12 Ocak 2020

Esaretten NBA'ye: D.J. Mbenga

Kader, savaş halindeki Afrika topraklarından kaçıp gelen bir genci, dünyanın en büyük basketbol organizasyonunun zirvesine kadar çıkardı

Doksanların sonunda bir Afrika ülkesi…

Yakın zamanda değişen rejimin ardından eski yönetimle ilgisi olan kim varsa fişlenmeye başlıyor. Ardından fişlenenler bir araya toplanıyor ve hapishanelere dolduruluyor. Bu furyada, eski hükümet döneminde devlet görevlisi olarak çalışan bir kişi de ilk tutuklananlar arasında. Kötü muamele, işkence gırla… Ruanda Soykırımı'ndan yaklaşık dört yıl sonra, İkinci Kongo Savaşı'nın devam ettiği zamanlar… Yani hem içi karışık hem de dışı…

Bahsi geçen eski devlet görevlisinin çocuklarını da tutukluyorlar. Babaları sürekli sorguda. Aylar geçiyor böyle ve en sonunda baba dayanamıyor: "Bildiğim her şeyi anlatacağım ve ne kadar param varsa size vereceğim. Yeter ki, çocuklarımı bırakın" diyor. Anlaşma yapılıyor. İşin içinde rüşvet de olduğu için çocuklar gizlice hapishaneden salıveriliyor. Buldukları ilk uçakla da Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ni terk ediyorlar.

Aradan yıllar geçiyor ve o çocuklardan biri NBA'e adım atıyor.

Onun adı Didier "D.J" Ilunga-Mbenga…

Siz orada değildiniz

"Afrika'da bir şeyler olduğunu biliyorsunuz. Ancak bunu anlamanız kolay değil. Çünkü siz orada değildiniz ve olanları görmediniz."

Didier, kendisine geçmişiyle alakalı bir soru soran bir NBA muhabirine böyle cevap veriyor. Afrika'nın yaşadığı en acı dönemlerinden birini en acı şekilde tecrübe ettiği aşikâr. Parmaklıklar ardında geçirdiği 9 ayı, diğer aile fertlerinin yaşadıklarını, daha sonra ilk uçağa atlayıp kardeşi ve annesiyle Belçika'ya iltica edişini anlatırken zorlanması da gayet anlaşılabilir.

"Öyle bir durumdaydım ki, etrafımda insanlar ölüyordu. Bunlar başkalarının anlattığı şeyler değildi. Kendi gözlerimle görüyordum. Bunları açıklamak çok zor çünkü hatırlamak istemediğim şeyleri hatırlatıyor."

Muhtemelen, Didier'in hatırlamak istemediği şeyler arasında kötü anılar arasında onun kadar şanslı olamayanların yaşadıkları da var. Hapishanelerde, sokaklarda, parklarda, evlerinde öldürülen insanlar var. Mutlaka, esaret altında hayatını kaybeden babası var.

Hayatın en acı tarafını, savaşı, genç yaşta gören Didier; 1999'da Belçika'ya göçüp bir mülteci barınağında yaşamaya başladı. Dev gibi vücudu ne zulümlere dayanmıştı o zamana kadar. Ancak bir gün gelecekti ki, o heybet ona bambaşka bir kapı açacaktı. Belçika'nın efsanevi basketbolcusu Willy Steveniers, mülteci merkezinde Didier'yle karşılaştı. Willy, aklına ilk gelen şeyi söyledi:

"Sen basketbol oynamalısın!"

Didier, o yaşına kadar eline hiç basketbol topu almamıştı. Dahası, yaşadığı trajedilerin ardından böyle bir uğraşa ehemmiyet verecek durumda da değildi. Ancak denemekten de bir zarar gelmezdi. DİDİER, basketbol sahasına çıktıktan sonra her şey değişecekti. Basketbol sahasına çıktıkça bir şeyin farkına vardı. Geçmişin hayaletleri bu sahaya adım atamıyordu. Orada geçirdiği vakit, sanki bir terapi etkisi yapıyordu. En nihayetinde, kendisini mutlu hissettiği bir mabet ve yaşam hedefi bulmuştu:

Basketbolcu olacaktı…

Didier'den D.J.'e

Didier'nin bu hedef için fazla beklemesine gerek kalmamıştı. Steveniers'le yaptığı sıkı çalışmalarından ardından Belçika'daki profesyonel kulüplerde oynama fırsatı yakaladı. 2002 yılında şansını deneyip NBA seçmelerine de girdi. Ancak seçilemedi. Oyununun biraz daha olgunlaşması gerekiyordu. 2004 yılında Belçika Ligi'nde Spirou Charleroi takımıyla şampiyonluk yaşadıktan sonra ise önüne bir fırsat daha çıkacaktı.

2004 yılında NBA takımlarından Dallas Mavericks kadrosunda Didier için bir yer açtı. Demokratik Kongo'daki bir hapishanede başlayan yol, onu ABD'ye kadar getirmişti. Yeni takımına dahil olduğunda küçük bir minicik bir sorunla karşılaşacaktı. Mavericks'in meşhur sahibi Mark Cuban bir türlü Didier'nin ismin bir türlü doğru telaffuz edemiyor, ona D.J. diye sesleniyordu. Cuban'ın taktığı bu lakap onunla özdeşleşecek, hatta birçokları gerçek isminin D.J. olduğunu sanacaklardı.

Doğruya doğru, Didier pek yetenekli bir oyuncu sayılmazdı. Zaten basketbola da oldukça geç başlamıştı. Onun temel özelliği vücut yapısıydı. Güçlü vücuduyla pota altını savunuyor ve blok tehdidi oluşturuyordu. Elinden geldiğince… Sakatlıklar yaşadığı için çok fazla da fırsat bulamıyordu ancak uzunca sayılabilecek bir süre NBA'de kalmayı başardı.

Ama onun en büyük alameti farikalarından biri ise gittiği takımlara beraberinde başarıyı da götürmesiydi. İşin şakası bir yana, NBA'de geçirdiği sekiz sezonun altısında kadrosunda bulunduğu takımlar normal sezonu en az 57 galibiyetle tamamladılar. Didier'nin bu başarılarda payı olduğunu iddia etmek hayli abartılı olabilir ama bu durumu bir de ona sorabilirsiniz, eğer Los Angeles Lakers yıllarında parmağına geçirdiği iki NBA şampiyonluk yüzüğü nedeniyle gözleriniz kamaşmazsa...

Kader, envaiçeşit acının beşiğinden, savaş halindeki Afrika topraklarından kaçıp gelen bir genci, dünyanın en büyük basketbol organizasyonunun zirvesine kadar çıkardı. O genç, şimdi kurduğu vakıf aracılığıyla ülkesindeki çocukların kaderini değiştirmeye çalışıyor.

Onun adı Didier "D.J" Ilunga Mbenga…

Yazarın Diğer Yazıları

Asla vazgeçme: Diana Nyad

Üniversite yurdunun dördüncü katından paraşütle atladı ve bir de 63 yaşındayken Havana'dan Florida'ya kadar yüzdü. O, asla vazgeçmeyenler için bir cesaret simgesi

Bir yılbaşı arifesinde, Managua'ya doğru...

Roberto, duruma el koymaya karar verdi. Dördüncü uçakla birlikte o da gidecekti. Yılbaşı arifesinde, Managua'ya…

Ulis'in kaçışı: Ulysses Kokkinos

O, Türkiye'de Yunan, Yunanistan'da Türk. Yeşil sahaların rock yıldızı, bitmeyen gecelerin serseri futbolcusu. O, Avustralya'nın George Best'i…

"
"