11 Mayıs 2020

İyi Parti seçim zamanı HDP ile "örtülü ittifak" yaptı, şimdi dışlıyor

Akşener’in tıpkı Cumhur İttifak’ı bileşenleri gibi HDP’yi dışlayan ve kriminalize eden duruşu Türkiye’yi daha da kutuplaştıracak bir sonuca götürmez mi?

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener 10 Mayıs günü Fox TV’ye canlı yayına çıktı. Bu yayında zor günlerden geçilen bu süreçte "memleket masası" toplanması çağrısı yaparak kimi liderlerin ismini saydı:

"Bugün Anneler Günü ve kadın olarak tek parti başkanı benim. Bugünler geçecek ama biz pandemiye sıkıntılı bir ekonomik sistemde yakalandık. Pandemi ve sonrasıyla ilgili olarak hepimizin önlem alması gereken bir döneme giriyoruz. Biz uzun zamandır Sayın Erdoğan’a hep çağrıda bulunduk. Suriye meselesinde ve bu pandemi döneminde de çağrıda bulundum. Bu hepimizin derdi. Önerilerimizi, fikirlerimizi bir araya getirelim ve ortak aklı işletelim dedim. Bu çağrım Sayın Erdoğan’a, Sayın Kılıçdaroğlu’na, Sayın Bahçeli’ye, Sayın Gültekin Uysal’a, Sayın Karamollaoğluna’dır, Sayın Babacan’adır, Sayın Davutoğlu’nadır. Ortak aklı işletmemiz lazım. Memleket masasını toplamamız lazım. Tarım üretiminin çok önemli hale geleceğini biliyoruz. Böyle bir ortamda uluslararası sisteme karşı da memleket masasındaki fotoğrafın çok önemli olacağını düşünüyorum. Umarım bu çağrıma bir geri dönüş olabilir."

Akşener yaptığı çağrıya hemen her görüşü dahil ediyor. AKP’den ayrılarak parti kuran DEVA Partisi ve Gelecek Partisi Genel Başkanları Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu da… Burada Akşener, bu partilerin yeni kurulmuş olmaları ya da Meclis’te temsil edilip-edilmemeleriyle ilgili bir ayrıştırıcı tavır göstermiyor. [DEVA Partisi, aynen Saadet Partisi gibi (Konya Milletvekili Abdülkadir Karaduman) bir milletvekili ile (Mustafa Yeneroğlu) temsil ediliyor.] Akşener doğru bir tavırla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini şu anda içeriden eleştiren "eski yol arkadaşlarının" böyle bir toplantıda bulunmasından rahatsız olabileceği düşüncesini de önemsemiyor.

Ama sıra Meclis’te AKP ve CHP’den sonra en fazla milletvekili olan üçüncü parti’ye HDP’ye gelince Akşener burada farklı bir tutum gösteriyor. (AKP: 290, CHP 139, HDP: 61, MHP: 49, İyi Parti: 39, Türkiye İşçi Partisi 2, Saadet Partisi: 1, DEVA Partisi 1, Bağımsız 6, 12 sandalye boş.) HDP, çoğunluğunu Kürt seçmenlerin oluşturduğu 5 milyon 866 309 kişini oyunu alarak 24 Haziran 2018 seçimlerinde 3. Parti oldu. (Bu seçimlerde 188 bin 80 sandıkta 51 milyon 183 bin 729 kişi oy kullandı, katılım oranı yüzde 86.2 oldu.)

Kısa bir süre önce İyi Parti Genel Başkanı Haber Global’de "İyi Parti HDP’yi nereye konumlandırıyor?" sorusuna "PKK terör örgütünün yanına konumlandırıyor" diye yanıt vermişti. Ardından da eklemişti: "Millet İttifakı’nın bileşenlerine baktığınız zaman 24 Haziran’da Demokrat Parti var, Saadet Partisi var, İyi Parti ve CHP var. Yerel yönetimlerle ilgili olanda sadece İyi Parti ve CHP var. Seçmen oy vermiştir ona söyleyecek bir sözümüz yok."

Çok değil bir yıl önce, başta İstanbul ve Ankara, yerel seçimlerde muhalefetin kazandıkları şehirlerde HDP’nin örtülü de olsa CHP ve İyi Parti’nin oluşturduğu ittifakı desteklediği bilinmiyor mu? Biliniyor. CHP üzerinden bu iki partinin haberleştiği, yol haritası çizdiği herkesçe malum değil mi, malum…

Geçen hafta Medyascope’da Ruşen Çakır’a konuşan Sırrı Süreyya Önder İyi Parti’nin son seçimlerde HDP ile kurduğu ilişkiyi şöyle anlatıyordu (33 ile 36 dakikalar arası):

"Dün bize aracı gönderen şurada kiminle çalışalım, nasıl çalışalım, şunu nasıl yapalım diye fikrimizi merak eden parti bugün bize koordinat biçemez. İyi Parti’yi kastediyorum. Şurada duruyor bizim nazarımızda diyemez. Bu saygısızlığı bugün yapıyorsa o gün ilkesel konuyu dayatmamış olmamızdandır. Hiç İyi Parti’ye ve onun liderine kızmıyorum. Bağra basılan taşı kim merak etmediyse onları da kastediyorum."

Sırrı Süreyya’nın "bağra basılan taş’ olarak tarif ettiği konuyu hatırlatayım. 31 Mart seçimlerine giderken, HDP’nin 3 yıl 7 aydır tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın yaptığı çağrıydı. Demirtaş Yeni Yaşam’a şöyle demişti:

"Bütün halkımıza, tabanımıza çağrım ve varsa azıcık hatırım, ricam şudur ki, gerekirse bağrınıza taş basın, ama mutlaka sandığa gidip 'Faşizme hayır' anlamına gelecek oyunuzu kullanın. Seçim sonuçları, demokrasi ve barışın gelişmesine fırsat sunabilir. Oyunuz bu nedenle çok kıymetlidir. Seçimi boykot etmeyi asla düşünmeyin. Biz partililerimizden, aday çıkarmadığımız yerlerde CHP veya İyi Parti’ye severek veya gönülden oy vermelerini beklemiyoruz. Bu gerçekçi de değildir. Ama bazen bir tek oy, birçok mesaj içerir. İşte sizin oyunuz 'çok mesajlı bir güce' sahip, stratejik bir oydur."

Sırrı Süreyya Önder Medyascope’taki yayında hem o günlerde "bağra taş basma çıkışının" sorgulanmamasını eleştiriyor hem de destek konusunda bir ilkesellik tartışması yapıyor.

Sonuca gelecek olursak.

- Millet İttifakı ortağı, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in tıpkı Cumhur İttifak’ı bileşenleri gibi HDP’yi dışlayan ve kriminalize eden duruşu Türkiye’yi daha da kutuplaştıracak bir sonuca götürmez mi?

- 6 milyon seçmenin oy verdiği ve yapılan son anketlere göre oylarında bir erime gözükmeyen partinin seçmenleri açısından da Millet İttifakı’nın önemli üyesinin bu yok sayan hali genel anlamda özellikle Kürtlerde hem Türkiye’deki siyasetten hem Millet İttifak’ından duygusal kopuşu kuvvetlendirmez mi?

- HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in İyi Parti için altını çizdiği "seçim dönemi oy için ilişki kurup seçim sonrası yok sayma" siyasi olarak nasıl tarif edilir?

- Eksik bir memleket masası yerine geniş katılımlı demokrasi ittifakı kurmak için ülkedeki her görüşten kişileri bir araya toplamak daha gerekli ve mümkün olmaz mı?

Bu arada HDP içindeki sorgulamaları da bir yere not etmek gerekiyor. Partiden istifa eden Ahmet Şık’ın şu cümleleri önemli:

"Eş başkanlarımızı tenzih ederek, parti yönetiminde bulunan hakim anlayışın HDP’nin gücü, anlamı ve değerleri hilafına demokratik teamüllerden uzak tutumlarında ısrarları nedeniyle HDP’den istifa ettim."

Kısa Dalga Podcast’te Kemal Göktaş’ın sorularını yanıtlayan HDP eski parti sözcüsü, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in Şık’ın istifası sorusuna yanıtı da dikkate değer: 

"HDP’nin hem bileşen hukuku dediğimiz yapıdan kaynaklı hem de geleneksel kitle tabanı nedeniyle çözmesi gereken yapısal sorunları var. Geleneksel, bölgesel ve kimliğe dayalı bir siyasetten demokrasi cephesine dönüşümün sancıları olarak tanımlıyorum ben bunu." (Kaynak: Gazeteduvar)

Bu süreçte CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bundan kısa bir süre önce yaptığı tüm partilerin, görüşlerin katılımıyla kurulacak demokrasi ittifakı çağrısı önemlidir. CHP hem lideri hem yöneticileri vasıtasıyla diğer parti üst yönetimleriyle görüşme halinde. Belki yakında toplu bir araya gelme hatta bir yol haritası üzerinde çalışma açıklama bile olabilir. 

Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Ayrıştıran değil birleştiren susan değil sorgulayan, demokrasi içinde yan yana yaşamayı mümkün kılan, yeni bir hikayesi olan partilere, liderlere ihtiyaç var. Yoksa zorluklar artacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"