22 Haziran 2022

İyi Parti ‘beyaz Türklerin’ partisi oluyor, AKP’den çok CHP’den oy alıyor

İyi Parti Anadolu’daki çabasının dışında büyük şehirlerde bir zamanlar ağırlıklı olarak CHP’ye giden ‘beyaz Türklerin oyunu’ da alıyor

İyi Parti kritik eşiği aştı’ başlıklı yazım yayınlanalı yaklaşık bir ay oldu. O yazıda Türkiye medyasında ilk defa ‘İyi Parti’nin yüzde 20 barajını aştığına dair’ bir bilgiyi okurla paylaşmıştım. Kaynak yaptığı anketlerle saygınlık kazanmış, seçim ile ilgili çalışmalarını sadece abonelerine servis eden bir şirket idi. İlerleyen günlerde hem o şirketin hem başka birkaç araştırma şirketinin Meral Akşener’in liderliğindeki partinin yüzde 20 barajını geçtiğine dair sonuçları kamuoyuna yansıdı. Kimileri sonucun abartılı olduğunu ileri sürdü kimileri yakında ikinci parti olacağına dair beklentilerini.

Bugün size başka bir anketten söz etmek istiyorum. Bu anket tüm Türkiye’de değil sadece İstanbul’da yapılmış. Tamamı bütün ülkeyi kapsayan değil sadece İstanbul’da olan. Bu fark önemli. Zira örneklem kitle seçimi ve sayısı açısından sonuç farklılık gösterebilir. Ana araştırma sadece İstanbul olduğu için yeterli sayıda katılımcı sağlanmış.

Anketin önemi aslında bir Türkiye mozaiği olarak kabul edilebilecek İstanbul’da yapılmış olması. Detayını aktarma iznim olmadığı için sadece gördüğümü ve üzerine konuştuğumu yazayım: İyi Parti daha önceki seçimlerde AKP’nin güçlü olduğu pek çok ilçede büyük bir oy sıçraması yapamamış. Partinin oylarını en çok artırdığı yerler ise CHP’nin önde olduğu ilçeler olmuş. Yani İstanbul’da İyi Parti CHP’den alarak büyüyor. Görüşlerini önemsediğim bir analist benzer durumun Türkiye çapında da gözlemlendiğini aktardı. Aynı analist incelediği anketlerle ilgili şu yorumu yaptı: Oylarda bir puan yaklaşık 600 bin kişi anlamına geliyor. İyi Parti’nin yükseldiği kesin ancak bu yüzde 20 üstü anlamına geliyor mu emin değilim.

İstanbul’da anket şirketleri ağırlıklı olarak araştırmalarını şu şekilde yapıyorlar. Ya 39 ilçenin tamamında ya da İstanbul’u üç bölgeye ayırarak. Bir diğer analist bölgesel bakıldığında İstanbul’da İyi Parti’nin oylarındaki ciddi yükselişin görüldüğünü söylüyor. Ancak gerek İstanbul’da gerek Türkiye çapında İyi Parti’nin CHP’den oy aldığını teyit ediyor.

Meral Akşener 2021 sonbaharında muhafazakar kesime ‘Ömer’in yolu’ sloganıyla yönelmek istemiş ancak hem dil hem yöntem karşılık bulmamıştı. Akşener’in 2020 yılından itibaren Türkiye’yi karış karış gezen, kitlelerle başarılı etkileşimi kuran kişiliği ‘merkez’i arayan pek çok kesim için yönelim sebebi oldu. Bir diğer isme göre İyi Parti liderinin söylemi ‘MHP’den çok CHP ile benzeşiyor’…O zaman da özellikle iki partide hem oylarda bir bölüşme hem de AKP seçmeninden (MHP aynı zamanda) yeterince kopuş sağlanamıyor. Bir iddiaya göre Akşener söylemle sağlayamadığı ‘muhafazakarların çekim alanı olmayı’ partisine ekleyeceği, kamuoyunun önüne çıkaracağı yeni kadrolarla sağlamaya çalışacak.

Ve belki de en kritik noktalardan biri. Kürt sorunu. Akşener bu konuda inisiyatif almış değil. Bu konuda çalışmıyor demiyorum (çalıştığını-görüştüğünü biliyorum) ancak henüz bu konuda bir söz söyleyebilmiş değil. Merkeze doğru gelmiş olsa da hala ‘fenafiddevle’ felsefesini benimsemiş durumda. (Bu tanım MHP’nin 1960-70’lerdeki ikinci adamı Dündar Taşer’e ait imiş. İrfan Aktan’ın Tanıl Bora ile yaptığı söyleşiden öğrendim.) Fenafiddevle insanın varlığını devlette eritmesi anlamına geliyor. Ancak yıllardır Türkiye’de ‘devletin büyük kesimini zorla erittiği’ kitleler ‘birey olarak’ haklarını daha çok arıyor, bunu önemsiyorlar. Özellikle gençler ve kadınlar. Meral Akşener bu konuda da belki fikirsel-söylemsel bir değişikliğe gidebilir.

Bitirirken…Evet AKP eriyor. Evet çözümden çok çözümsüzlük üretiyor-vadediyor. Ancak muhalefet henüz AKP içindeki seçmeni kendine çekebilmiş değil. Kararsızlar artıyor. Muhalefetin ana iki partisi birbirinden oy alıyor. İyi Parti Anadolu’daki çabasının dışında büyük şehirlerde bir zamanlar ağırlıklı olarak CHP’ye giden ‘beyaz Türklerin oyunu’ da alıyor. Seçimlere az bir süre kala, etkileri, sonuçları yakından izlemek gerekir.

Murat Sabuncu kimdir?

Murat Sabuncu İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360’da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. ü

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti.

T24’te köşe yazarlığı yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay’ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini “Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi” adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne’da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.  

Yazarın Diğer Yazıları

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"