25 Nisan 2024

Kurtlar sofrasında bir ‘Özel CHP’si; Bahçeli’nin mesajı kime, yol ayrımı mı var?

Şu an karşılıklı satranç hamlelerini izliyoruz. Siyasette adeta bir ‘kurtlar sofrası’ kurulmuş

Hafta sonu Hürriyet Gazetesi’nde Zeynep Bilgehan CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile bir söyleşi yapmıştı. Sabah Gazetesi’ne bayram öncesinde verdiği ‘makama saygı’ içerikli sözleri ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a verdiği mesajın riskleri üzerine ilk yazılardan birini 9 Nisan’da yazmış isim olarak onu da dikkatle okudum. Şöyle diyordu Hürriyet’te:  

“Ben 14-28 Mayıs’tan çok üzüntülü çıktım. Bu moralsizliğin başta gençler olmak üzere CHP’nin sadık seçmen kitlelerinin dahi partiden kopma riski olduğunu gördüm. Bu ancak bir özeleştiri süreciyle aşılabilir diye düşündüm. Bir gün Manisa’da, evin salonunda, yarı karanlıkta oturdum ve hiçbir şey yapmadan dört saat düşündüm. Eşim Didem beni o halde görünce ‘Hayır olsun, bakalım yine başımıza ne gelecek?’ dedi (gülüyor). Bu tek kişilik bir karardı. Tek başıma uzun uzun düşünüp yüksekten boş bir havuza atladım. Ben düşene kadar havuz dolacak diye hesap ettim. Tam da öyle oldu… Değişim yürüyüşümüzde önce bir kişiydim. Sonra üç olduk, sonra yedi… Arkadaşlara ‘Bir gün 7 milyon olacağız, bugün bizimle olmayanlar bize katılacak’ demiştim.”

Özel, dört saat yarı karanlıkta oturup düşünmüş, sonra boş havuza atlamış, değişim yürüyüşünde önce bir kişiymiş, sonra sayı artmış… Atladığı boş havuz ile eğer CHP’yi kastediyorsa bu onun adına talihsizlik olur. Çünkü partinin 28 Mayıs’ta kaybettiği seçimlere kadar geçen son on yılında kendisi de hep üst düzey yönetici, çoğu zaman ikinci adam. Üstelik CHP bir önceki döneminde; yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında helalleşme ile muhafazakarlardan Kürtlere geniş bir kesimi kapsayan bir hale gelirken yaptığı belediye başkan aday tercihleriyle de bugünün-geleceğin iddialı siyasetçilerini oyuna dahil etti. Adaylık sürecinden, başarısızlıktan sonra istifa etmemesine, habersiz protokole eleştirilecek pek çok yanı olmakla beraber kazanımlar da oldu.

“Değişim yürüyüşünde önce bir kişiydim” de doğru değil. Seçim sonrası ‘değişim’ kelimesini ilk dile getiren de Özel’in seçilmesinde en büyük katkıyı sağlayan da Ekrem İmamoğlu. Kasım ayındaki adaylık sürecinden itibaren kendi yönetimiyle dört ayda ‘CHP oylarını patlattığı’nı düşünüyorsa; geçmiş birikimi ve Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Zeydan Karalar, Vahap Seçer, Tunç Soyer, Yılmaz Büyükerşen gibi isimlerin her güçlüğe rağmen başarılı işler yapması sonucu bir netice elde edildiğini görmüyorsa bu sorundur. Özel’in giderek yükselen bir ‘ben’ problemi yaşandığını düşünüyorum.

CHP lideri Özgür Özel, TBMM 23 Nisan Resepsiyonu'nda

Bu ‘ben’ durumunun riski ise Erdoğan ile yapacağı merkezinin anayasa değişikliği olacağı belirtilen konuşma. Özgür Özel’in ‘tercihim Çankaya ama her yerde görüşürüm’ dediği buluşmada ‘Anayasa’nın tarif ettiği zeminde hareket etmeyen, anayasaya uyulmayan anların sık sık yaşandığı, Anayasa’nın kararlarına herkesin uymasının gerektiğini yazdığı Anayasa Mahkemesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararların uygulanmadığı’ bir irade ile buluşacağını herhalde biliyor. Ayrıca çok isteniyorsa Anayasa; cumhurbaşkanı ile ana muhalefet liderinin cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullandığı Beştepe’de buluşarak değil, eşit koşullardaki iki genel başkanın halkın temsil edildiği ve yeni sistemde  etkisizleştirilen Meclis’te yapacağı bir simgesel başlangıç-konuşma noktası ile harekete geçse daha uygun olur.

Bu arada CHP parlamenter sisteme dönmeyi hala istiyor değil mi? Sonrasında toplumun değişik kesimlerinin katkısı alınır. Özel her ne kadar "Önce mevcut anayasaya uyun da görelim" dese de görüşmeden sonra bu uyarının da anlamı kalmayacaktır. Bu arada ekonomiden özgürlüklere mevcut anayasanın bu konularda icraat yapılmasına ne gibi bir engel teşkil ettiği de sorulmalıdır. ‘Kutuplaşmayı bitirmek’ mottosu-amacı iyi de bu aynı zamanda cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yarattığı tüm problemli alanları da meşrulaştırmak anlamına gelmektedir.

CHP’nin başarısının ardından ana muhatabın, ayrımsız toplumun tüm kesimleri, halk ve hizmet olması gerekirken iktidarla bu arayışın riskleri yok mu? Hem de iktidar ortakları arasında giderek alenileşen bir sıkıntı yaşanırken. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “müfsit zihniyet” diye bahsettiği ismin Mehmet Şimşek değil de; “İmamoğlu ve Yavaş olduğunu” kaç kişi düşünüyor? Gazetecilik geçmişim 2002 öncesi Bahçeli’nin iktidar ortağı olduğu koalisyonda Derviş ile ilgili tutumu yakından bilecek kıdemde. Şimşek’in politikalarının yarattığı durumdan hoşnut olmadığını bilmek-duymak-anlamak için büyük bir çabaya gerek yok. Meclis 23 Nisan resepsiyonuna katılmaması, Erdoğan’ın Özel’i de davet ettiği çay buluşmasında karede olmaması, sonrasında izleyen gün MHP resmî sitesinden yayınlanan ‘müzikli klip’ bir anlam ifade ediyor. Üzerinde eşofmanla bir yolda yürürken görülen Bahçeli’ye fonda Ferdi Tayfur’un içinde “Ben sana hep dost oldum sen düşman oldun” kısmının da olduğu şarkı eşlik ediyor.

Devlet Bahçeli bu iktidarın, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kurmasında, sistemin yürümesinde, seçimlerin kazanılmasında önemli güçlerden biri oldu. Ancak 2023 seçimlerine giden süreçte, 2024 yerel seçimlerinde alınan sonuçlar AKP adına; MHP varlığının daha çok sorgulanmasına neden oldu. Yarın Bahçeli, Erdoğan ile görüşüp yine “AKP ile devam” da diyebilir, “Çok geç olmayan bir zamanda erken seçim yapalım” da… Şu an karşılıklı satranç hamlelerini izliyoruz. Siyasette adeta bir ‘kurtlar sofrası’ kurulmuş; ‘Özel CHP’si burada var olmaya çalışıyor. Oysa halkla konuşmak, merkeze halkı almak her zaman kazandırır.  

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"