18 Nisan 2011

Vizesiz Rusya’ya hoşgeldiniz!

Biliyorsun, cumartesi günü tarihi bir gündü. Türkiye ile Rusya arasında vize kalktı...


Sevgili Hakan,
Biliyorsun, cumartesi günü tarihi bir gündü. Türkiye ile Rusya arasında vize kalktı. Hayatını, işini, ilişkilerini Türk-Rus ilişkilerine bağlayan milyonlarca Rusya ve Türkiye vatandaşı adına doğrusu bu adımı alkışlamak gerek.
Alkışlayalım alkışlamasına, ama meseleyi de doğru anlayalım. Kaldırılan, sadece iki ülke arasındaki 30 günlük (veya 30 güne kadar süre için geçerli) turistik vizeler. İş, öğrenim gibi başka amaçlarla ve daha uzun sürelerle kullanılan vizeler aynen yerinde duruyor.
Örneğin, kısa süreliğine Moskova’ya, iş görüşmesine gidersen ve gümrük polisinden geçerken “doğrucu Davut” gibi davranıp geliş amacını dürüstçe ilan edersen, yalan söylemediğin için başına gelmedik kalmaz; belki geriye bile çevrilebilirsin. Onun için sen de “usule uygun” yalan söyleyip turist olduğunu iddia et. Ama ondan sonra da “Ben hayatta yalan söylemem” gibi yalanlar söyleme.
Bu arada turizm dışı vizeler kullanmak zorunda olanlar, işadamları, işçiler, öğrenciler, gazeteciler vb. açısından vize almanın bütün zorlukları olduğu gibi sürüyor. Kimse hiç umuda kapılmasın.
Ama yine de şu vize meselesini, ne olup ne olmadığını iyi anlayalım.

*      *      *

Neresinden başlayalım? En başından mı? Yani vize nedir ve tarihçesi konusundan mı?
Vize, İstanbul'a 138 kilometre (yani 1,5-2 saat) mesafede, Kırklareli’nin ve belki de Trakya’nın en sempatik ilçelerinden biridir. Tarihi-kültürel ve doğal güzellikleriyle ünlüdür… Desem tatmin olur musun? Olmazsın herhalde. O halde internetten ucuza öğrendiğimi pahalıya satmaktan vazgeçerek asıl konuya daha ciddi bir giriş yapmayı deneyeyim.
Biliyorsun, dünya korkularla (daha usturuplu deyişiyle “güvenlik kaygılarıyla”) yönetiliyor. Hırsızlık, kaçakçılık, dolandırıcılık, yaralama, öldürme gibi bir sürü suç olduğu için ve genellikle devletler kendilerine bağlı yurttaşların suç işleme merakıyla bile baş edemediklerinden dolayı, bir de “ithal suçlu” edinmek istemiyorlar. Birçok yasa, kural ve hem yazılı, hem sözlü uygulamayla kendilerini korumaya çalışıyorlar. İşin güvenlik tarafı bir yana, kendini dünyanın merkezi sayan ve yabancılara hep kuşkuyla bakan milliyetçilik açısından da yabancıların “sınırları geçerek yanı başımıza kadar gelivermesi” ürkütücü bir gelişme.
Pasaport (Fransızca “passe porte”) denilen şeyin ilk kez ortaya çıkması Rönesans dönemine denk geliyor. XIV-XVI yüzyıllarda birçok devlet, yurttaşlarına yazılı kimlik belgeleri vermeye başlıyor. XV. Yüzyıl’ın ortalarında “Polis tarafından aranıyor” ve “Kayıp” ilanları yaygınlaşıyor. Kimlik meselesi önem kazanınca, 1460 yılında pasaportlar legal statü kazanıyor. Savaş ve salgın hastalık dönemlerinde pasaportlara ek olarak kişilerin özelliklerini açıklayan sertifika ve bilgi notları kullanılmaya başlanıyor. İşte vizenin (Fransızca “visa”, Latince “visus” – görülen, bakılan anlamında – kavramından geliyor) ortaya çıkması buralara dayanıyor. 
Giderek pasaportun yurtdışında kullanılan kimlik belgesi, vizenin de pasaportla (veya pasaport yerine geçen belgelerden biriyle) birlikte giriş yapılabilecek ülkelerden alınan izin yerine geçtiği bir dönem başlıyor.

*      *      *

Devletler, uluslararası ve ulusal hukuk sistemleriyle insanları ancak resmî kimlik ve verilerle anlamlandırıyor. Yani kimliğin yoksa insan değilsin. En azından “kuşkulu” bir insansın, “potansiyel suçlu” sayılırsın.
Ve devlet yönetimleri, sözüm ona hayatı kolaylaştırmak için herkes ve her şey (insanlar, hayvanlar, arabalar, binalar, arsalar vs.) için belgeler, adlar, numaralar belirleyip bu tür bilgileri detaylandırıyor. Ama bir yandan da böylece günlük yaşantıyı paradoksal bir şekilde zorlaştırıyor. Çünkü bilgiler arttıkça, hayatımız giderek bu bilgilerle ilgili hata yapma ihtimali olan insan ve aletlere bağlı hale geliyor. Çığ gibi büyüyen belge sahtekarlığı da cabası.
Neyse, uzatmayayım. Bugün Türkiye 60’a yakın ülke ile vizesiz geçiş rejimine sahip. Rusya ise 50 civarında ülke ile benzeri bir ilişki içinde. (Bir de vizeyi sınırda belirli bir para karşılığında veren “fiilen vizesiz” ülkeler var; o ayrı...) 
Türkiye ile Rusya arasında turistik vizelerin kaldırılması meselesi de, uzun süre tartışıldıktan ve yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra, önceki gün yürürlüğe girdi. İlerde belki vize uygulamalarının başka alanlarında da kolaylıklar düşünülür, kim bilir...

*      *      *

Rusya ile Türkiye önce kendi arasında iyi ticaret yapmasını öğrendi ve aralarındaki eski gerilimleri ortadan kaldırdı, sonra da dost olma fikrine alışmaya başladı. Karşılıklı geliş gidişler ve sosyal, kültürel, insani ilişkiler arttı. 
Bir süredir vize uygulamasında kolaylık yapsak mı yapmasak mı, diye düşünüldükten sonra, Medvedev’in geçen mayıs ayındaki Ankara ziyaretinde bu konuda bir anlaşma imzalandı. Bürokrasinin epeyce uzun bir hazırlık (yoksa direniş mi desek?) süresinden sonra, sonunda anlaşma yürürlüğe girdi.
Şimdi ne değişecek?
Rusya’dan Türkiye’ye, büyük çoğunluğu turist olarak ve Antalya’ya olmak üzere 3 milyonu aşkın Rusya yurttaşı geliyor. Bunlar, sınırda 20 dolara vize satın alıp Türkiye’de iki ay bulunma hakkına kavuşuyordu. Şimdi bu parayı vermeyecekler, ama süre 30 güne inecek. (Bu arada Türk eşinin-akrabasının yanına iki aylığına gelen veya Antalya’daki evinde iki ay tatil yapmaya gelen Ruslar’ın işi zor; onlar artık önce devlet makamlarına başvurup vize almak veya sonra resmî izinle kalış sürelerini uzatmak zorunda kalacaklar.)
20 doların verilmemesi Rus turist için Türkiye’nin turistik cazibesini arttırır mı? Evet, bir ölçüde evet. Vize kuyruğundan kurtulmak bile bir şeydir. Tabii bu arada Türkiye bütçesi bu 20 dolarlardan oluşan 60 milyon doları aşkın bir geliri kaybediyor. Bu paranın “kaz gelecek yere harcanan tavuk” olduğu kanısı yaygın, ama “kaz”ın ne olacağını kimse bilmiyor. 
Türkiye’ye gelen Rus turistlerin sayısı zaten artma eğilimi gösteriyordu. Özellikle de Rus turizm piyasasında Türkiye’nin asıl rakibi olan Mısır’da yaşanan olaylardan sonra. Bakalım, 20 dolarlık vizeden vazgeçilmesi ne etki yapacak…

*      *      *

Madalyonun tersinde ise, “artık turizmi keşfetmenin zamanı geldi” diyen Ruslar’ın, memleketlerine gelen Türk turist sayısını arttırma amacı var. 
Geçen yıl sadece 200 bine yakın Türk Rusya’ya giriş yapmış. 3 milyon küsur nerede, 200 bin nerede? 
Üstelik Rusya, vize ve gümrük geçişlerinde türlü zorluklar çıkarıyordu. Şimdi bunlar halloldu mu? Veya hallolacak mı? Belki…
Bence Rus makamları ve memurları, eski alışkanlıklarıyla, “zorluk çıkartma” zevkinden mahrum kalmak istemezler. Öyle bir anda geliş-gidişlerde pespembe bir ortamın doğacağını düşünmek fazla iyimserlik.
Türkler, kendilerine “gümrüğün sırat köprüsünden geçerken ani ve zeki sorular” hazırlandığından emin olsun. Ayrıca belgeleri tam ve kusursuz olmalı. Örneğin, pasaportun en az 6 aylık geçerlilik süresi bulunmalı. Pasaport yıpranmış ve sararmış da olmamalı. Bir de çıkışta, herkes, kaldığı süre içinde Rus devletinin “hangi otelde veya hangi adreste ikâmet ettin?” sorusuna hazır ve donanımlı olsun. Kâğıtlar, mühürler ve imzalar tastamam olmalı yani. Sonra bir daha geçemeyebilirsiniz bu kapıdan!
 
Bunun dışında 180 gün içerisindeki toplam ikâmet süresi 90 günü aşmamalı. Öyle “turistim” deyip yabancı memlekete serilmek yok!
Vize kolaylığından kim, hangi amaçlarla yararlanır, bilemiyorum. Ama eğer bu “vize devrimi” Türk vatandaşları tarafından “kötüye kullanılırsa”, Rusya’da “tatsız olayların çoğalması” sonucunu doğurursa, bakarsınız bir-iki yıl sonra her şey gözden geçirilir. Ona göre!..

*      *      *

Her şey bir yana geçmişte onca sorun yaşayan, birbirine neredeyse kasten türlü sorunlar çıkaran iki devletin bugün sınır kapılarındaki önlemleri biraz da olsa gevşetme kararı, göz ardı edilmemesi gereken önemli bir gelişme.
Yıllardır iki halk birbirini yeterince tanıyamadı. Bu şartlarda birçok kuyruklu yalan, köhne propaganda ve paslı önyargı herkesi zehirleyip durdu. Sıradan insanlar bundan çok zarar gördü. Son yıllarda bu bakımlardan devir değişmeye başladı. Şimdi vize rejiminin yumuşamasının da etkisiyle karşılıklı ziyaretler daha da artacak ve Ruslar ile Türkler daha da yakından tanışacaklar.
Eminim, Ruslar’la, en azından onların en estetik ve güzel temsilcileriyle yakından tanışma amacı taşıyan birçok enerjik ve hayalperest Türk, vizesiz seyahatler için bavulunu hazırlamıştır bile. Onların yaşayacağı iyi ve kötü deneyimler, herhalde ikili ilişkilerin insani boyutuna yeni renkler ekleyecektir.
Vizesiz seyahatlere çıkacaklara iyi yolculuklar.
İyi günler.
Nataşa

Yazarın Diğer Yazıları

Turizm demek Türkiye demektir

Geçen hafta içinde turizm, daha doğrusu Rusya ile Türkiye arasındaki turizm...

Milliyetçilik nedir ki? Vatan neresidir? (2)

Son mektubumda sana Nataşa Mektupları’nın kısa, ama benim için çok önemli...

Milliyetçilik nedir ki? Vatan neresidir? (1)

Seninle yıllardır mektuplaşıyoruz. Ama son dönemde bu mektupları yazmak daha farklı...