T24'ün "Gülgûn Feyman: Kürtçenin resmileşmiş bir altyapısı yoktur; bir Kürt'ün diğer Kürt'ü anlamadığı çeşitli lehçeleri vardır" başlıklı haberinde, haber spikeri ve program sunucusu Gülgûn Feyman ile "Yayınlanması Kaydıyla" podcast serisinde yapılan söyleşi aktarılıyordu.
Bu habere sosyal medyada yoğun eleştiriler geldi. Gülgûn Feyman'ın Kürtçe'yi küçümsediği ve hakaret ettiği, ayrımcılık yaptığı vurgulanıyordu. Bazıları da bu sözlerin haber değeri olmadığını, T24'ün bu şekilde haber yapmasının yanlış olduğunu savunuyordu. Abdullah İncekan adlı okur da bana "Kürtlere yönelik ırkçı düşüncelerin @t24comtr 'da yaygınlaştırılmasına dair bir sözünüz olacak mı?" diye sordu.
Ben de haberi değerlendirmeden önce Gülgûn Feyman'ın Kürtçe ile sözlerini hangi bağlamda dile getirdiğini anlamak için podcastin tamamını dinledim. Gazeteci Hazal Sipahi, söyleşinin 58. dakikasında Gülgûn Feyman'ın "Spiker" adlı kitabındaki bir bölümü hatırlatıyordu:
"Emre Aköz yazısında çok kültürlülüğün, çok dilliliğin zenginlik olduğundan bahsediyor. Siz de Türkçe-Kürtçe kıyaslaması yapıyorsunuz ve Aköz'ün Türkçe'yi Kürtçe'den aşağı gördüğünü söylüyorsunuz. Neden çok kültürlü, çok alfabeli, çok dilli bir Türkiye olmasın?"
Feyman da bu soruyu yanıtlarken sözlerine "Türkiye zaten çok dilli bir ülke" diye başlıyor, özetle şu görüşü dile getiriyordu:
"Anayasada belirtilen bir tanım var. 'Dili Türkçe'dir' der. Anayasanın dışında oraya başka bir dil yazamazsınız. İkinci bir dil Kürtçe yazamazsınız. Ayrıca ben bir dil uzmanıyım ve Kürtçe'nin resmileşmiş bir alt yapısı yoktur. Çeşitli lehçelerle konuşulan bir Kürdün diğer Kürdü anlamadığı, Zazacası, bilmem necesi, çeşitli lehçeleri vardır ve tam zemini oluşmamıştır.
Kaldı ki, Kürt olan zaten Kürtçesini konuşuyor, Türk olan Türkçesini konuşuyor, işte burada Museviler var, Ermeniler var, onlar Fransızcasını konuşuyor, öbürü başka dilini konuşuyor. Burası Türkiye. Emre Aköz, Türkçe'ye saygısızlık yapmıştır."
Gülgûn Feyman'ın, eleştirdiği Emre Aköz'ün Sabah gazetesinde 2010 yılında yayımlanan "X, W, Q harflerini alfabeye almaya hazır mısınız?" başlıklı yazısına da baktım. Aköz, "Türkiye'nin iki-üç dilli/alfabeli olması" gerektiğini savunuyor ve "Resmi dil Türkçe kalacak ama örneğin yol tabelaları iki dille birden yazılacak" görüşünü ortaya atıyordu.
Gülgûn Feyman ikinci soruya sinirlenmiş
T24'ün ve Podbee Media ortak yapımı olan "Yayınlanması Kaydıyla" aslında bir tür sözlü tarih çalışması. Medyadan çeşitli isimlerle gazetecilik yaşamları, bilinenlerin perde arkası ve kimi bilinmeyen olaylar konuşuluyor. Bugüne değin Yiğit Karaahmet, Murat Sabuncu, Nilay Örnek, Taha Akyol, Nuray Mert, Rıdvan Akar konuk olmuş bu söyleşilere.
Türkiye televizyon tarihinin en önemli ekran yüzlerinden biri olan Gülgûn Feyman ile söyleşi de bu serinin devamı. Feyman, TRT'ye girişini, oradan özel televizyonlara geçişini anlatıyor; günümüz televizyon haberciliğini eleştiriyor. Feyman'ın, Kürtçe ile ilgili tepki çeken sözleri de televizyonlardaki spiker ve sunucuların Türkçesinin konuşulmasının ardından yöneltilen soruyla geliyor.
Gerçekten de eleştirildiği gibi, Feyman, Kürtçenin "zemininin oluşmadığını", "alt yapısının olmadığını", "lehçeler nedeniyle bir Kürdün diğerini anlamasına yetmediğini" savunuyor. Türkçe ile Kürtçeyi kıyaslıyor, Kürtçenin yeterli bir dil olmadığını söylemeye getiriyor.
Açıkçası, milyonlarca insanın konuştuğu bir dili küçümsüyor, aşağılıyor.
Bu aslında 1990'lardan kalma ayrımcı bir anlayış. Bir gazeteci söyleşi sırasında böylesine ayrımcı, bir dili aşağılayan görüşler dile getirildiğinde ne yapmalı? Gülgûn Feyman gibi kamuoyunda tanınmış bir kişi söylediği için yok sayamaz. En doğrusu, anında itiraz etmek, böylesi ayrımcılığa karşı mesafeli tavır almaktır.
Hazal Sipahi de Gülgûn Feyman'ın bu sözlerine söyleşi sırasında itiraz etmiş, "Peki mesela bir dilin dil sayılabilmesi için tüm lehçelerinin gramer yapısının aynı mı olması gerekir? Tüm lehçelerinin birbirini anlaması mı" diye takip eden sorularla görüşü sorgulamış yeniden.
Gülgûn Feyman da bu soruya özetle, "Biz şimdi burada oturup da dil eğitimini konuşmuyoruz değil mi, benim meslek hayatımı konuşuyoruz. Bunu anlatmaya kalkarsam çok uzayacak, sorunuz da çok sağlıklı değil" diye tepki göstermiş.
Belli ki, gazetecinin bu soruyla sözlerine itiraz ettiğini anlıyor, o nedenle hoşnutsuzluğunu belli ediyor. Hazal Sipahi, ardından bir de "Bir dil milli güvenlik meselesi olabilir mi?" diye soruyor. Gülgûn Feyman'ın "Olabilir" yanıtını verip, terör ve milli güvenlik sorunlarından söz etmesinin ardından yine asıl konuya dönülüyor.
Aynen aktarmak yeterli değil
Söyleşiyle ilgili T24'teki haberi ve sosyal medyada yazılan tepkileri okuyanların, söyleşinin bu seyri hakkında yeterli bilgi sahibi olamayacakları düşüncesiyle bu kadar geniş alıntılar yaptım. Ama bununla da yetinmeyip söyleşinin tamamını dinleyenler gazetecinin ayrımcı sözlere karşı eleştirel tavır aldığına, itirazını o anda dile getirdiğine tanık olacaklar.
Zaten bir gazetecilik içeriğini tam metnini görmeden, söyleşinin tümünü dinlemeden eleştirmek doğru değil. Maalesef son zamanlarda özellikle dijital mecralarda böyle bir alışkanlık yerleşti.
Bence sorun söyleşide değil T24'te yayımlanan söyleşi haberinin metninde. Gülgûn Feyman'ın Kürtçe hakkındaki o sözleri hangi bağlamda söylediği yeterince aktarılmıyordu haberde. Daha önemlisi bu sözlere karşı eleştirel bir tutum sergilenmiyordu.
Gülgûn Feyman'ın sözlerinin sadece başlıkta aktarılmasıyla yetiniliyordu. Oysa haberleri analizini yapmadan yayımlama kaygısının böylesi durumlarda terk edilmesi, ifade edilen görüşlerle gazeteciliğin arasına mesafe konulması zorunlu. Aksi halde bu görüşlerin yanlış biçimde yayılmasına aracılık edilmiş olur.
Nitekim bu eleştirimi ilettiğim Doğan Akın da haberdeki bu eksikliği kabul etti. Haber, bu doğrultuda yenilendi… Eleştiriler bir karşılık bulurken bir eksiklik, bir yanlışlık giderilmiş oldu; gazetecilik için artı değer üretildi.
T24'ün yanıtı
Gülgûn Feyman ile söyleşi ve habere ilişkin eleştirileri, T24'ün Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın'a sordum. Özetle şöyle yanıtladı:
"Çok uzun süre TRT ve özel kanallarda haber sunmuş, Türkiye'nin en bilinen ekran yüzlerinden biri olmuş, halen de ekranda olan bir insanla, Kürtçe konusundaki tavrını da sorgulayan bir mülakat yaptık. HDP'nin muhalefet liderleri buluşmasından neden dışlandığının yoğun olarak konuşulduğu bir döneme rastlayan Hazal Sipahi'nin mülakatı, bir dilin / Kürtçe'nin inkârı üzerine yararlı bir tartışmaya da vesile oldu.
Mülakata ilişkin olarak T24'te yayımladığımız metin 'haber' olarak değil, podcast'i dinlemeye davet eden bir 'anons' olarak düşünüldüğü için ayrıntı içermiyordu. Ancak yanlış izlenim edinen okurları dikkate alarak, metine, tartışma yaratan bölümü de ekledik.
Hazal Sipahi'nin / T24'ün, mülakatın ilgili bölümündeki sorularını / tavrını hatırlatmakla yetiniyorum:
- 'Spiker' başlıklı kitabınızda gazeteci Emre Aköz'e ait "X, W, Q harflerini alfabeye almaya hazır mısınız?" başlıklı yazıyı alıntılıyorsunuz. Aköz bu yazısında çok kültürlülüğün, çok dilliliğin zenginlik olduğundan bahsediyor. Siz de Türkçe ve Kürtçe kıyaslaması yapıyorsunuz ve Aköz'ün Türkçe'yi Kürtçe'den aşağı gördüğünü söylüyorsunuz kitabınızda. Neden çok kültürlü, çok alfabeli, çok dilli bir Türkiye olmasın?
- Peki bir dilin dil sayılabilmesi için tüm lehçelerinin gramer yapısının aynı olması mı gerekir? Tüm lehçelerinin birbirini anlaması mı gerekir?
- Bir dil, milli güvenlik meselesi olabilir mi?"
|