Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Koronavirüs'ün ekonomide yarattığı tahribata karşı bir paket açıkladı. Bu paket ne anlama geliyor başka ülkelerle karşılaştırıldığında durum nedir ona bakalım.
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 1 trilyon dolarlık bir paket açıkladı.
Dünyanın 4. büyük ekonomisi Almanya Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 1 milyar Euro'luk ek bütçe açıkladı.
Dünyanın 5. büyük ekonomisi Birleşik Krallık Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 330 milyar sterlinlik (400 milyar dolar) bir paket açıkladı.
Dünyanın 7. büyük ekonomisi Fransa Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 45 milyar Euro'luk bir paket açıkladı.
Dünyanın 8. büyük ekonomisi İtalya Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 25 milyar Euro'luk bir paket açıkladı.
Dünyanın 13. büyük ekonomisi İspanya Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 200 milyar Euro'luk bir paket açıkladı.
Dünyanın 20. Büyük ekonomisi Türkiye Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 100 milyar TL yani 14,2 milyar Euro, 15,4 milyar dolarlık bir paket açıkladı.
Türkiye'den ekonomik büyüklük olarak birkaç sıra gerideki Polonya Koronavirüs'ün yarattığı ekonomik tahribata karşı 52 milyar dolarlık bir paket açıkladı.
İnsan hayatı söz konusu olduğu zaman ekonominin, paranın çok konuşulması etik olarak doğru olmuyor belki ama bir de gerçekler var. Açıklanan paket diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sadece 'küçük' kalmıyor. Aynı zamanda ağırlıklı olarak 'işveren-işletme' merkezli bir paket olduğu da ortaya çıkıyor. Yine dünya karşılaştırmaları ve somut örneklerle gidelim.
ABD mesela... Halka 1000 dolarlık (6 bin 853 lira) çek dağıtılarak destek verileceğini açıkladı.
Fransa… Zorda olan küçük şirketlerin kira, elektrik, su ve doğalgaz faturaları askıya alındı.
Avrupa ülkelerinin bir çoğunda paketlerde doğrudan emekçiyi-çalışanı-çalışamayanı gözeten önlemler de var.
İşletmeler işi yaratan yerler korunmalı mı? Elbet korunmalı. Ama ya emek kesimi? Ya resmî rakamlarla bile yüzde 13,7'ye varan yani 4,5 milyon kişilik işsizler ordusu? Her 4 gençten birinin işsiz oluşu? En düşük emekli maaşını 1500 TL'ye çıkararak, ya da emekli bayram ikramiyesini 1 ay öne çekerek, 65 yaş üstüne bedava kolonya maske dağıtarak sosyal dengenin sağlanabileceği mi hayal ediliyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasını televizyon karşısında seyrederken not da alıyordum. Konuşma sırasına göre öne çıkardığı bölümleri şöyle sıraladım.
- Batı-ekonomik sistem eleştirisi. Haklı olduğu yön çok ancak 18 senelik iktidar süresince farklı ne yaptı? Şöyle konuştu:
Batı ülkeleri yıllarca tüm temel kamu hizmetlerini görünüşte özel sektöre terk ederek, ama aslında başından savarak vatandaşını adeta sahipsiz bırakmıştır. Liberalizmin en hararetli savunucusu olan Avrupa ülkeleri bugün hastanelerini ve diğer hizmet kurumlarını devletleştirmeye başladı.
-Dinsel referans bölümü…
Peygamber Efendimiz, "veba olan yere gidilmemesini, veba olan yerden de çıkılmamasını" tavsiye ediyor. Bugün bize düşen de, Hadis-i Şerife uygun şekilde, KOVİD-19 virüsünün bulaşma ihtimali olan yerlerden uzak durmak, virüse maruz kalmışsak da iyileşene kadar diğer insanlarla teması kesmektir. Hazreti Ömer, Şam'a gitmek üzere yola çıkacakken, orada bir salgın hastalık başladığının haberini alıyor ve yolculuktan vazgeçiyor. Bunun üzerine sahabeden birisi Hazreti Ömer'e, "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun" diye soruyor. Hazreti Ömer'in bu soruya cevabı, "Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz" şeklinde olur.
Ve emekçiden-işsizden çok sermayeyi korumaya yönelik paket açıklaması…
Açıklanan pakette vergilerin ertelenmesi söz konusu. Yine, yeniden bankalardan işletmelere kredi verilecek. Burada ağırlık yine kamu bankalarında olacak. Peki yeni yüke hazırlar mı? Kaynak nereden gelecek? Merkez Bankası biraz da zorunlu olarak faizleri indirdi (100 baz puanlık indirim ile 9.75'e). Dışarıdan para gelmesi-borçlanma imkanı düştü. CDS'ler 510'lar seviyesinde. Venezuela, Arjantin, Ukrayna ve Pakistan'dan sonra 5. sırada. Dünyada Türkiye lehine gelişen tek hadise petrol fiyatlarının 25 doların altına gerilemesi.
Hem dünya, hem de doğal olarak Türkiye bugünkü şartlarda küçülecek gibi gözüküyor. Zaten işsizlikle boğuşan ülkede bırakın yeni iş imkanı yaratmayı işsizliğin daha da artması mümkün.
Bu tabloya baktığım zaman aklıma şu geliyor. İlk kez geçen sene her sene Nisan ayında yapılan genel kurulun ardından Hazine'ye aktarılan Merkez Bankası'nın karı seçim de düşünülerek Ocak ayında tahsil edilmişti. Bu yıl aynısı oldu. Merkez Bankası'nın zor günler için ayırdığı ihtiyaç akçesi de harcandı. Eğer en azından ihtiyaç akçesi harcanmasaydı, emekçilere-emeklilere sadece kolonya kalmazdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın basın toplantısını izlerken bir noktaya daha dikkat ettim. Salonda bakanlar ile birlikte AKP'nin grup başkanları, yöneticileri de vardı. Oysa bugünler partizanlıktan, ayrışmadan uzak durulması gereken günler. Göğüslenecek krizin çok büyük olduğu göz önüne alınarak muhalefetin de bu toplantılara-mücadeleye katılması gerekiyor. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir belediyeleri borcu olsa da vatandaşın kapatılmış su, doğalgazını açma hamlesi gibi doğrudan hayatı etkileyen çalışmaları iktidarın projeleriyle birleşirse memleket kazanır. Bir kere de partiler oy değil memleket geleceği kazansın.