Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkan Erkan Baş’ın belediye başkan adayı olduğu Gebze’ye alan çalışmasını izlemek için gidiyorum. Fabrika ardından esnaf ziyareti, akşam da kahve toplantısı var. İlk durak Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesi’nde Chinatool Otomotiv. İşçiler kendileri talep etmişler gelip ziyaret etmesi için. Baş’ı beklerken partinin ilçe yönetiminden Kardelen Evcimen ile sohbet ediyorum. İlçeden, beklentilerden bahsediyor. Ya kendisi? Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu, şu an aynı üniversitede yüksek lisans yapıyor. Bir önceki milletvekilliği seçiminde Tekirdağ’dan aday gösterilmiş. Henüz 20’lerinde… Biraz ileride bir diğer yönetici. Yale Üniversitesi mezunu Ali Ekdal. İkisi de günde 17-18 saat alanda çalışıyor. Türkiye’de ve siyasette yeni bir geleceğin habercileri.
İşçilerin vardiya çıkışına saat 17.00’ye doğru Erkan Baş geliyor. Fabrikanın bahçesinde kendisini bekleyen işçiler var. Her görüşten işçiler… Haktan, özgürlükten, işçi kenti olarak buranın belediyede de işçilerin her türlü fikirsel katkısıyla, ortak bir katılımla yönetilmesi gerektiğinden bahsediyor. Konuşmasında not aldığım bir tanım var. Gebze için “Sıkıştırılmış Türkiye” diyor. Gün sonunda birlikte otururken bunun ne anlama geldiğini açıklamasını istiyorum. Şöyle diyor:
Erkan Baş, Gebze'de esnaf ziyaretinde (Fotoğraf: Erdem Doğan)
“Türkiye’nin çoğunluğu işçilerden, emekçilerden oluşuyor. Gebze bunun en kolay görülebildiği yerlerden bir tanesi. Türkiye’de dert olarak tarif edeceğimiz her şey, başta yoksulluk ve ekonomik kriz olmak üzere bütün bunları da Gebze’de çok yaygın bir şekilde görebiliyorsunuz. Kutuplaşmanın her halinin yansıdığı bir ilçe Gebze aynı zamanda. Ve bütün bunların toplamında iktidarın ne yaparsa yapsın seçim kazanacağını düşündüğü ve bu nedenle de çok rahat davrandığı, herhangi bir hizmet yapmadığı bir tablo var Gebze’de. En önemlisi şu, çok zengin bir ilçe aslında Gebze. Türkiye’ye önemli katkıları olan, büyük zenginlikler katan bir ilçe ama bundan kendi payına hiçbir şey düşmüyor.”’
Daha önceki seçimlerde burayı ziyaret etmiş, yazı yazmış bir gazeteci olarak Gebze’yi şöyle tarif edeyim. Kocaeli’ne bağlı bu yerleşim yerinde il genelinden 14 organize sanayi bölgesinin 10’u bulunuyor. Memleketin demir çelikten otomotive en tanınmış markalarının burada üretim tesisleri var. En büyük sanayi şirketlerini sıralayan İSO 500 listesinden 59 kuruluş burada bulunuyor. Emekçinin yoğun yaşadığı bu yerde seçim sonuçlarına gelince… 2019 yerel seçimlerinde yüzde 51.77 ile AKP en çok oyu almış. CHP 29.45 oya sahipken, yüzde 7.9 ile Saadet üçüncü parti olmuş. 2023 milletvekili seçimlerinde AKP yüzde 40, CHP yüzde 22, MHP yüzde 10, İyi Parti yüzde 7.9, Yeniden Refah yüzde 6.21 oya sahip olmuş. Emek Özgürlük ve Özgürlük İttifakı (sadece HDP aday çıkardı) yüzde 5.5 alırken, Sosyalist Güç Birliği İttifakı 0,36 idi. Yani ‘emeğin kalesi’ olarak tarif edilen bu ilçe, sağın en güçlü olduğu yerlerden biri.
Peki bu seçimler? Cumhur İttifakı’nın adayı halen başkan olan Zinnur Büyükgöz. İYİ Parti daha önce AKP’de uzun süre çalışmış, belediye meclisi üyeliği yapmış Sadık Güvenç’i aday göstermiş. Şöyle söyleyeyim Gebze’de en yoğun afiş-pankart Güvenç’e ait. Buranın ‘yerlisi’ olduğu için de seviliyor. AKP’den oy çektiği söyleniyor. Alanda ama özellikle fabrikalarda sol partiler kadar yoğun çalışan Yeniden Refah’tan da bahsetmek gerekiyor. Adayları Kamil Ergün… AKP seçmeninin bir kısmı buraya oy kaydırabilir deniyor. CHP ve DEM ise belediye başkanlığında TİP’i Erkan Baş’ı destekliyor.
Erkan Baş, Gebze'de (Fotoğraf: Erdem Doğan)
Erkan Baş burada şansını nasıl görüyor:
“Türkiye’de işçilerin sağa oy verdiği gibi bir ezber var. Oysa bu kanun değil. İlle böyle olmak zorunda değil. Bunu destekleyecek birtakım veriler tabii ki bulabiliriz ama bu değişebilir. Temel iddiamız buydu ve açık söylemek gerekirse ilk başta bir miktar da bu mücadeleyi vermek için kazanıp kazanmamaktan daha önemlisi bu mücadeleyi vermiş olmaktı önemli olan. Bu vesileyle Gebze’yi, bu vesileyle Gebze’de işçileri ve aslında yerel seçim sürecinde işçi sınıfını bir biçimde gündeme taşımak gibi bir niyetimiz vardı. Fakat bu adaylık sürecinin ilanıyla beraber önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin, sonra DEM Parti’nin burada aday göstermeyerek bizi desteklediğini açıklaması tabloyu başka bir yere getirdi. Genel olarak ‘işçilerin, emekçilerin, yoksulların sola oy vermesi gerekir’ fikri bizim açımızdan hâlâ geçerli. Gebze’de bir de özel bir durum var. 30 yıldır burayı yöneten bu zihniyetin değişmesini isteyenler bize oy verecek. Yani sonuçta şu anda gözüken tablo, sahada bize dönüşlere baktığımızda Gebze’de ya ‘Böyle gelmiş böyle gider anlayışı kazanacak’ ya da bir değişim umudu kazanacak. İşçi Partisi, işçi sınıfı Gebze’de değişimi de temsil ediyor. Dolayısıyla ben gayet umutluyum. Tabii daha 14 gün var seçime ama başladığımız günle bugün arasında epey yol aldığımızı görüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hızla oy kaybettiği bir tabloda bizim dışımızda bu seçim yarışına giren çeşitli partiler var. Bunlar da ağırlıklı olarak sağ partiler. Yani aslında şöyle bir tablo var, sol tek vücut halinde bu seçime giriyor. Diğer tarafta sağda çeşitli bölünmeler var. Bu da bizim avantajımıza bir durum ortaya çıkartabilir seçim sonuçları itibariyle.”
Erkan Baş’ı sokakta yürürken, esnaf ziyareti yaparken izliyorum. Farklı görüşten olsa da Gebzeliler onu aralarında görmekten memnunlar. Şahit olduğum anlardan en ilgimi çeken birkaç tanesini aktarayım. Birisi Gebze’de Cumhur İttifakı’na oy verdiğini söyleyen bir seçmen. Mevcut ve şu anda yeniden aday olan belediye başkanını hiç görmemiş. Farklı biri zannediyormuş.
Bir diğeri bebek arabasıyla tura çıkmış bir aile. “Şimdi sizi konuşuyorduk” diyor anne. “Başkan olursanız şu kaldırımları düzeltir misiniz, bebek arabası ile yürünmüyor.” Bu cümleleri dinlerken aklıma burada yaşayan engelliler geldi. Hayata karışmakta ne kadar zorlandıkları…
"Başkan olursanız şu kaldırımları düzeltir misiniz, bebek arabası ile yürünmüyor" (Fotoğraf: Erdem Doğan)
“Ekonomik krizde bizim işler iyi gider ama keşke kriz olmasa biz de normal kazansak” diyen bir esnaf. Eski tencere-tavaları yenileme işi yapıyor. Kürt olduğunu söyleyen bir esnaf, “Arapça isim koyabilirsiniz dükkanınıza ama Kürtçe yasak tabii” diyor. Yoldan geçen birisi Erkan Baş’a “KHK’lılarla ilgili az şey söylüyorsunuz” diye sitem ediyor. Bir diğeri, “Sizi televizyonda seyredince daha kısa boylu sanmıştım” diyor. Erkan Baş’ın genelde esprili bir yanı-iletişimi var: “Ya hiç göstermiyorlar ya da kısa gösteriyorlar…”
Gebze’nin en acı sorunlarında birine gelince. Kiminle konuşsanız uyuşturucu patlamasından yakınıyor. Özellikle ‘MET’. Erkan Baş’a bunu da soruyorum:
“Ailelerle konuştuğumuzda çocukların geleceğine ilişkin pek çok kaygı ifade ediyor. Ama çocukların ve gençlerin bugününe ilişkin olarak da belki de Türkiye ortalamasının üstünde bir uyuşturucu kullanımından söz etmek mümkün. Çünkü bir tarafta yoksulluk var, bir tarafta eğitim alamama hali var. Bir tarafta işsizlik var, çaresizlik var. Sosyal-kültürel açıdan herhangi bir biçimde beslenmeyen, spor alanları olmayan bir toplum var. Bunların hepsi bir araya geldiğinde maalesef o bataklığa doğru gençler itiliyor ve aileler bu konuda çok tedirgin. Bunu engellemeye dönük özel bir çaba sarf ediyorlar. Belediye de bu konuda pek sorumluluk üstlenmiyor. Aslında belki de işte en azından diyelim ki sosyal, kültürel, sportif alanlarda belediyenin açacağı olanaklar, eğitim alanında vereceği desteklerle beraber bu engellenebilir. Belki sıfıra indirilemez de ama bu kadar yaygınlaşması engellenebilirdi. Biz de biraz Türkiye’de geleceği ve gençliği temsil eden bir siyasi parti olduğumuza göre en öncelikli gündemlerimizden bir tanesi tabii uyuşturucuya karşı mücadele.”
Akşam 19.30’a doğru bir iş hanı içinde olan TİP’in seçim ofisine geliyoruz. Partili gençlerin “Erkan Abi” dediği genel başkanları ıslık çalarak merdivenlerden çıkıyor. Onunla alanda çalışmanın-izlemenin şöyle bir zorluğu var. Uzun boyu nedeniyle adımları büyük ayrıca hızlı yürüyor. İzleyenler açısından bu hafif tempo koşu anlamına geliyor. O da sık sık durup arkadaki grubun kendisine yetişmesini bekliyor. Seçim ofisinde çay ile pide yeniyor. Bir de torunu olan bir partili lokma-tulumba getirmiş o ikram ediliyor.
Erkan Baş ile mümkün olan her boş anda konuşmaya çalışıyorum. 2023 seçimlerinde ortaklık yaptıkları DEM Parti ile ilişkiyi soruyorum:
“Bizim bu seçimlere ilişkin aldığımız ilk karar şuydu, hiçbir kayyum bölgesinde il ya da ilçesinde, büyükşehrinde aday çıkartmayacağız. Bu ilkesel bir duruştu. O duruşumuz devam ediyor. Onun dışında DEM Parti’nin iddialı olduğu yerlerde de özel bir hassasiyet içerisindeyiz. Yani diyelim ki Mersin Akdeniz ilçesi. Hem DEM Parti tarafından ifade edilen hem de alandaki arkadaşların değerlendirmeleriyle örtüşen bir yer. Oralarda elimizden geldiğince varsa bir DEM Parti kazanma iradesi, onu kuvvetlendirmeye çalışıyoruz. Dersim’de bütün ilçelerde bir ittifak oluştu. Hatta Emek ve Özgürlük İttifakı’nı aşan da bir şey oldu. Belki de en iyi örnek o. Örneğin ben öbür gün Hozat’a gidiyorum. Az sayıda örnek var ama olanları da kıymetli biçimde değerlendiriyoruz.”
"Bizim hedeflerimizden bir tanesi bu: Barışın Türkçe sesi olmak, barışın Türkiyeli muhatabı haline gelebilmek" (Fotoğraf: Erdem Doğan)
Peki ya Kürt siyasetçilerin “çözüm sürecinin buzdolabından çıkma ihtimali” ya da “muhataplardan birinin Erdoğan olduğuna” dair söyledikleri. Bunları nasıl yorumluyor?
“Herhangi bir insanın hayatını kaybetmesini engelleyecek her süreci olumlu görürüm. Dolayısıyla çözüm süreci, barış gibi kavramlara bir karşıtlık geliştirmek bana göre -politik kısmını bir kenara bırakıyorum-, insani değerler açısından bile kabul edilebilir bir şey değil. Burada esas şudur, AKP’nin bunu bir pazarlık konusu olarak kullanmasına, AKP’nin bunu kendi iktidarını korumak için ya da üç beş belediye almak için küçük hesaplara aracı kılmasına karşı net duruş sergilemek gerekir. En önemli nokta odur. Önceki süreçten aslında AKP’nin bunu yaptığını biliyoruz. Bir de sürecin şeffaf yürütülmesi tabii. Bugün iktidarda Tayyip Erdoğan varsa, iktidarda AKP varsa doğal olarak muhatap odur ama tek muhatap o değildir. Biz kendi adımıza şunu önemsiyoruz; Kürt sorununu çözme konusunda, Türkiyelinin muhataba ihtiyacı var ve Türkiye İşçi Partisi olarak biz buna muhatap olmak istiyoruz. Bizim hedeflerimizden bir tanesi bu: Barışın Türkçe sesi olmak, barışın Türkiyeli muhatabı haline gelebilmek. Siyasi mücadelemizin bir ayağı da bu ama ‘Bu olana kadar savaş devam etsin, bu olana kadar insanlar ölmeye devam etsin, bu olana kadar iktidar bunu toplumu tümünü hizaya getirecek bir baskı aracı olarak kullansın’ gibi bir yaklaşım içerisinde olmamak lazım.”
Akşamı geceye bağlayan saatler. Zara Kıraathanesi önünde bir buluşma organize edilmiş. Erkan Baş’ın seçim midibüsünden şarkılar çalınıyor. Onu bekleyenler halaya duruyor. Sadece gençler değil, pek çok aile görüyorum. Çoluk, çocuk gelmişler. Ardından meşaleler yanıyor Erkan Baş yürüyerek alana geliyor. Konuşmasında yoksulluk da var ama ana konu ‘ayrışma-ayrıştırma…’
“’Bakkal kimden?’, ‘benim çocuğun oynadığı çocuğun ailesi kimlerden?’ Bunlar konuşuluyor. Ayrılmayalım artık, kutuplaşmayalım.”
Bitirirken…
Bu seçimlerde sonuçlarını merak ettiğim yerler var hepimiz gibi. İstanbul başta geliyor elbet. Ama Gebze de sonucu itibariyle ilginç bir söz söyleyebilir. Solun; CHP’nin, DEM’in, TİP’in bir araya geldiğinde kentteki 30 yıllık sağ iktidarı değiştirebilme yolunda aldığı-alabildiği mesafe üzerine düşünülmesi gereken bir anlam ifade edecek. TİP, işçi sınıfı tarifini genişletmek, daha farklı bir tabana seslenmek için çaba sarf ediyor. Örgüt de seçmenler de hatta izleyenler de bir profil değişimine işaret ediyor. Hatay’da Gökhan Zan konusu partiyi olumsuz etkileyebilecek bir gelişme. Seçimde Gebze’de oluşacak-oluşturulabilecek bir zemin bu zorluğun aşılmasında elbette yaşanan olumsuzluktan ders çıkarılarak önemli olabilir.
TIKLAYIN - Erkan Baş: Gökhan Zan arkadaşlarımıza 'Ben bu seçimi kazanamazsam kendi geleceğimi düşünmem gerekir’ demiş!
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|