiyor. Emanuele Midolo imzalı yazı, The Sunday Times'ın dış muhabiri David Holden’in 1977’de Kahire’de öldürülmesiyle ilgili. Bu cinayet hakkındaki “Kahire'de cinayet” kitabının iki yazarından biri olan Midolo, gazetedeki yazısında da Holden’in, CIA ve KGB için çalışan bir ajan olduğunu belgelere dayanarak aktarıyor. Yazıda o sıralar Ortadoğu’da gazetecilik yapan Kenize Murad’ın da adının geçtiği bir CIA belgesinden de söz ediyor; bu belgeye göre, Kenize Murad’a da CIA ajanlığı teklif ediliyor ama bir ay sonra reddediyor teklifi.
Sunday Times’daki yazıda Kenize Murad’ın bu iddiaya ilişkin yanıtı da yer alıyordu. Kenize Murad, CIA’in sol görüşlü gazetecileri nasıl işe almaya çalıştığına dair yazı hazırlamak için malzeme toplayabileceği düşüncesiyle teklifi ilk başta kabul etmiş göründüğünü ama sonra korkarak vazgeçtiğini söylüyor. “Hayatımda hiçbir zaman bir Amerikan gizli servisi için çalışmadım veya çalışmayı düşünmedim” diyor.
Kısacası, Kenize Murad çok haklı. Sunday Times’daki yazı, onun CIA ajanı olduğunu iddia etmiyor; tam tersine yıllar sonra bir CIA belgesinde adının geçtiğini ama onun bu teklifi kabul etmediğini, ajanlık yapmadığını açıklıyor.
Nitekim bizim medyadaki “Kenize Murad CIA ajanı çıktı” haberleri, Kenize Murad kadar Sunday Times’da söz konusu haberi yazan Emanuele Midolo’yu da üzdü. Sorumluluk duygusuyla hareket eden Midolo, önce sosyal medyadan açıklamalar yaptı.
Karar’ın paylaşımının üzerine yazdığı uyarıda Midolo “Bu yanlıştır @KararHaber makalenizde muhtemelen iftira niteliğinde ve Bayan Mourad'ın güvenliğini tehlikeye atabilecek yanlışlıklar var. Makaleyi güncellemenizi ve düzeltme yayınlamanızı öneririm” dedi. Ama Karar, ne düzeltme yaptı, ne de Midolo’nun açıklamasını haberine ekledi.
Midolo, 10 Mart’ta sosyal medyadan paylaşımda bulunan İbrahim Haskoloğlu’na gönderdiği e-postada, “Makalemizde Bayan Mourad'ın CIA için çalıştığını asla söylemiyoruz. Belgelerde yalnızca CIA'in onu işe almaya çalıştığı yazıyor, CIA için herhangi bir iş yaptığına dair hiçbir şey yok” dedi. Haskoloğlu da bu e-postanın ardından paylaşımını kaldırdı.
Sonra da İstanbul’a kadar gelen Midolo, Kenize Murad ile medyada yayımlanan “CIA ajanı” haberlerini ve gazeteci-ajan David Holden ile tanışıklığı hakkında söyleşi yaptı.16 Mart’ta gazetesinde Kenize Murad’a yönelik suçlamaları da yalanlayan yeni bir yazı yayımladı. Murad, Midolo’ya, “Hiçbir zaman CIA için çalışmadım. Asla. Beni işe almaya çalıştıkları doğru ama ben onlar için hiçbir zaman hiçbir iş yapmadım. Hiçbir şey” dedi ve ajanlık teklifi sonrasında yaşadıklarını ayrıntılı olarak anlattı. Midolo, bu söyleşiyi, sosyal medyadan duyururken de “Türk basını geçen haftaki soruşturmayı ele aldı ve Mourad'ı altı yıl boyunca CIA için "çalışmakla" suçladı. Bu doğru değil. Bu konuda verdiği ilk röportajda bana gizlice CIA için çalışan bir İngiliz gazeteci tarafından nasıl tuzağa düşürüldüğünü anlattı” uyarısında bulundu.
Üzücü olan, Kenize Murad gibi gazeteci kökenli bir yazarın bile kendisiyle ilgili bir yanlışı düzeltme çabasının sağlıklı bir sonuç alamaması. Kendisinin ve alıntının kaynağı olan haberi yazan gazetecinin açıklamalarına, hatta Kenize Murad’ı yakından tanıyan tarihçi yazar Murat Bardakçı’nın Habertürk’teki “Kenize Murad mı CIA ajanı? İnsanı güldürmeyin!” yazısına rağmen damgalama faaliyeti dinmedi.
Ensonhaber gibi bazı haber siteleri “Murat Bardakçı gerçeği yazdı” diye onun yazısını alıntıladı. Yeniçağ, “Kenize Murad sessizliğini bozdu” ve Yenibirlik, “Asılsız bir haberin anatomisi” haberleri yayımladı; bazı siteler de açıklamaları haberlerine eklediler.
Ama birçok haber sitesi ve sosyal medya hesabındaki “CIA ajanı çıktı” başlıklarını bile değiştirmediler; Kenize Murad’ı CIA ajanı olarak damgalayan haberleri hâlâ yayında… “CIA ajanı mı” başlıkları da olaya şüpheyle yaklaşıyor gibi görünse de aslında Kenize Murad’ı töhmet altında bırakıyor. Üstelik de birçok kişinin haberi sonuna kadar okumayacağını düşünürsek, başlığı görenlerin belleğinde o soru işareti kendiliğinden kalkabilir.
Doğru gazetecilik, o haberlerin güncellenmesini gerektirirdi. Kenize Murad’ın açıklamalar yaptığı, hatta gazeteciler Emanuele Midolo ve Murat Bardakçı’nın yeni bilgilerle yazdıkları haberler görmezden gelinemez. Hem öyle haberin altına eklemekle de olmaz; haberlerin başlıktan itibaren yenilenerek okuyanın zihninde şüphe yaratmayacak biçimde düzenlenmesi gerekir.
Tabii en büyük hata, Kenize Murad hakkında Sunday Times’daki haberin yanlış alıntılanması, sonradan kopyalayanların da orijinal haberi kontrol etme gereği duymaması. Maalesef günümüzde çok sık başvurulan bir yöntem bu. Hakikat, hıza kurban ediliyor ve bunun yol açabileceği sonuçlar da göz ardı ediliyor.
Sonuçta, Kenize Murad gibi ünlü bir yazarın adı lekelenmiş oluyor. Hem de dijital hafızadan temizlemek için uzun yıllar çaba harcaması gereken bir leke… Gazetecilik insan mesleğidir, insana zarar vermek yakışmaz.
Faruk Bildirici kimdir?Faruk Bildirici Gaziantep'te doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni (BYYO) bitirdi. Gazeteciliğe, Haziran 1980'de Cumhuriyet'te başladı. 12 Eylül askeri döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, siyasi parti ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet'ten, Nisan 1992'de ayrıldı. Sabah Gazetesi'nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992'de Hürriyet'e geçti. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaptı. Bu dönemde yazı dizileri hazırladı; portre yazıları kaleme aldı. Araştırma kitapları yayımladı. Bir süre yine Hürriyet'te araştırmacı-yazar olarak çalıştıktan sonra Mart 2002'de Ankara Temsilci Yardımcılığı'na getirildi. 2002-2003 yıllarında Tempo dergisinde "Kırlangıç Yuvası" köşesinde yazdı. 31 Ağustos 2004- 14 Mart 2005 tarihleri arasında "Anlatsam Roman Olur" başlığıyla Hürriyet gazetesinde gerçek yaşam öyküleri kaleme aldı. Bu dizide kaleme alınan öykülerden hareketle hazırlanan aynı adlı televizyon programı Kanal D'de yayımlandı. TV8'de "Çuvaldız" (1999-2001), Cine-5'te "Üç artı Bir", Tv 8'de "Nerede kalmıştı?" (2009) adlı programlar yaptı. Hürriyet Pazar'da "Puzzle portreler" başlığıyla yayınlanan portre söyleşileri hazırladı. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda üç dönem "Araştırmacı gazetecilik", Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de iki dönem (2014-2015) "Parlamento muhabirliği", Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de üç dönem (2016-2019) "Medyanın güncel sorunları" dersleri verdi. 19 Nisan 2010'dan Mart 2019 tarihine kadar Hürriyet gazetesinin Okur Temsilciliği (Ombudsman) görevini yürüttü. 3.5 ay kadar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği yaptı; Başkan Ebubekir Şahin'in birkaç yerden maaş almasına karşı çıkması üzerine AKP ve MHP kontenjanından gelen üyelerin oylarıyla RTÜK üyeliğine son verildi. Halen bağımsız "Medya Ombudsmanı" olarak, T24'ün yanı sıra bu misyonunu kabul eden ANKA, Gazete Duvar, Gazete Pencere, Gazete Kapı, Gerçek Gündem, BirGün, 12 Punto, Muhalif'te ve kendi web sitesinde medyadaki etik sorunlara dair yazılar kaleme alıyor. Yayımlanan kitapları: Gizli Kulaklar Ülkesi (Şubat 1998), Maskeli Leydi: Tekmili birden Tansu Çiller (Temmuz 1998), Üniforma Slogan Biber (Şubat 1999), Kuzum Bülent: Ecevit'e aileden mektuplar (Şubat 2000), Siluetini Sevdiğimin Türkiyesi (Temmuz 2000), Anıtkabir Racon Zambak (Nisan 2001), Hanedanın Son Prensi: Mesut Yılmaz ve ANAP'lı yıllar (Aralık 2002), Yemin Gecesi: Leyla Zana'nın yaşamöyküsü (Şubat 2008), Serkis bu toprakları sevmişti (Ekim 2008), Günahlarımızda yıkandık (2018) Medyanın ombudsmanı Saray’ın medyası (2021) |
Mahiroğlu, Kayda Geçsin’e kendisi çıkmazsa programın da olmayacağını söyledi
Gazeteci hiç kimseye ambargo koyamaz; hele de milyonların oy verdiği bir partinin TBMM’deki temsilcilerini dışlayamaz; yok sayamaz
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu’nda “Taciz ve tecavüz gibi cinsel suçların haberleştirilmesinde kullanılan dile özen gösterilmeli...
© Tüm hakları saklıdır.