28 Haziran 2015

Ezidiler neden tekrar göç yoluna düştüler?

Hiçbir gelir kaynağı olmayan Ezidilere Edirne’ye gidiş için araç organizasyonunun ekonomik kaynağı kim ya da kimler tarafından sağlandı?

Son bir aydır Ezidilerin bir kısmının Bulgaristan sınırına gidip dayanmayı planladıklarını, böylece Avrupa’nın onlara kapılarını açacaklarını düşündüklerini biliyorduk. 2 Haziran’da Avrupa, Rojava, Irak gibi farklı yerlerden gelen Ezidi federasyonları, din adamları, cemaatin temsilcileri ve Ezidi işadamları bölgedeki Ezidi kamplarını ziyaret ederek, kamplarda kalan Ezidilerle bu konuyu da görüştüler ve onları Bulgaristan sınırına gitmeme konusunda ikna ettiler.

Ancak ne olduysa son bir iki gündür Ezidiler tekrar sınıra gidip dayanacaklarını söylemeye başladılar. Irak’tan ve bölgenin diğer illerinden gelen birçok Ezidi Bulgaristan sınırına doğru yolculuğa çıkmak için dün Diyarbakır Kampı’na gelmeye başladılar.

Dün ben de kamptaydım, ancak basından biri olarak değil aylardır kamplara destek veren bir gönüllü olarak dün kampta olduğum için, dün kampta yaşananları yazmayacağım. Ancak şunu söyleyebilirim; kamptan ayrılmayı düşünen birçok Ezidi, belediyelerin ve Kürt halkının onlar için ne kadar çabaladığının bilincinde idi, çoğu gözü yaşlı olarak kamptan ayrılıyorlardı. Avrupa onlar için bir umuttu ve bu umudu denemek istiyorlardı. Dün kamp çalışanlarının özverisi inanılmazdı. Onların başına yolda kötü bir şeyler gelebileceğine ilişkin endişe taşıyorlardı ve hiç bıkıp usanmadan onlara yola çıkmamalarını telkin ediyorlardı.

Ama Ezidiler ikna olmadılar. Ortada uzun süredir “asılsız” bir söylenti dolaştırılıyordu. Bu söylentiye göre, Türkiye’de yeniden bir iç savaş çıkacak ve savaşın ilk kurbanları Şengal’de olduğu gibi yine Ezidiler olacaktı. Bu savaşta ilk saldırılacak grup olan Ezidilerin bu senaryoyu yaşamamaları için şimdiden bulundukları bölgelerden çıkarak Türkiye-Bulgaristan sınırını geçmek için “sözde” bütün hazırlıklar tamamlanmış ve devletler nezdinde görüşmeler de yapılmıştı. Söylentiye göre, 5 bin kişi sınırda toplanırsa, ya Bulgaristan bu sığınmacıları içeriye almak zorunda kalacak ya da Birleşmiş Milletler bulundukları bölgeye bir mülteci kampı kuracak.

Maalesef bu asılsız söylenti Ezidilerin bir kısmı arasında karşılık buldu.

Ezidilerin tekrar göç yoluna düşmesi sonucu, Ezidi Kültür Vakfı Başkanı Azad Barış bugün kamuoyuna acil çağrıda bulundu, bu çağrıdan devam edelim:

“Bu “asılsız” söylentilerin kaynağının Ezidilerin yaşadığı kamplarda daha önceden herhangi bir sebepten dolayı bulunmuş veya çalışmalara katılmış bazı meşkûk kişiler olduğunu biliyoruz. Ama ne isimleri ne de adresleri belidir. Dolayısıyla bu hazin göç serüveninin yaygınlaşması sistematik bir çalışmanın sonucu olduğunu bize göstermektedir. Bütün olup bitenlerden hem bölge valileri hem de kolluk güçleri haberdardır. Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan Ezidilerin büyük kısmına ev sahipliği yapan kampların Kürt hareketine bağlı belediyelere ait olduğunu göz önünde bulundurulduğunda, göçün asıl amacının Ezidilerle tekrar tanışan Kürdi coğrafyayı tekrardan Ezidisizleştirmek ve Kürt hareketinin Ezidilere sahip çıkamadığına dair bir imaj yaratmaktır. 

Bunun yanı sıra bu hazin göçün yol açabileceği tehlikelerden birisi de Ezidilerin insan tacirlerinin eline düşmeleridir. Avrupa’ya gitmek isteyen bazı Ezidiler özellikle İstanbul’da insan ticareti yapan çetelerin avı haline gelmiş durumdalar. Zira Ezidilerin Irak’tan fazla miktarda altınla Türkiye’ye geldiği söylentisi çok yaygın ve Avrupa’ya gitmek isteyenlerden yüksek ücretler talep ettiklerini biliyoruz. Kaçak yollarla Avrupa’ya gitmek isteyen Ezidiler, çetelere Yunanistan için 8 bin Euro, Almanya için ise 12 bin Euro civarında para ödüyor. 

Savaşın travmalarını en ağır şekilde yaşayarak Türkiye’ye gelmiş bulunan Ezidi toplumu bu şekilde yeniden göç yollarına koyularak ikinci bir travma yaşatılmak istenmektedir. Yeni bir yaşama dair gördükleri en ufak umut ışığına yönelebilen Ezidilerin bu durumu istismar edilmektedir. Dünyada ki en eski inanç topluluklarından biri olan Ezidilere yaşatılanlar karşısında daha güçlü bir toplumsal refleksin oluşmasını bekliyoruz. Savaşı en ağır şekilde yaşayarak Türkiye’ye gelen Ezidilere yaşatılanların sorumluluğu en başta sınır kapılarını açarak gelişlerini kabul eden Türkiye Cumhuriyeti hükümetindedir. Öncelikli olarak hükümet şu soruların cevapları kamuoyuyla paylaşılmalıdır;

1. Ezidilere özellikle Bulgaristan sınır kapısının açılabileceği bilgisi kimler tarafından verildi? Neden Bulgaristan sınır kapısı?

2. Hiçbir gelir kaynağı olmayan Ezidilere Edirne’ye gidiş için araç organizasyonunun ekonomik kaynağı kim ya da kimler tarafından sağlandı?

3. Ezidilerin Bulgaristan sınır kapısına gitmek için hazırlık yaptığını bilen Diyarbakır, Şırnak, Siirt ve Batman valilikleri neden bu insanlara böyle bir durumun mümkün olamayacağı bilgisini vermedi? Diyarbakır valiliğini ziyaret eden Ezidi heyetine neden gidebilirsiniz dendi?

4. DBP’li Belediyelerin kurduğu kamplarda yaşayan Ezidilerin özellikle bu kampları boşaltması için mi bu insanlar yeniden göç yollarına sürüldü?

Tüm bu sorulara cevap verilerek en acil şekilde bu durum aydınlatmalı ve de sorumluları hakkında ivedilikle gerekli hukuki süreci başlatmalıdır. Aksi durumda oluşabilecek tüm olumsuzlukların sorumlusu hükümettir. Bunun yanı sıra tüm insan hakları kuruluşlarını ve ilgili sivil toplum örgütlerini bu durum karşısında daha duyarlı olmaya çağırıyoruz.”

Ben bu satırları yazdığımda 2 otobüs Ezidi Bulgaristan sınırına ulaşmış idi. Kadın, çocuk perişan halde yol kenarında gözü yaşlı ağlıyorlardı. Otobüslerin bir kısmı ise Diyarbakır’da jandarma tarafından il sınırında durdurulmuş ve kampa geri yollanmışlardı. Kampa geri girmeyen Ezidiler bir yol kenarında bu geceyi geçirmeye çalışıyorlardı.

Bu mazlum halk, biz yataklarımızda mışıl mışıl uyurken, bir geceyi daha korkuyla dışarılarda geçiriyor. Binlerce yıldır katledilen ve İŞİD saldırıları sonucu evsiz, yurtsuz kalan, sevdikleri yanı başlarında kesilen, kadınları kaçırılan, köle pazarlarında satılan bu halkın yanında olmak, onlara aylardır en iyi şekilde bakmaya çalışan Kürt hareketi ve halkının değil sadece, herkesin boynunun borcu olmalı.

Yazarın Diğer Yazıları

KHK ve OHAL mağdurları anlatıyorlar

Yanımızdaki KHK/OHAL mağdurlarını dışlamayarak, bu karanlık günlerde onlarla dayanışarak ilk gül tohumlarını toprağa atabiliriz

Bextreş Nezarethanesi

Bir kez daha anladım ki yıkım ve savaşın tarihini yazanlara inat, bizler de dayanışmanın ve mücadelenin tarihini yazıyoruz...

Enfâl'in ruhu şimdi Afrin'de

Siz kirlisiniz biliyoruz ama hiç değilse yüzyıldır barışın adı olan zeytinin adını da kirletmeyin!

"
"