27 Aralık 2024

Devlet Bahçeli 2024’ün en kritik ‘oyun değiştirici, kurucu’ ismi oldu

2024’ün ilk üç ayını başarılı geçirip birinci parti olan ana muhalefet; son üç ayda iktidara, Bahçeli’ye, Erdoğan’a kaptırdığı söz, gündem belirleme gücünü yeniden ele alabilecek mi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli

Dünyanın önde gelen medya kuruluşları her yıl sonunda ‘yılın insanını’ ilan eder. Bir isim seçimi ‘siyasi görüş, siyasi yakınlık’ ya da ‘övgü, eleştiriden’ çok nesnel gerçeklerle hareket edildiği zaman anlam kazanır. (Elbette her gerçekliğin-nesnelliğin içinde ‘tartışılabilir’ yönler vardır.) Bana göre 2024’te Türkiye’de yılın kişisi MHP Lideri Devlet Bahçeli. Türkiye’de iktidarın siyaset belirlerken ya da uygularken bazen fikir bazen destek beklediği isim. Ayrıştığı konuları ‘kendine özgü metotlarla’ kimi zaman bir fotoğraf bazen bir müzikli bir video ile kamuoyuna aktaran, bu süreçleri genelde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanile kendi evinde yapılan bir görüşme ile sonuçlandıran bir siyasi figür.

AKP ile somut anlamda ‘ittifaka başladığı’ 2016’dan bugüne (2015 Haziran seçimlerinde muhalefetin koalisyon isteklerini geri çevirmesi de milat kabul edilebilir) cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinden seçim ittifakları ile Erdoğan’ın yüzde 50 artı 1’e ulaşmasında rolü başta olmak üzere kritik dönemlerde sonuca etki eden tavır sergilemiş bir isim. Bu sene yılın siyasetçisi olarak kendisini düşünmemim sebebi ise ekim ayında el sıkarak başlattığı, 22 Ekim’deÖcalan Meclis’te DEM Grubu’nda konuşma yapsın” cümlesiyle büyüttüğü bir başka grup toplantısında “İmralı ile DEM Grubu arasında yüz yüze temasın yapılmasını bekliyoruz” cümlesini ‘gecikmeksizin’ vurgusuyla kullandığı sürecin İmralı’ya gidilmesi aşamasına gelmiş olması. 8 Aralık’ta pek çok kişi için sürpriz olanEsad rejiminin devrilmesi öncesi’ yaptığı; kendi siyasi Türk milliyetçisi duruşu açısından da hayli iddialı bu çıkışın ‘ileriki günleri bilerek-öngörerek’ dile getirdiği de iddia edildi. Suriye’deki Kürtler için de ‘önemli bir figür olan’ Öcalan’ın PKK’nın silah bırakmasını da kapsayacak bir şekilde ‘çağrı yapmasının’ düşünüldüğü de tahmin edilebilir. Burada elbette Öcalan’ın ya da Kürt siyasetçilerin ‘devlet’in istediği mesajı vereceği kabulü yanlış olur. Ancak Bahçeli çok uzun bir süre sonra Kürt sorununun çözümünün konuşulduğu bir kapıyı açmış oldu.

Şunu da not etmek gerekiyor: O günlerde ana konu İsrail’in Ortadoğu’da yürüttüğü dengeleri değiştiren savaş politikasıydı. İktidarın önemli ortağı bu süreçte bölgedeki diğer Kürtlerle İsrail’in arasında ‘oluşabilecek yakın teması engellemek için de bu adımı atmış’ olabilir. Elbette ‘devlet’in içinde kendine yakın ekiplerin verdiği bilgiyle.  

Burada ‘devlet’ diye konuşulan-tartışılan sistemin sadece iktidardan değil bürokrasiden yargıya geniş bir çeperi kapsadığını da unutmamak gerekir. MHP’nin Türkiye geneli oyu yüzde 10’larda da olsa bürokrasi içinde güçlenen bir yapıya kavuştuğunu da söylemek doğru olacaktır.

Bahçeli’nin milliyetçi liderler içinde ‘en öne çıkan isim’ ve söylediklerinin kendi tabanında ‘kabul gördüğü’ tespitini yapmak gerekiyor. Saygın araştırma şirketi PanaromaTR’nin ‘Bahçeli’nin Öcalan Meclis’e gelip çağrı yapsın’ konuşmasından sonra yaptığı anket (Mesut Yeğen’in analizi ile birlikte) şöyle bir durumu tespit ediyor:

"Bahçeli’nin önerisini yanlış bulanların oranı yüzde 70’in üzerinde. Doğru bulanlarsa yüzde 18. Bahçeli’nin önerisini destekleyenlerin oranının MHP seçmeninde yüzde altmışı, AKP seçmeninde yüzde 36’yı bulması siyasi pozisyonun siyasi kanaatleri şekillendirmekteki önemini teyit ediyor."

Bu durumu Bahçeli adına ‘artı bir değer olarak okumak mümkünken’ tabanın liderin sözlerine bakarak duruşunu kolayca değiştirmesinin risklerini de görmek gerekiyor. Parti teşkilatının Anadolu’da yaptığı ‘Bir ve Birlikte Hilal’e Doğru’ toplantılarında da ‘bir ve beraber yola çıktığımız Kürt kardeşlerimizle omuz omuza yeni yüzyıla girelim’ konuşmalarının yapıldığını da kaydedeyim.

Buraya kadar Bahçeli’nin yaptığı çağrının ana merkezinin ‘sınır dışı gelişmelerle ilgili’ olduğunu tartıştık. Bahçeli’nin ve iktidar ortağının hem söylem hem başta kayyım uygulamalarına baktığımızda ana konunun Türkiye’nin demokratikleşmesi olduğunu söylemek en azından şimdilik mümkün gözükmüyor. Şimdilik kelimesini kullanmamın nedeni eğer süreçte mesafe alınırsa içerideki siyasetçilerin-siyasi mahkumların dışarı çıkacaklarına dair söylenti-beklenti.

AKP ve MHP her ne kadar iki ayrılmaz ortak olarak görülseler de dönem dönem fikri ayrılıklar yaşıyor. AKP MKYK’daki önemli bir ismin tanımıyla Bahçeli, ‘partilerinin kayyım’ı. MHP içinden bir ismin yorumuyla ‘Fetullahçılar sistemden temizlendiyse bunda en önemli rol kendilerinin.’ Önümüzdeki günlerde her iki liderin denge arayacağı bir başka alan Suriye olacak. Erdoğan’ın konuşmalarındaki vurguyla Türkiye’de iktidarın ‘Osmanlı’nın bir zamanlar kontrolünde olan bölgelerde’ daha etkin bir rol üstlenmek istediği (bir ‘Neo Osmanlı projesi’) gözüküyor. Bu bir üst başlık. Bunu yaparken alt ve kritik başlık; Suriye’de Erdoğan’ın daha yakın olduğu ‘ümmet-din kardeşliği’ çizgisi mi Bahçeli’nin sahiplendiği ‘Türklük çizgisinin mi’ politikalarda öne çıkacağı. Irak’ın Kuzey’inden Suriye’nin içine elbette Türkiye’ye bu tartışma iktidarın kendi içindeki kanatlar arasında yaşanıyor-yaşanacak sanki. Muhalefetin ise henüz Suriye konusunda pozisyonu tam net değil.

Devlet Bahçeli 2000’lerin başındaki koalisyon ortaklığından (DSP ve ANAP ile) 2016’larda ‘’fiili değil ancak belirleyici ortaklığına’ erken seçime gidilmesinden ülkedeki yönetim şekline belirleyici aktör oldu. Türkiye demokrasi yoksunluğundan güçlülerin hukukuna oradan ekonomideki krize çok zor süreçlerden geçiyor. İktidar ve ortağı mart 2024 seçimlerinden yenilgiyle çıkmasına rağmen son anketlere göre yeniden yükseliyor. Üstelik söz üstünlüğünü de ele alarak. Normal şartlar altında muhalefetten bir ismin bu kadar zorluk içinde sözüyle-tavrıyla öne çıkması beklenirken gündemi bir süredir yeniden iktidar ortakları belirliyor. 2025’te hatta 2027’ye kadar ekonomide büyük sıkıntı sürerken-varken bir erken seçim beklemek mantıklı değil. 2025’te Suriye, İmralı görüşmeleri ve en önemli başlıklardan Anayasa değişikliğinin tartışıldığı-öne çıktığı bir gündem göreceğiz. Bakalım 2024’ün ilk üç ayını başarılı geçirip birinci parti olan ana muhalefet; son üç ayda iktidara, Bahçeli’ye, Erdoğan’a kaptırdığı söz, gündem belirleme gücünü yeniden ele alabilecek mi?

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kalabalık bir yalnızlığın içinde, toplumsallığın çöküşü

Türkiye’nin durumunu dünyanın genelindeki ‘beyin çürümesini de kapsayan’ kalabalık içindeki yalnızlık olarak düşünebiliriz. Bu durumdan çıkışın yolu ortak değerler, acılar, mutlukları elbette demokrasi ve hukukun içinde yeniden anlamlandırmadan geçiyor

Dışarıdaki ‘özgüven’ içeriye ‘baskı’ olarak yansıyor, 2025 özgürlükler konusunda çok zor yıl olacak

Suriye’de oluşan yeni rejimin riskleri, oluşabilecek sıkıntıların faturasının Türkiye’ye yazılması ihtimâli olsa da şu an itibarıyla Erdoğan, Fidan ve Kalın dünyadaki pek çok ülkenin de Suriye’deki gelişmeler konusunda referans aldığı-ciddiye aldığı en önemli üç isim

Hastaneye götürülürken MS hastası Tayfun Kahraman’a yapılan ve ‘soruşturma izni’ verilmeyen eziyetin görüntüleri!

Cezaevi aracı içinde acı çektirilen bir MS hastası Tayfun Kahraman; sen eziyetin resmini yapabilir misin Abidin?

"
"