02 Ekim 2024

Bu modeller hep böyle!

Uluslararası işçi sınıfı ve dünya halkları bu çöküşe karşı ortak bir programla mücadeleyi yükseltmediği sürece, kapitalist barbarlığın ve otoriter rejimlerin damgasını vurduğu yüzyılımızda çöküş kaçınılmazdır

Günümüzde dünyayı büyük ölçüde teflon karakterli politik liderler yönetiyor. Bu tür liderler teflon tava gibidir, üzerlerine hiçbir şey yapışıp kalmaz. Dün söylediklerinin bugün tam tersini rahatça söyleyebilirler, dün yaptıklarının tam tersini bugün yapabilirler. Bunların destekçisi medya ise liderlerin bu halini, “iş bilir”, “zekice”, “pragmatik”, “dünya liderliğinin ve oyun kuruculuğunun bir gereği” gibi sıfatlarla açıklarlar. Oysa bu açıkça bir ilkesizlik, omurgasızlık ve oportünizmdir.

Örneğin Arjantin’in elinde testere ile kitleleri tehdit eden, aşırı sağcı, kadın düşmanı Devlet Başkanı Javier Milei öyle bir U dönüşü yaptı ki daha önce Çin’i, Komünist “Suikastçi”den “Çok İlginç Ticaret Ortağı”na terfi ettiriverdi.

Javier Milei

Milei, bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce, henüz seçim kampanyasındayken Bloomberg’e verdiği bir mülakatta Çin’den, “suikastçı” olarak bahsetmişti: “Komünistlerle anlaşma yapmayız... Ne komünistlerle, ne Küba'yla, ne Venezuela'yla, ne Kuzey Kore'yle, ne Nikaragua'yla, ne de Çin'le ilişkileri teşvik ederim... Çin'de insanlar özgür değil, istediklerini yapamıyorlar ve yaptıklarında da öldürülüyorlar. Bir katille ticaret yapar mısınız? Sadece Çin ile değil, hiçbir komünistle iş yapmayacağım... Ben özgürlük, barış ve demokrasinin savunucusuyum. Çinliler buna uymuyor... Biz kıtanın ahlaki feneri, özgürlüğün, demokrasinin, çeşitliliğin ve barışın savunucusu olmak istiyoruz. Biz devlet olarak komünistlerle ya da sosyalistlerle herhangi bir eylemi desteklemeyeceğiz.” (1)

Nitekim Milei Hükümeti, Arjantin’in BRICS-artı ittifakına üyeliğini iptal ettikten sadece birkaç ay sonra NATO'nun “küresel ortağı” olmak için başvuruda bulunacak kadar ileri gitmiş, Arjantin'i Batı emperyalizmine sıkı sıkıya bağlayan anlaşmalar imzalamıştı. Hatta bu yolda Milei, İsrail'in soykırıma varan savaş suçlarına tam destek sözü verirken, Ukrayna'ya silah göndermeyi de teklif etmişti.

Milei bu noktaya nasıl geldi?

Aralarında kendi Devlet Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yapan kız kardeşi Karina Milei, Ekonomi Bakanı Luis Caputo ve Dışişleri Bakanı Diana Mondino'nun da bulunduğu üst düzey Arjantinli bakanlardan oluşan bir heyetin geçtiğimiz günlerde düzenlenen BM Genel Kurulu sırasında Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile bir araya geldiği haberi Washington'da alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

“Arjantinli medya kuruluşu Infobae'ye göre, bu görüşmenin amacı iki ülke arasındaki stratejik ekonomik anlaşmayı yeniden başlatmaktı: Biden yönetimi Milei Hükümetinin Çinli lider Xi Jinping'in etkisinin ötesinde olduğunu düşünüyordu. Ancak Arjantin Devlet Başkanı aniden Arjantin’in merkez bankası rezervlerini destekleyen Çin takas hattını yenilemek ve Çinli şirketlerin Washington'un küresel olarak stratejik gördüğü iki maden olan lityum ve bakır yatırımlarını kolaylaştırmak için komünist rejimle yakınlaşma arayışına girdi.”

Bu son çare U dönüşünün, Milei'nin kendi hükümetinin hayata geçirdiği ekonomi politikalarının neden olduğu derin ekonomik ve sosyal krizden çıkartmaya yönelik çabaların bir sonucu olduğu açık.

Çin ise, 2009 yılında, dönemin Devlet Başkanı Cristina Fernández de Kirchener ile para birimi takası imzaladığından beri Arjantin'in en büyük alacaklısı konumunda. Bu takas şu anda Merkez Bankası'nın tükenen kasasındaki en büyük döviz rezervi kaynağını oluşturuyor. Bu aynı zamanda 18 milyar dolar değerinde dünyanın en büyük yuan takas hattı. Ayrıca Çin Brezilya'dan sonra Arjantin'in en büyük ikinci ticaret ortağı.(2)

Ekonomik ve sosyal çöküş

IMF'ye olan yaklaşık 40 milyar dolarlık borcu da dâhil olmak üzere, devasa borçlarını ödemeye devam etmek için Milei Hükümetinin bu takas hattının akmaya devam etmesine umutsuzca ihtiyacı var. Öyle ki ülkenin altın rezervlerinin önemli bir kısmını çoktan rehin vermiş durumda.

Milei geçen yıl Aralık ayında başkan seçildiğinde Arjantin’de yıllık enflasyon yüzde 161 idi. Yüksek enflasyon, ekonomik zorluklar ve diğer bazı etkenler faşist, emekçi ve kadın düşmanı Milei’nin başkan seçilmesini sağlamıştı. Milei iktidara geldikten sonra ulusal para birimi pesoyu devalüe etti. O günden bu yana (Temmuz ayında) enflasyon yüzde 263’e çıktı. Arjantin şu anda dünyadaki en yüksek enflasyon oranına ve üçüncü en yüksek faiz oranına (yüzde 40) sahip ekonomilerin başında geliyor.

Başkanlık seçimi sırasında pesoyu ortadan kaldırıp ABD dolarına geçeceği ve merkez bankasını kapatacağı sözünü de veren Milei ülkedeki ekonomik durumu daha da kötüleştirdi. Şu anda 1 Arjantin pesosu 0,0011 ABD dolarına eşit. Milei yüksek enflasyon ve yüksek döviz kuru ile Arjantin işçi sınıfını ve halkını iyice yoksullaştırdı. Arjantin Katolik Üniversitesi tarafından ocak ayında yapılan bir araştırmaya göre, ülkedeki 46 milyon insanın yaklaşık yüzde 60'ı yoksulluk içinde yaşıyor ve bu oran son 20 yılın en yüksek seviyesi. (3)

Kıssadan hisse

Bir ülke kendi varlıklarını, kaynaklarını halkından yana ve halkının refahını yükseltmeye odaklı ve çevre ile uyumlu bir sosyoekonomik kalkınma için değil de, bir oligarşiyi ve onun iş birliği içinde olduğu emperyalizmi beslemek için kullanıyorsa, o ülkenin ekonomik ya da siyasal bağımsızlığından söz edilemeyeceği gibi, yöneticilerinin sadakatinden, yurtseverliğinden ya da ilkeli duruşundan da söz edilemez.

Bu tür liderlerin iş başında tutulması ise (aşırı sağcı, otoriter ve emek karşıtı politikalarından ötürü), yüksek enflasyon, devalüasyon, işsizlik, yoksulluk ve topyekûn bir sosyal çöküşe neden olur.

Uluslararası işçi sınıfı ve dünya halkları bu çöküşe karşı ortak bir programla mücadeleyi yükseltmediği sürece, kapitalist barbarlığın ve otoriter rejimlerin damgasını vurduğu yüzyılımızda bu çöküş kaçınılmazdır. Oysa bunu hala tersine çevirebilmek mümkündür.


Dip notlar:

Mustafa Durmuş kimdir?

Akademisyen, yazar, ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 1956 yılı Kelkit'te doğdu. 1977 yılından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

'Güney Kore'de İhracata Dönük Kalkınma Modeli' üzerine doktora tezi yazdı (1989).

TÜRK-İŞ'e bağlı YOL-İŞ Federasyonu'nda eğitim uzmanı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde asistan, Birleşik Krallık York Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, Gazi Üniversitesi İİBF'de öğretim üyeliği ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı.

Halen Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Maliye bölümü öğretim üyesi ve T24 yazarı. Makalelerini yayımladığı 'Alternatif Akademi' adlı bir bloğu ve Kapitalizmin Krizi (2009), Kriz Darbe Savaş Kıskacında Türkiye Ekonomisi (2018), Büyük Değişim-Popülist Otoriterlik (2019) adlı kitapları var.

Yaşamın Temel Ekonomisi (2021), Dünya Ekonomisini Anlamak I (2021) ve Siyasi Ekoloji (2022) editörlü kitapların da yazarları arasında.

Yazarın Diğer Yazıları

Muhalefetin halka anlatacak yeni bir hikâyesi var mı?

eni bir hikâyemiz yoksa eskisini etkisiz kılamayız. Bu hikâyenin ana teması ise, “Yaşadıklarımız kaderimiz değildir, yeni bir dünya yaratmak ve buna uygun yeni bir toplum inşa etmek mümkün ve gereklidir” olmalıdır.

Narin'in öldürülmesinin nedeni güvenlik ve ahlak yetersizliği mi, yoksa demokrasi ve insan hakları yetersizliği mi?

Türkiye içinde yer aldığı coğrafyanın en sert yönetimlerinden birine sahip. Keza Merkezi Yönetim Bütçesinin çok önemli bir kısmı güvenlik ve kolluk hizmetleri ve görevi insanlara dini telkin vermek olan Diyanet gibi kurumlar için ayrılıyor

"Fakirin cuğarasına dokunma!"

Daha yüksek fiyatlı sigaranın vergisinde düşüş sağlanırken, daha düşük fiyatlı sigaranın vergisi yükseltildi. Böylece vergi yükü sigara tüketicileri arasında yeniden dağıtılmış oldu. Öyle ki bundan böyle, göreli olarak daha düşük gelirliler sigara vergisinin yükünü daha fazla taşıyacaklar

"
"