20 Mayıs 2017

Nedim Türfent: “Tam bir tecrit içindeyim”

"Okuyacak bir şey kalmayınca deterjan ambalajlarını okuyorum"

Diyarbakır

Pazartesi günü gazeteci Nedim Türfent’ten bir mektup aldım. Mektup 8 Mayıs’ta yazılmış.

Nedim Türfent, sokağa çıkma yasaklarının yoğun yaşandığı dönemlerde Hakkâri’den yerelden, özellikle insan hakları ihlallerine ilişkin haberleri geçiyor ve sık sık güvenlik güçleri tarafından tehdit edildiğini sosyal medya hesabında yazıyordu. 12 Mayıs 2016’da gözaltına alındı, 13 Mayıs 2016’da tutuklandı. Önce Hakkâri Cezaevi'ne konuldu, 26 Mayıs’ta Hakkâri’den Van M Tipi Cezaevi'ne, 22 Kasım 2016’da Van M’den Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ne, 23 Ocak 2017’de Yüksek Güvenlik’ten Van T Tipi Cezaevi'ne, 26 Nisan 2017’de Van T Tipi'nden tekrar Yüksek Güvenliğe konulmuş durumda. Bu detayı yazmamın nedeni şu; son zamanlarda yoğun olarak yapılan yer değiştirmeler mahkûmlar ve aileleri açısından bir eziyete dönüşmüş durumda. Her yer değişiminde tekrar sil baştan tüm ihtiyaçlar alınıyor ve yeni bir yere alışma süreci tekrardan başlıyor. 26 Nisan’da getirildiği Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde Nedim bir hücreye konulmuş. Hücredeki durumu mektubundan aktarayım:

“Bir hücreye konuldum. Börtü-böcek, sinek, kurt, çöp içinde bir hücre. Oda 3,5, avlu 4,5 metre. TV, radyo, gazete yok. İstedim, ‘yok’muş. İlk çayımı 6. günde içebildim. Bir hafta boyunca kantin yok, içme suyu dahil hiçbir şey vermediler. Spor-sohbete çıkarmıyorlar. Bir sese, bir yüze hasretim. Okuyacak bir şey kalmayınca deterjan ambalajlarını okuyorum. Deterjan gelene kadar bulaşık, çamaşır, duş, sabun ve yerleri temizlemek için şampuanı kullandım. Tam bir tecrit içindeyim.”

Nedim normal odalara geçmek için müdürlükle görüştüğünü, müdürlükten bir kişinin “oda yok” dediğini, başka birinin “oda var ama herkes istiyor” dediğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“26 Nisan 2017’den beri tek başıma tutulduğum 4-5 metrelik daracık bir kutudan, kafesten sizlere yazıyorum. İddianamemden de görüleceği gibi salt gazetecilik faaliyetlerim ‘suç’ sayılarak 12 Mayıs 2016 tarihinden beri -1 yıldır- demir parmaklıkların ardında tutulmaktayım. ‘Cezanın infazına’ dönüşen bu sürecin akabinde ilk duruşmam 14 Haziran 2017 tarihinde Hakkâri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecektir. Dayanışmak için ve burada yaşananlara tanık olmak adına duruşmaya katılmanızı bekliyorum.”

Türkiye’de cezaevinde 160’tan fazla gazeteci var. Ahmet Şık, Kadri Gürsel, İnan Kızılkaya, Murat Sabuncu, Ahmet Altan, Ömer Çelik, Tunca Öğreten, Şahin Alpay, Murat Aksoy, Mahir Kanaat… İlk etapta aklıma gelenler. Bu rakamlar her gün artıyor. Bir kısmından haber alabiliyoruz, bir kısmından ise hiç haber alamıyoruz. Neredeyse 300 güne yakındır içeride olanlar var. Ne koşullarda olduklarını bilmiyoruz. Bazılarının kitap, gazete dahi okuyamadıklarını duyuyoruz.

Bu insanlar içerde kaldıkça hakikat daha kolay çarpıtılıyor, yalanlar topluma hakikat diye daha rahat sunuluyor. Türkiye yalanla, dezenformasyonla, baskıyla, sansürle yaşıyor. Oysa biz gerçeği bilme hakkımızı istiyoruz. Gerçekler ise birçok şeyi göze alarak, sizlere bilgiyi, haberi, hakikati ulaştırmaya çalışan bu insanların avuçlarında…

***Nedim Türfent’in cezaevi adresini de buraya ekliyorum. Eminim mektuplarınız o hücrede ona bir ses, bir nefes olacaktır (Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu A-53 Van)

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

KHK ve OHAL mağdurları anlatıyorlar

Yanımızdaki KHK/OHAL mağdurlarını dışlamayarak, bu karanlık günlerde onlarla dayanışarak ilk gül tohumlarını toprağa atabiliriz

Bextreş Nezarethanesi

Bir kez daha anladım ki yıkım ve savaşın tarihini yazanlara inat, bizler de dayanışmanın ve mücadelenin tarihini yazıyoruz...

Enfâl'in ruhu şimdi Afrin'de

Siz kirlisiniz biliyoruz ama hiç değilse yüzyıldır barışın adı olan zeytinin adını da kirletmeyin!

"
"