Tam sayfa ‘söyleşi’nin başlığını görünce kendi kendime ‘demek birileri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşini seçimlere giderken ‘halktan görünün eski günlerdeki gibi’ demiş diye düşündüm.
Hürriyet gazetesinde 12 Eylül Pazar günü Emine Erdoğan ile yapılan söyleşinin başlığı ‘Nisan yağmurundan yoğurt mayalıyorum’ idi. Spotta da ‘evimizde sabah kahvaltılarında çorba olmazsa olmazımızdır. Tayyip Bey de kahvaltıda çorbayı çok sever’ yazıyordu.
Haber ‘detayda ve devam satırlarında gizlidir’ diye düşünen bir gazeteci olduğum için ‘söyleşi’nin tamamını okudum. Ve ‘ekibinden biri Emine Hanım’a kötülük yapmış’ diye düşündüm.
Gelin nedenini anlatayım…
Emine Erdoğan’ın öncülüğünde ‘Türk Mutfağı’ adlı bir kitap çalışması yapılmış. Bölgelerden değişik yemekler ülkenin önemli şefleri tarafından tarif edilmiş. Emine Hanım da iki tarifle kitaba katılmış. Şöyle anlatıyor: "Şeflerimizin kendi yorumlarıyla hazırladığı tariflere, ben de, benim için özel değeri olan iki tarif ile katkıda bulundum. Bunlardan biri leblebi unu ile hazırlanan leblebi helvası, diğeri de zencefil şerbeti. Leblebi helvası, aslen Çorum yöremize ait unutulmuş bir tarif. Fakat bizim bunu keşfetmemiz biraz doğaçlama oldu.
Biliyorsunuz dünyada glutensiz ürünlere karşı bir merak var. Bazen Cumhurbaşkanlığında ağırladığımız misafirlerin de, gluten hassasiyeti olabiliyor. Biz de onların diyetine uyacak tarifler geliştirmeye çalışırken leblebi unundan helva yapmak fikri geldi aklımıza. Aslında, leblebi helvası fikrinin kaynağı, belki de biraz, çocukluğumuzda okul önlerinde satılan leblebi unuydu. Hatırladığım kadarıyla su, şeker ve biraz leblebi unu ile hazırlanan bu helva, çocukluğumuzun masum tatlarındandı. Leblebi unundan helva pişirme fikrini mutfaktaki hünerli aşçılarımızla denedik ve reçete haline getirdik. Böylece, geleneksel bir tarifi mutfağımıza kazandırdık."
Emine Hanım’ın da belirttiği gibi benim kuşağımın ‘leblebi unu’ sevgisi büyüktü. Genzimize kaçıra kaçıra, öksüre öksüre yer ve bayılırdık. Madem ‘Saray’da bununla ilgili bir ‘reçete’ geliştirilmiş, hazır gazete de tarifi vermiş, malzemeleri sipariş eder, eski günleri anarım diye düşünebilirsiniz. Gazetede yer alan malzemeler şöyle:
250 gram tereyağ, 250 gram sarı leblebi unu, 300 gram toz şeker, 840 gram manda sütü, 2 tatlı kaşığı toz sahlep, 200 gram şeker (ilkinden farkı ocaktan indikten sonra), 200 gram daha şeker (orman meyveleri sosu için), 80 ml vişne kompostosu, orman meyveleri 60g. Yaban mersini, 60 gram ahududu, 2 salkım frenk üzümü, 50 gram nişasta, arzu ederseniz hazır alacağınız kaymaklı dondurma…
İnternetten şöyle bir fiyatlara bakayım dedim.
Manda sütü 2 litresi 36 liraya satılıyor. Demek ki 840 gram manda sütü için 15 TL ayıracağım.
Toplamda 700 gram şeker gerekiyor. Toz şeker kilo fiyatı 6 TL civarında. 4 TL de şeker.
250 gram tereyağ…Mütevazı bir fiyat vereyim. 27 TL.
Sarı leblebi unu. Yarım kilosu 8 TL, demek 4 TL.
Yaban mersini. Kilosu 148 TL. 60 gramı 9 TL.
Ahududunun 125 gramı 47 TL. 60 gramı 23 TL.
Frenk üzümünün 125 gramı 21 TL. 2 salkım ne kadar tutar bilmiyorum ama hadi azından hesaplayayım 11 TL de ona yaz…
Sahlebin 35 gramı 50 TL civarında. 2 tatlı kaşığı yaklaşık 20 gram. 25 TL’de ona yazalım.
‘Ucuza kaçarak’ malzemeler 118 TL tutuyor. Hadi dediniz kendime bir ödül vereyim, eski günleri anayım, Saray mutfağından tadayım. Ama tarife geldiğinizde belki de ‘biraz’ zorlanabilirsiniz. Aslında bir evin ‘olmazsa olmazı’dır ama yine de…Tarif şöyle diyor:
"Dondurma için 840 g manda sütünü soğukken 2 tatlı kaşığı toz sahleple iyice çırparak karıştırın. Devamlı karıştırarak kaynamasını bekleyin. Ocaktan indirdikten sonra 200 g şeker ilave edin, iyice karıştırın ve soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra ev usulü dondurma makinesinde karıştırın. İstenilen kıvama geldiğinde dondurucuda saklayın."
Ev usulü dondurma makinesi… Siz de yok mu yoksa… İnternetten baktım 400 TL’ye bile var ! (Haksızlık etmeyeyim.
1 - İnternette birkaç kişinin videolarında evde ‘dondurma makinesi işlevi görecek’ yöntem anlatılıyordu ama tarifteki ‘tarif’ bu değil bence.
2 - Tarifte ‘hazır alınacak kaymaklı dondurma da olur’ deniyor.)
Amacım ucuz polemik yapmak değil. Ama ışgından kengere, kızılcıktan böğürtlene pek çok tadı bilirim ama -bu da benim eksiğim- frenk üzümü tatmadım. Her mutfak gelişmeli, inovasyon önemli ama Türk Mutfağı kitabına katılan bu tarifi tartışabiliriz belki. Zira aynı metinde Emine Hanım ‘Türk mutfağı denince sadece baklava ve kebap akla gelmesinden’ yakınıyordu. (Belki Osmanlı mutfağını bilen birileri candar baklavasından ‘sevdican’a dünyanın pek çok yerinde aranan baklavaların da akla gelmesinin kötü olmadığını anlatır.)
Emine Hanım kitaba bir de ‘yurtdışı seyahatlerinde beğenip aldığı tariflerden’ birini eklemiş. Batı Afrika Ülkesi Mali’nin first lady’sinden bizzat almış: Zencefil şerbeti…
500 g kabuğu soyulmuş taze zencefili 2 litre suyun içerisine rendeleyin. 4 adet limonun suyunu ve 150 g şeker ilave edin. Bu şekilde 30 dakika bekletin. Karışımı süzdürün ve bir adet vanilya çubuğunu ortadan boylamasına keserek ilave edin.
Zencefilin kilosu 60 TL civarında. Yukarıdaki tarif iyi şartlarda 40 TL. Yapın yapın için bence… Bu arada ‘hazma iyi geliyormuş’ bu tarif. Kitabı almadım ama eğer içinde yoksa belki Emine Hanım ekibine ‘sirkencübin’i sorar.
‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek Saray davetlerinde ‘pataşur içinde Çerkes tavuğu, zencefilli somonlu suşi, susamlı levrek simidi, tartalet içinde humus, chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie’ ikram edildi. Şimdi ‘ev usulü dondurma makinesi’ kullanılan, malzeme toplamı 120 TL’yi bulan tarifler veriliyor.
Ülkede ‘yoksul var, aç var’ denilince kızıp, bakanları vasıtasıyla 2,1 milyon hanenin 60 TL ile 120 TL arasındaki elektrik borcunu ödeyemediği için devletin ödediğini duyuruyorlar.
İktidarın ortağı, destekçisi MHP lideri Devlet Bahçeli’nin talimatıyla ülke çapında bir ara ‘askıda ekmek’ kampanyası yapılmıştı.
Şimdi önerim ‘askıda Frenk üzümü’ kampanyası yapmaları.
Nasıl olsa absürtlüğün sınırı yok.